Serdar Kurt, Litvanya ve Baltık ülkelerinin bugüne kadar Türkiye'de çok fazla dikkat çekmeyen bir bölge olduğunu ancak dünya konjonktüründeki hızlı değişim, Türkiye'ye lojistik olarak yakınlık, siyasi olarak pozitif ilişkilere sahip olunması ve AB mevzuatının yürürlükte bulunmasının bu güvenli bölgeyi bir anda firmalar açısından yeni bir pazar yaptığını söyledi.
Rusya ila Ukrayna arasındaki gerginliğin, Türkiye'nin ihraç ürünlerinde kalite ve fiyat konusundaki uygunluğunun bu bölgeden Türkiye'ye olan talebi ciddi anlamda arttırdığını vurgulayan Kurt, şunları kaydetti:
"Türkiye-Litvanya ticaret hacmi; Kovid-19 salgınına rağmen hız kesmeden 2020 yılında önce 763 milyon dolara, geçen yıl da 992 milyon dolar seviyesine geldi. Ocak-Eylül 2022'de ise 920 milyon dolarlık ikili ticaret hacmine ulaştık ki yıl sonu beklentimiz 1,5 milyar dolar seviyesinde. Her ne kadar ihracatımız son yıllarda artış gösterse de Türk markaları henüz aktif olarak bu bölgeye girmiş durumda değil.
Tekstil, gıda, otomotiv yan sanayi, traktör, demir-çelik sektöründeki başarılı markalarımızın Litvanya pazarında kendi birimlerini açması ya da uygun vergi avantajlarıyla AB içinde üretim yapma imkanı sunan Litvanya'da fabrika kurarak üretim yapması bu rakamları ciddi anlamda arttıracaktır."
Mal ticaretinin yanı sıra Litvanya'dan ciddi turizm geliri elde ettiklerini belirten Kurt, geçen yıl Türkiye'yi 114 bin Litvan'ın ziyaret ettiğini, bu yılın 8 ayında bu rakamın 163 bine ulaştığını, yıl sonunda ise yaklaşık 200 bin Litvan'ın Türkiye'yi ziyaret etmesini beklediklerini, bunun yaklaşık 135 milyon dolarlık turizm gelirine denk geldiğini söyledi.
Kurt, bölgede faaliyetlerini sürdüren müteahhitlik firmalarının da özellikle askeri ve altyapı ihaleleri ile Türkiye'ye döviz girdisi sağladıklarını kaydetti.
Serdar Kurt, Litvanya'ya ihracat potansiyelinin olduğu temel sektörler sıralandığında gıda, ev tekstili ve hazır giyim, demir-çelik mamulleri, kimyasal madde ve ürünler, otomotiv yan sanayi, elektrikli araçlar ve sanayi makinelerinin ön plana çıktığını bildirdi.
Yatırım noktasında ise özellikle fintech, siber güvenlik ve oyun geliştirme gibi bilgi iletişim teknolojileri alanlarında Türk firmalarına uygun bir ekosistem sunulduğunu aktaran Kurt, "Lojistik, biyoteknoloji ve yenilebilir enerji konusunda da Litvanya'da yatırım imkanları ve iş birlikleri bulunabilir diye düşünüyorum." dedi.
Litvanya ve Baltık ülkelerinde NATO'nun yürüttüğü birçok askeri inşaat ihalesi olduğunu bildiren Kurt, AB tarafından finanse edilen "Rail Baltica" isimli demir yolu altyapı projesinin Türk müteahhitlik firmalarının katılımını beklediğini söyledi.
Kurt, Litvanlar için Türkiye'nin bir numaralı tatil destinasyonu olduğunu belirterek, "Bunu sağlık turizmine de yansıtmamız gerektiğini düşünüyorum." dedi.
Rusya-Ukrayna savaşının dünya için olduğu kadar Litvanya için de birçok dengeyi değiştirdiğini ifade eden Kurt, Baltık ülkelerinin ana tedarikçileri olan Rusya, Belarus, Ukrayna ve Çin'in bu tedarik zincirinden bir anda çıktığını söyledi.
Kurt, "Türkiye, gerek lojistik yakınlığı gerekse kaliteli ve uygun fiyatlı ürünleriyle bir anda Litvanya'nın önemli ticari partnerlerinden biri haline geldi. Geçen aylarda Baykar firmasının Litvanya'ya yapmış olduğu Bayraktar TB2 bağışının yaratmış olduğu pozitif havanın ikili ilişkilerimize katkısı da yadsınamaz." dedi.
DEİK Türkiye-Litvanya İş Konseyi olarak böyle pozitif bir ortamda, iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin geliştirilmesi için var güçleriyle çalıştıklarını ifade eden Kurt, şunları kaydetti:
"İş insanlarımıza yönelik gerçekleştirdiğimiz online bilgilendirme toplantılarının yanı sıra iki ülke arasındaki iş insanı heyetlerinin organizasyonuna da destek sağlamaktayız. Litvanya, gerek ülkemize lojistik yakınlığı gerekse güvenilir iş ortamıyla firmalarımızı beklemekte. Litvanya; özellikle AB ile yoğun ticareti olan firmalarımızın yurt dışı birimlerini açmaları ya da İskandinav pazarına uygun maliyetlerle girmek isteyen firmalarımız için jeopolitik olarak önemli bir ülke."