İstanbul’da 2019’un son aylarında beklenen yağmurların yağmaması sonucu barajlardaki doluluk oranının tehlikeli seviyelere kadar çekilmesi nedeniyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından şebeke suyu sağlanması için barajlara kuyu suyu aktarılıyor. Barajlara kuyu suyu basılması beraberinde kuyu suyunun insan sağlığı açısından tehlikeli olduğu sorusunu da akıllara getirdi.
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Öztürk kuyu suyunun zararları hakkında uyarılarda bulundu.
İstanbul’da binden fazla kaçak su kuyusu olduğunu belirten Öztürk, “Artık bir günde 100-200 metre sondaj açabiliyoruz. Vatandaşlar isterse havalı sondaj ile anında su çıkarabiliyor. Bu kuyu suları bırakın baraj suyuna katılması evlerde kullanım için son derece tehlikeli. Üstelik yer altı suları sürekli azalıyor. Deniz kıyısı olan alanlarda tuzlu sular içeri girmeye başladı” dedi.
- İstanbul’da 2019’un son aylarında beklenen yağmurların yağmaması barajların doluluk oranının yüzde 33,50 seviyesine kadar düşürdü. Birçok barajda havadan çekilen görüntülerde su seviyesinin 300 metre kadar çekildiği görüldü. Öte yandan yağmurların yağmamasına rağmen barajlarda su seviyesinin grafiklere çok az yansıması barajlara basılan kuyu suyu miktarının fazlalığına bağlanıyor.
Daha önce uzmanlar tarafından sakıncaları olduğu belirtilen kuyu suyunun kontrol edilmediğinde insan hayatında geri dönüşü olmayan hastalıkları da ortaya çıkardığı belirtilmişti. İstanbul’da bulunan kuyu suları ile ilgili bir uyarı da İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Öztürk’ten geldi.
“İstanbul’da çok sayıda illegal kuyu yaparak yer altından su çekiliyor”
- Suyun pahalı bir şey olduğunu ve değerinin bilinmesi gerektiğini belirten Öztürk, “Su şebekesinin olmadığı yerde eğer bir endüstri kuruluşu kurulacaksa orada ister istemez kuyu suyu kullanılıyor. İstanbul’un en önemli sıkıntılarından birisi de çok sayıda illegal kuyu yaparak yer altından su çekiliyor olmasıdır. Artık bir günde 100-200 metre sondaj açabiliyoruz. Bu imkanların olması bunların önünü açtı. Vatandaşlar isterse havalı sondaj ile anında su çıkarabiliyor. Bunu fabrikasının içerisinden de yapan var. Kimse bunu görmüyor. Bunu bir süre sonra İSKİ’nin yani kullandığı suyun hattına bağlıyor. Bunların hepsini ne yazık ki izleyemiyoruz. İstanbul’da olduğu gibi Türkiye’nin birçok yerinde pek çok kaçak yasal olmayan yeraltı sularının üretilmesi tüketilmesi meselesi var” açıklamasında bulundu.
“Hem doğal kaynağımızı tüketiyoruz hem de doğal bir afete ortam hazırlıyoruz”
Yeraltı sularının sürekli azaldığına dikkat çeken Öztürk konuşmasını şu uyarıları yaparak sürdürdü:
“Burada görüyoruz ki artık oralarda su falan kalmadı”
- İstanbul’da binlerden fazla su kuyusu bulunduğuna dikkat çeken Öztürk, “İstanbul’da çok kuyu var. Endüstriyel kuyular var. 300 metre 350 metrelik sondajlar var. Siteler bunu almış sulamada kullanıyor. Boyama fabrikaları almış boyamada kullanılıyor. Bunların izlenmesi lazım. Bir an önce kartlı sisteme geçilmesi gerekiyor. İstanbul’da E-5’in altında Bakırköy’den Silivri’ye kadar olanın yeraltı suları korunması yasası vardır. Bu suların korunması ile İstanbul’un olası bir radyasyon kirlenmesinde bu suların güvenle içirilmesi amaçlanmıştır. Burada görüyoruz ki artık oralarda su falan kalmadı” ifadelerini kullandı.
“Yer altından gelen kayalar dilimizde değdirdiğimizde nerede ise tuzdu”
Yeraltı sularının daha kıymetli hale geldiğini belirten Öztürk, “Bu suların kalitesi olarak endişeli olabiliriz. Mesela DSİ Trakya’da artık sondaj yapmayı yasakladı. DSİ burada çok başarılı bir mücadele veriyor. Artık yeraltı suları daha kıymetli hale geldi. Sularımız giderek azaldı. Bakırköy’de sondaj yaptık, yer altından gelen kayalar dilimizde değdirdiğimizde nerede ise tuzdu. O kadar tuzlanmış. Bu kuyularda kartlı sisteme geçilmesi gerekir. Su konusunda çok tasarruf etmemiz gerekiyor. Önümüzdeki günlerde bir sıkıntı yaşamamak için tasarruf etmemiz gerekiyor” dedi.