|

Kucağında bebekle 40 gün

Başta ABD ve Batılı ülkelerin istikrarsızlaştırdığı Afganistan’dan göç edenler, terör örgütlerinin pençesine düşüyor. Kaçabilenlerin hikayeleri ise yürek burkuyor. Ferzane isimli genç kadın Ağrı’ya gelebilmek için kucağında oğlu Abdullah’la 40 gün yürüdüğünü anlatıyor. Ferzane, sığınmacı başvurusunun sonucunu misafir edildiği otogarda bekliyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 20/04/2018 Cuma
Güncelleme: 15:27 - 22/04/2018 Pazar
Yeni Şafak
Ferzane isimli genç kadın Ağrı’ya gelebilmek için kucağında oğlu Abdullah’la 40 gün yürüdüğünü anlatıyor.
Ferzane isimli genç kadın Ağrı’ya gelebilmek için kucağında oğlu Abdullah’la 40 gün yürüdüğünü anlatıyor.

4 ay önce Afganistan’daki iç savaştan kaçarak üç çocuğuyla birlikte Bolu’ya gelen Muhammetives Ahmetzade (52) geçici ikamet belgesi alarak bir yaşam kurmuş gibi görünse de yola çıktığına bin pişman olduğu bir acıyla karşılaşmış. İnsan kaçakçılarına kişi başı 800 dolardan 4 bin dolar ödeyen Ahmetzade ailesi, hikayesini bir umutla en baştan anlatıyor: “Afganistan’dan önce İran’a geçtik. Orada Maku eyaletinde kötü bir evde 6 gün kaldık. Yaklaşık dört buçuk ay önce gece saat 01.00’da Türkiye’ye hareket ettik. Sınırda dikenli tellerden geçerek Doğubayazıt’a ulaştık. Gölü geçebilmek için botları şişirdik. Bir bota 15 kişi bindik. Karaya ulaştıktan sonra küçük bir su birikintisinden geçerken 12 yaşındaki kızımın ayağı takıldı düştü. Eşime çocukların peşinden gitmesini söyledim. Su birikintisi geçtikten sonra araçlara binecekken bir baktım herkes var eşim yok.”


‘SEN GİT EŞİNİ GETİRECEĞİM'

Bulundukları yerde birçok araç olduğunu söyleyen Ahmetzade, “Hava çok karanlıktı bütün arabaların içine baktım eşim yok. Yanımdaki kaçakçıya söyledim bana ‘sen git ben karını getireceğim’ dedi. Bizi Doğubayazıt’ta pansiyon gibi bir yere getirdiler. Çocuklarım ve ben bir oda tuttuk. Yaklaşık 6 gün odada kaldık. Pansiyonun sahipleri bizim dışarı çıkmamıza izin vermedi. O sırada kaçakçılardan biri beni Kadir adında başka bir kaçakçıyla telefonla tanıştırdı. Ben hiç görmedim. Bana eşimi aradığını söyledi” diyor.

‘BULMAMA YARDIM EDİN’

Doğu Beyazıt’ta otelde 6 gün kaldıktan sonra Iğdır’a doğru yola çıktıklarını kaydeden Ahmetzade sözlerine şöyle devam edtti: “Polisler bizi takip ediyorlardı. Onlara sığındık. Olanı biteni anlattım. Harekete geçtiler ama eşimi bulamadılar. Polisler bizi Erzurum’a kampa götürdü. Dilekçe verdik eşim için. Oradan da bir şey çıkmadı. Geçici oturma belgesi alarak Bolu’ya geldik. Bolu’da şimdi üç çocuğumla birlikte yaşıyorum. Karım hem şeker hem de tansiyon hastası. İşsizim ben buraya hem iş hem de huzur için geldim. Şimdi ise eşimi arıyorum.”


Bir duvar üstünde son bulan yolculuk

Ekmek parası için yola düşenler her türlü riski göze alıyor. Bu risklerin en büyüğü elbette ki ölüm. Kaçakçılar tarafından öldürülen de var, kayalıklardan düşüp ölen de. Bölge halkı göçmenlerin tutulduğu evlerde bir ölüm yaşandığında, bir battaniyeye sarılıp bir duvarın üstüne bırakıldığını, kendilerinin polise haber verdiklerini anlatıyor. Iğdır, Doğubayazıt, Ağrı, Kars illerinde hayatını kaybeden göçmenlerin cenazeleri eğer aileleri tarafından alınmazsa kimsesizler mezarlığına defnediliyor. Kimsesizler mezarlığına senede 10-15 göçmen defnediliyor.


Kucağımda bebekle 40 gün yürüdüm

Afganistanlı olduğunu söyleyen Ferzane isimli göçmen oğlu Abdullah ile birlikte Ağrı otogarında bir lokantada misafir ediliyor. 6 ay önce annesi ve kız kardeşi de yine kaçak olarak Türkiye’ye gelmiş. Uluslararası sığınmacı olarak başvurusu kabul edilmiş. Annesinin yanına gitmesi için izin verilmesini istiyor.

GÜNDÜZ YATTIK GECE YÜRÜDÜK

Yaşadıklarını şöyle anlatıyor: “Pakistan üzerinden geldim. Pakistan’dan sonra İran’a geçtik. Çok yol yürüdük dağlardan ovalardan. Çocuğum hasta onu doktora götürecek kartım yok. Çocuğumu hep kucağımda taşıdım. Kocam yanımdaydı. Polis korkusuyla gündüz yattık tam 40 gece yürüdük. Otobüsler bizden 400 lira para istiyorlar bizim paramız yok. Çaresizlikten buraya geldik. İş yok elbiselerimiz yok paramızı aldılar.”

EŞİM TEHDİT EDİLİYOR

“Ben çocuğum için geldim” diyen Afganistanlı Ferzane, sözlerini şöyle sürdürdü: “Eşim orada öğretmendi Taliban tehdit ediyordu. Kırk günde geldik. Bazen kaçakçılar indiriyordu öyle geçtik. Teller yüzünden ellerimiz parçalandı. Yolda çok eziyet çektik. Kocam taşlar altında ezilecekti. Bir iş olursa ben de çalışırım.”


İstikrarsızlaştır ve köleleştir

ABD başta olmak üzere Batı ülkeleri 40 yıldır Afganistan ve Pakistan’da, son 20 yıldır da Kuzey Afrika, Irak, Suriye’de istikarsızlığı çoğaltarak göçü hızlandırıyor. Göç edenler seçilerek Avrupa ve ABD’ye kabul edilip, köleleştirildikten sonra ülkelerine Batı hayranı olarak geri gönderiliyor. 5 adımlık “katlet, terörle istikrarsızlaştır, göç ettir, köleleştir, geri gönder” politikasıyla Batı’nın hizmetçisi toplumlar oluşturuyor. Raporlara göre DEAŞ gibi terör örgütleri son dönemde Afganistan ve Pakistan’a taşınırken Avrupa ve Batı ülkelerinde yetişmiş pek çok Afganistan ve Pakistan vatandaşı, dönmeyi ve hizmet etmeyi bekliyor. Türkiye’de FETÖ, Pakistan’daki Kadıyanilik gibi oluşumların temelinde de bu politika yatıyor.

UYUŞTURUCU DA YAKALANIYOR

Güvenlik birimlerine ulaştırılan raporlara göre son dönemde göç de uluslararası bir el tarafından yönetiliyor. Afganistan ve Pakistan’da kurulan insan tacirleri borsasıyla uluslarlarası kaçakçılık yapılıyor ve Asya insan borsası İranlı tacirler tarafından koordine ediliyor. Son göçlerde gelenlerin arasına sabıkalı, kullanılmaya müsait ve ve uyuşturucu kuryeleri de katıldı. Gelirken beraberinde getirdikleri uyuşturucuları da ülkemize sokuyorlar. Güvenlik güçleri, çok sayıda göçmen de esrar ve eroin yakalandığını ifade ediyor.


Cenevre yerine Anadolu sözleşmesi

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesi, Mülteci Hakları Alt Komisyonu Başkanı AK Parti Antalya Milletvekili Atay Uslu göç meselesinin çözülmesi için 1951 yılında imzalanan Cenevre Anlaşması’nın artık yetersiz kaldığını belirterek yeni bir Anadolu Sözleşmesi’ne ihtiyaç olduğunu söyledi. Dünyada ve Avrupa’da insani yardımın, sığınma ve uyum süreçlerinin adeta kırmızı alarm verdiğini belirten Uslu şöyle devam etti: “Çünkü dünya bunu sorun olarak görüyor bu sorunun kaynağı sığınmacılar değil. Sığınmacılar mağdurlarıdır. Asıl cevap verilmesi gereken niçin bu insanlar yerlerini terk ediyor? Sorusudur. İki cevabı var, bir savaş ikincisi dünyadaki gelir dağılımındaki adaletsizlik. Afganistan, Suriye ve Kuzey Afrika fay hattı buralarda hangi ülkelerin niçin bulunduğuna bakarsak sorunun kaynağına ineriz.”

#Afganistan
#Türkiye
#Göçmen
6 yıl önce