Başörtülü kadınlara yönelik nefret söyleminin son örneği 2024 olimpiyat fenomeni Yusuf Dikeç’in X hesabından fotoğrafını paylaştığı annesine gelen yorumlar oldu. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Başkanı Prof. Muharrem Kılıç, “Linç kültü-rünün beslenmesine elverişli bir ortam hazırlanıyor. Yeni medya ortamının sağladığı ‘özgürlük’ sayesinde üretilen nefret söylemlerinin, şiddete ve suça kolaylıkla dönüşebilir hale geldiği görülüyor” dedi.
Gerek gerçek hayatta gerek sosyal medyada başörtüsü, tesettür mayo, ferace gibi inançları nedeniyle hedef alınan kadınlar, zaman zaman ayrımcılığa maruz kalıyor. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Başkanı Prof. Dr. Muharrem Kılıç, bu muamelenin açıkça insan hakları ihlali olduğunu belirtti. Yaz sezonuyla birlikte kamuya açık kumsal, havuz ve tatil beldelerinde başörtülü, haşemalı ve feraceli kadınlara yönelik ayrımcılık ve nefret söylemleri oldukça tartışıldı. Son olarak milli sporcumuz Yusuf Dikeç’in başörtülü annesi ile olan fotoğrafını X hesabından paylaşmasına yönelik nefret söylemleri sonrası tartışmalar tekrar alevlendi. TİHEK Başkanı Kılıç, "Din özgürlüğü, bireyin vicdanı ile ilgili bir husus olmakla birlikte aynı zamanda 'dinini açıklama' özgürlüğünü de içerir" diyerek nefret söylemlerini kınadı.
DİN ÖZGÜRLÜĞÜ EYLEMLERİ DE KAPSAR
“Kumsal ve özel havuzlarda haşema, başörtü ve çarşaf giyen insanlara yönelik ayrımcı söylem, tutum ve davranışlar, uluslararası ve ulusal düzenlemeler uyarınca din ve inanç temelinde ayrımcılık yasağı kapsamında değerlendirilir” diyen Kılıç, şu açıklamalarda bulundu: "Demokratik toplumlar yönünden farklı dinlere mensup kişiler arasında eşitlik ve bir arada yaşama kültürünün yaygın hale getirilmesi gerekli. Irk ve etnik köken temelinde ayrımcılık yasağı kapsamında toplumun üyeleri arasındaki eşitlik idealini tehdit eden nefret söylemi, nefret suçu ve yabancı düşmanlığı da bulunmakta. Nefret söylemi, resimler, işaretler, semboller, tablolar, müzikler, oyunlar ya da videolar gibi formlarda yazılı ve sözlü olabileceği gibi bir fikir, mesaj ya da görüşü iletmek için kullanılan jestlere benzer belirli davranışların kullanımını da içerebilir. Şiddeti kışkırtıcı ve sosyal uyum ve hoşgörüyü baltalayıcı nitelik arz eden nefret söyleminin yayılma yollarının bu denli kapsamlı olmasının getirdiği risk, yeni iletişim teknolojilerinin artmasıyla giderek çoğalıyor." Sosyal medyadaki yorumların hukuki ve etik bir düzenlemeden geçmeden paylaşıldığına dikkati çeken Kılıç, "Nefret söylemi, internet ile birlikte kolaylıkla yayılabildiği yadsınamaz bir gerçeklik." dedi.
ÖZGÜRLÜK ADI ALTINDA NEFRET
Ayrımcı söylemler üzerinden toplumda bir linç kültürü yaratılmaya çalışıldığını belirten Kılıç, “Dijital ortamda kullanılan dilsel pratiklerde ırkçılığın, çoklu ayrımcılığın, kadınlara ve yabancılara yönelik küçük düşürücü ifadelerin, nefret içerikli söylemlerin ve simgelerin kullanımının yaygınlaşması, birey üzerinde rahatsız edici bir etkiye yol açarken linç kültürünün beslenmesine elverişli bir ortam hazırlanıyor. Yeni medya ortamının sağladığı “özgürlük” sayesinde üretilen nefret söylemlerinin, şiddete ve suça kolaylıkla dönüşebilir hale geldiği görülüyor” değerlendirmesinde bulundu.