Prof. Dr. Baykam, yaptığı açıklamada, havaların ısınmasıyla birlikte Kırım Kongo Kanamalı Ateşi vakalarının ortaya çıkmaya başladığını belirterek, özellikle kırsal bölgelerde bulunan vatandaşlara, bu hastalığa yakalanmamak için kenelere karşı önlem almaları konusunda uyarılarda bulundu.
“Koronavirüs pandemisiyle uğraştığımız şu günlerde, mevsim itibarıyla yine bir viral enfeksiyon olan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastaları hastanelerimize başvurmaya başladı” diyen Prof. Dr. Baykam, şunları kaydetti:
Prof. Dr. Nurcan Baykam, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi ile koronavirüsün bulaş yolları ve hedef organlarının farklı olmakla birlikte bazı benzer yönlerinin bulunduğunu söyledi.
Koronavirüste hedef organın solunum yolları ve akciğerler, Kırım Kongo’da ise karaciğer ve damar endoteli olduğunu dile getiren Prof. Dr. Baykam, şunları kaydetti:
“Ama aslında her iki hastalıkta da başlangıçta virüsün kendi etkisiyle olan enfeksiyon bulguları görülürken sonrasında, bazı hastalarda, virüsün tetiklediği ve vücudun aşırı kontrolsüz reaksiyonu sonucu ağır tablo ortaya çıkabilmektedir. Koronavirüste bu ağır tablo öncelikle solunum yetmezliği ile ilerlerken Kırım Kongo da vücuttaki kanamalarla devam etmektedir. Her iki hastalıkta da ağır seyreden olgularda bu bulguların yanısıra çoklu organ yetmezlikleri gelişmektedir. İki hastalığın da bir diğer ortak noktası aşısının henüz kullanıma sunulmamış olması. Bu nedenle korunma açısından en önemli nokta bütün enfeksiyonlarda olduğu gibi bulaş yoluna engel oluşturmaktır. Koronavirüs için en önemli bulaş yolu enfekte kişinin ağzından çıkan damlacıkların karşısındaki kişinin ağzına, burnuna, gözüne teması olduğundan sosyal mesafe, maske, el hijyeni en önemli korunma yollarıdır. Sosyal mesafe kavramı burada insanların birbirinden en az 1.5m uzakta durarak damlacıkların içindeki virusun karşıdaki insana bulaşmasını önlemeyi ifade etmektedir. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi’nde ise en sık bulaş yolu kenelerin insanların ciltlerini tutması olduğuna göre bu hastalığın bulaşmasını önlemeye yönelik sosyal mesafe uygulaması kenelere karşı kullanılmalıdır. Tabii ki karşımızdaki bulaştırıcı insan değil kene olduğundan, sosyal mesafeyi farklı uygulamalarla oluşturmak gerekir.”
Koronavirüsten edinilen bir tecrübe olarak sosyal mesafe uygulamasının, sosyal davranışlar içindeki mesafe olarak bilindiğini, bu yöntemin salgın sürecinde etkili bir slogana dönüştüğünü vurgulayan Prof. Dr. Baykam, “Bu sloganın bu kadar kabul görmesi ve uygulanması nedeniyle aynı sloganı farklı uygulamalarla olsa da kenelere karşı kullanmak tarlada, çiftlikte çalışan, hayvancılıkla uğraşan halkımızı daha duyarlı ve dikkatli olmaya itecektir.
Keneden insanlara Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığının bulaşma sürecine dair bilgi veren Prof. Dr. Baykam, “Keneler; koyun, keçi, inek, tavşan gibi hayvanlardan bu virüsü alıyor ve sonrasında beslenmek amacıyla insanları tuttuğu zaman içindeki virüsü insan vücuduna salarak enfekte ediyor. Keneler, sadece Kırım Kongo Kanamalı Ateşi’ne neden olmuyor, bunun dışında Lyme hastalığı, Q ateşi, kene ensefaliti, erlichlioz, tularemi gibi birçok enfeksiyonun etkenini de bulaştırabiliyor. Bu hastalıklardan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi halen bölgemizde bir halk sağlığı problemi olarak önemini sürdürmektedir.” şeklinde konuştu.
Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığının, virüs ile enfekte hayvanların kan, doku ve salgılarıyla temasla da bulaşabildiğini ifade eden Prof. Dr. Baykam, şöyle devam etti:
Özellikle çiftçilikle, hayvancılıkla uğraşanların her günün sonunda eve geldiklerinde vücutlarında kene olup olmadığını kontrol etmeleri, en iyisi duş alarak kenenin vücuda yapışmasını önlemesi gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Baykam, “Kene ne kadar uzun süre tutunup kalırsa o kadar fazla virüsü vücuda salar. Tutunmuş bir kene varsa, keneye çıplak elle dokunmadan bir pens, cımbızla, eğer bulunamıyorsa kumaş gibi bir bariyerle tutup keneyi vücuttan uzaklaştırmak gerekmektedir. En hızlı şekilde uzaklaştırılması tercih edilir. Herhangi bir sağlık kuruluşuna gidip orada çıkarttıracağım diye zaman harcamak, bu sırada virüsü vücutla daha fazla temas ettirmek anlamına gelmektedir” diye konuştu.
Kenenin neden olduğu Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığının klinik bulguları arasında, ateş, baş ağrısı, halsizlik, kas ağrıları gibi grip benzeri semptomlar bulunduğunu söyleyen Prof. Dr. Baykam, “İşte bu bulgular olduğu zaman eğer Çorum gibi endemik bir bölgede yaşıyorsanız, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi akla gelmeli ve hızla sağlık merkezine başvurulmalıdır. Böylece yapılan testlerle tanı konup tedaviye yönelik önlemler alınmış olur.” dedi.
Hastalığın kene ile temastan sonraki kuluçka süresinin genelde ortalama 2-7 gün olduğunu belirten Prof. Dr. Baykam, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Virüsle temas edenlerde büyük oranda enfeksiyon hali gelişmektedir. Ancak Koronavirüste olduğu gibi Kırım Kongo da da çok hafif bulgularla enfeksiyon geçirilebilmekte olup, ateş, üşüme, titreme, yaygın kas ağrıları, bulantı, kusma ishal en sık görülen bulgulardır. Özellikle gözlerde kızarıklık, yüzde kızarıklık görülmekte olup vücutta morluklar, döküntüler olması, kan değerlerindeki bozulma sonucunda ortaya çıkmaktadır. Ağır seyreden olgularda vücudun bazı bölgelerinde kanamalar görülebilmektedir.”
Prof. Dr. Baykam, Hitit Üniversitesi Erol Olçok Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde KKKA vakalarıyla ilgili ulusal ve uluslararası düzeyde kendilerini kabul ettirmiş tecrübeli hocaların, öğretim üyelerinin görev yaptığını belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:
“Hastanemizde bu hastaların tanısı ve tedavisine yönelik yapılması gereken tüm uygulamalar en yeni bilgiler doğrultusunda yapılmaktadır. Hastalığın natürü gereği çok ağır seyirli olgular da takip edilmekte ve bu hastaları iyileştirmek için gereken tüm tedavi seçenekleri ve bilgi birikimi kullanılmaktadır. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi’nin bulaşı, korunma önlemleri, kene ile temasın önlenmesi, tedavi yöntemleri, aşı çalışmaları, bulaşın önlenmesine yönelik toplum bilgilendirilmesi açısından yıllardır yaptığımız çalışmalarla birçok veriler ve bilgi birikimini Türk hekimleri olarak dünya literatürüne de sunduk. Hitit Üniversitesi olarak bu konuda uluslararası düzeyde eğitim çalışmaları da gerçekleştirmekteyiz. Hastanemizde Enfeksiyon Hastalıkları Kliniğimizce yurt dışından gelen hekimlere bu tecrübeyi de aktarıyoruz. Nitekim gerek Japonya’dan gerek İspanya’dan gelen uzmanlar, Hitit Üniversitesi Erol Olçok Eğitim ve Araştırması Hastanesi’nde Kırım Kongo konusundaki tecrübeleri izlediler ve belirli sürelerde kalarak eğitim aldılar ve bundan sonra gelmek için talepleri devam etmektedir. Üniversitemiz kapsamında kurulan “Kene Kaynaklı Hastalık Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi” nde de bu enfeksiyonun etkeni, vektörü, tanısı ve tedavisine yönelik Ar-Ge kapsamında farklı merkezlerin de paydaş olacağı projeler ve çalışmalar hedeflenmiştir”.