Yunanistan ve Fransa’nın ‘Türkiye’siz Akdeniz/Ege projesinin’ temel dayanağı olan Sevilla Haritası bir kez daha gündemde.
Bölge ülkelerini savaşın eşiğine getiren, ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nin bile ‘Hukuken yok hükmünde’ olarak gördüğü harita, 2007 yılında ortaya çıktı. Avrupa Birliği (AB) ile irtibatlı kuruluşların talebi üzerine İspanya’nın Sevilla Üniversitesi, Ege ve Akdeniz için kıta sahanlığı ve deniz yetki alanlarına ilişin bir çalışma başlattı. Denizcilik coğrafyası alanında uzman Prof. Juan Luis Suarez de Vivero ve Juan Carlos Rodríguez Mateos tarafından yürütülen bir çalışma sonrasında ortaya bugünkü tartışmalı harita çıktı.
Bu çalışmada adaların ana karanın doğal bir uzantısı olduğu ve haliyle kıta sahanlığına sahip olduğu iddia edildi. Bu teze dayanılarak tamamen matematiksel bir hesapla çizilen haritaya göre, Doğu Akdeniz’de Yunan kıta sahanlığı, Meis Adası’ndan Mısır’a doğru Doğu Akdeniz’in ortasına kadar iniyor. Kıbrıs Adası’na da aynı şekilde ortay hat hesabıyla tanınan deniz alanları da işin içine girince Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki yetki alanı yalnızca Antalya Körfezi açıklarında küçük bir alan olarak gösteriliyor. Yunanistan yine bu haritaya dayanarak Türkiye’nin Libya ile yaptığı anlaşmayı tanımıyor, anlaşmanın getirmiş olduğu yetki alanlarının Rodos, Kerpe, Kasos,Girit, Meis adalarına ait olduğunu öne sürüyor.
Haritayı hazırlayan Vivero bile daha sonra yazdığı bir makalede Türkiye’nin böyle bir haritaya rıza göstermeyeceğini açık açık ifade ediyor: Ege Denizi’nde ortay hat hesaplaması Türkiye kıyılarına çok yakın olup komşu Yunanistan’a çok büyük bir deniz yetki alanı bırakmaktadır. (Doğu Akdeniz’de de) Kıbrıs’ı da denkleme kattığımızda Türkiye’nin deniz yetki alanının çok küçük kaldığını, bunun da ekonomik ve jeopolitik sorunlar yaratacağını görürüz.
Sevilla haritasına Sadece Türkiye değil Avrupa’dan da itirazlar yükseliyor. Örneğin haritanın hazırlandığı İspanya’daki Navarra Üniversitesi’nden Prof. Michael Tanchum, Türkiye’nin o haritaya karşı çıkmakta haklı olduğunu ifade ediyor. Tanchum, Türkiye’nin daha geniş bir Münhasır Ekonomik Bölge’ye (MEB) sahip olması gerektiğini ifade ediyor.
Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Karan, Sevilla Haritası'nın tek taraflı olarak yapılan akademik bir çalışmadan öte anlam taşımadığını ifade ediyor. Karan, Vivero'nun da daha sonraki yayınında ilk haritası olan Sevilla Haritası'nı gözden geçirdiğini belirterek, "Tek taraflı olduğu için ön plana alınmayacak kadar değersiz bir çalışma" diye konuştu. KKTC eski Ankara Büyükelçisi Ahmet Zeki Bulunç ise AB'nin Sevilla Haritası konusunda ikiyüzlü davrandığına dikkati çekti. AB’nin 'bizi bağlayan bir harita değil' açıklamasının inandırıcı olmadığını ifade eden Bulunç şunları kaydetti:
“AB böyle açıklamalar yapsa da çeşitli haritalandırmalarda bu haritayı kullanıyor. Deniz yetki sınırlaması, uydularla ilgili harita değerlendirmesi ve benzeri şeylerde hep Sevilla Haritası'nın belirlediği yerler çizilmiş oluyor. Yunanistan da bunu kullanıyor. Aslında bu haritayı oluşturan hocaların basit bir değerlendirmeyle yaptığına değil, jeopolitik ve stratejik bir yaklaşımla Türkiye'nin aleyhine olacak bir gelişmenin fitilini ateşlemek için bilinçli olarak yapılmış bir harita olarak değerlendiriyorum." Sevilla Haritası'nın özelliğinin, Yunanistan'ın Ege'de ileri sürdüğü tezlere karşılık Türkiye'yi denizsiz bırakmaya yönelik bir stratejisi olduğunu belirten Bulunç, "Bu strateji Yunanistan'ın Megali İdea'sı bağlamında aşamalı genişleme çalışmalarının bir parçasıdır” dedi.