Analizde, Trump yönetiminin, lider odaklı karar alma süreçleri ve pragmatik bir stratejiye ağırlık vermesi sonucunda, uluslararası ilişkilerde daha hesapçı ve müzakereye dayalı bir tavır takınabileceği ifade edildi.
Analizde, 2024 başkanlık seçimlerinin, ABD'nin küresel liderlik rolünü koruma, yeniden tanımlama ya da bu rolü diğer büyük güçlerle paylaşma konusunda nasıl bir tercih yapacağını ortaya koyacak nitelikte olduğu belirtilirken, seçim gelecekteki dünya düzeninin şekillenmesinde kritik bir dönemeç olarak değerlendirildi.
Analizde, Trump yönetiminin, klasik cumhuriyetçi duruş olan küresel askeri ve diplomatik angajmanı sınırlandırmayı, yani ABD'nin mevcut krizlere angaje askeri varlığını azaltmayı amaçlasa da ABD'nin küresel cezalandırıcı gücünü koruması ve güçlendirmesi gerektiğinden bahsettiği belirtilerek, "Washington'un temel amacı, rakiplerin kontrolünden sağlamayı umduğu maksimum faydayı anlamsız kılacak ve rakiplerin bu durumdan fayda sağlamasını engelleyecek düzeyde güçlü bir caydırıcılığa sahip olmasıdır." ifadesi kullanıldı.
Analizde, Trump'ın ikinci başkanlık döneminin hem fırsatlar hem de zorluklar barındırdığının altı çizildi.
Analizde, özellikle Mısır ve Yunanistan ile diyalog süreçlerinin derinleştirilmesinin ve bölgesel istikrarı önceleyen girişimlerin sürdürülmesinin, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki çıkarlarını koruma çabalarına katkı sağlayacağı belirtildi.
Trump yönetiminin Ukrayna savaşını sona erdirme çabalarının, Türkiye için Karadeniz'de istikrar ve ekonomik fırsatlar yaratabileceği vurgulanarak, Ukrayna'nın yeniden inşasında Türk firmalarının rol almasının, Türkiye-ABD ilişkilerini güçlendirebilecek bir fırsat olduğu ifade edildi.
Analizde ayrıca, Trump'ın Çin'e yönelik politikalarının, ABD'nin ekonomik üstünlüğünü desteklemek amacıyla gümrük vergileri ve yaptırımlar gibi araçlarla şekilleneceği belirtilerek, bu sürecin Türkiye için yeni tedarik zinciri fırsatları ve enerji projeleri yaratabileceği kaydedildi.