Antalya'daki 46 pandemi hastanesinden birisi olan Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin Covid- 19 yoğun bakım servisi, görüntülendi. Hastanenin yoğun bakım sorumlusu Doç. Dr. Nilgün Kavrut Öztürk, "Entübe etmek durumunda kaldığımız hastalara, öncesinde uyutacağımızı ve soluk borularına bir tüp yerleştireceğimizi söylüyoruz. Hastalarımız bu aşamada ciddi ölüm korkusu yaşıyor" dedi. Yoğun bakımda görev yapan Dr. Mustafa Deniz Sarı ise “Burası çok yoğun ve hepimiz büyük bir özveriyle çalışıyoruz. Sadece öğle yemeklerinde oturmaya zaman bulabiliyoruz. Hastaları anlık olarak takip etmek durumundayız. Bu süreç herkes için zorlu bir süreç. Son dönemde yoğun bakıma gelen hastaların durumu çok ağır. Şu an buradaki 7 hastamız da cihaza bağlı, kendi soluk alıp verebilen hastamız yok" diye konuştu.
Covid yoğun bakım servislerinde sağlık çalışanlarının zorlu mesaileri görüntülendi. Yoğun bakımda aralarında 30'lu yaşlardaki ve hiçbir kronik rahatsızlığı bulunmayan koronavirüs hastalarının olduğu görüldü.
Test sonucu pozitif çıkan ve tedavilerinin hastanede devam etmesi gereken hastalar önce servislere alınıyor. Sağlık durumu kötüye giden ve oksijen desteği gereken hastaların tedavilerine ise yoğun bakımlarda devam ediliyor. Ölüm oranının servislere göre yüksek olduğu yoğun bakımda hastaların tedavileri ortalama 20- 25 gün sürüyor. Hastalar çoğu zaman son isteklerini yanlarında olan sağlık çalışanlarına söyleyebiliyor.
Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi yoğun bakım sorumlusu Doç. Dr. Nilgün Kavrut Öztürk, oldukça yoğun geçen bir tempoda çalıştıklarını söyledi. Pandemi döneminin başında koronavirüs hastaları için 1 yoğun bakım ayırdıklarını, ancak bunun yeterli olmadığını belirten Doç. Dr. Öztürk, “Hasta sayısındaki artışla birlikte, tedbir olarak açtıklarımızla toplam 6 yoğun bakımla hizmet veriyoruz. Şu anda yoğun bakım taleplerini karşılayabiliyoruz ancak yatak sayısını artırmamıza rağmen doluluk oranımız oldukça yüksek" dedi.
Hastaların bazılarının yoğun bakımda tedaviyle iyileşebildiğini belirten Doç. Dr. Öztürk, “Servislerde tedavinin yetersiz kaldığı durumlarda hastalarımızı artık yoğun bakıma almak durumunda kalıyoruz. Buradaki tedaviler hastalar için sıkıntılı bir sürecin başlangıcı anlamına geliyor.
Hastalarımızın bir kısmı tedaviyle iyileşirken bir kısmı da soluk borularına bir tüpün yerleştirilmesi ve mekanik ventilatör cihazına bağlanmak durumunda kalıyorlar. Burası 6 yoğun bakımımızdan birisi. Yatan hastalarımızın ikisi ECMO cihazına bağlı diğer hastalarımızın tamamı entübe durumda" diye konuştu.
Vaka sayıları arttıkça yoğun bakımlara daha ağır hastaları almak durumunda kaldıklarını söyleyen Doç. Dr. Nilgün Kavrut Öztürk, şöyle konuştu: “Pandeminin başında servislerde yatan hastalarımız biraz daha iyi durumdaki hastalarken, şu an neredeyse çoğunluğu entübe ihtiyacı olan hastalarımız. Hastaların yoğun bakımdaki tedavileri ortalama 20- 25 gün sürüyor. Sohbet ederek buraya aldığımız hastaların bir kısmı taburcu oluyor, bir kısmı kötüleşiyor."
Yoğun bakımlardaki tedavi sürecinin hasta ve kendileri için zorlayıcı olduğunu belirten Doç. Dr. Öztürk, “Yoğun bakım, hastalığın ileri evrelerindeki hastaların alındığı bir merkez olduğu için ölüm oranları da servislere göre oldukça yüksek oluyor. Özellikle entübasyon ve mekanik ventilatör ihtiyacı olan hastalarda iyileşme oranı biraz daha düşük olabiliyor. Biz bu süreçte elimizden gelen desteği vermeye çalışıyoruz. Bir kısımda daha ileri tedavi destekleri oluşabiliyor" diye konuştu.
En büyük mutluluklarının hastanın tedavi sonrası yürüyerek taburcu olması olduğunu söyleyen yoğun bakım sorumlusu Doç. Dr. Öztürk, “Entübe etmek durumunda kaldığımız hastalara öncesinden, uyutacağımızı ve soluk borularına bir tüp yerleştireceğimizi söylüyoruz. Hastalarımız bu aşamada ciddi ölüm korkusu yaşıyor. Hastalarla aramızda duygusal bir bağ kuruyoruz. Bir kısmı o sırada son isteklerini söylüyorlar.
Ailelerinden kimse yanında olamazken, yanlarında olan kişi bizler oluyoruz. Bu bizim için de oldukça ağır bir psikolojik yük oluyor. 75 gün yatan ve daha sonra kaybettiğimiz hastalarımız oldu. Bu süreçte en büyük mutluluğumuz buradan bir hastanın yürüyerek çıkması oluyor" şeklinde konuştu.
Vaka sayılarındaki artışla paralel olarak sağlık çalışanlarındaki pozitif oranının da arttığını belirten Doç. Dr. Nilgün Kavrut Öztürk, “Biz her gün kendi arkadaşlarımızdan bir hemşire, bir doktorun hasta olduğu haberini alıyoruz. Onların ve yakınlarının bazılarını burada tedavi ettiğimiz zamanlar oldu. Bunlar da bizim için ağır bir yük oluşturuyor. Hastaların yaklaşık yüzde 90'ı yakın çevresinden hastalığı kapıyor. Ailelerinden, iş arkadaşlarından, iş yerinden hastalığı kaptıklarını anlatıyorlar. Tedbirlere uymadıklarını bu nedenle kaptıklarını söylüyorlar" diye konuştu.
Yoğun bakımda görev yapan Dr. Mustafa Deniz Sarı, “Burası çok yoğun ve hepimiz büyük bir özveriyle çalışıyoruz. Sadece öğle yemeklerinde oturmaya zaman bulabiliyoruz. Hastaları anlık olarak takip etmek durumundayız. Pandemi ilk başladığı süreçte eşim ve çocuğumdan ayrı bir evde kaldım. 4 ay kadar ailemi göremedim.
Bu süreç herkes için zorlu bir süreç. Buradaki çalışanlar insanüstü bir emek veriyor. Vatandaşlarımızın da buradaki çalışma temposunu görüp biraz daha dikkatli olmaları gerekiyor. Son dönemde yoğun bakıma gelen hastaların durumu çok ağır. Şu an buradaki 7 hastamız da cihaza bağlı, kendi soluk alıp verebilen hastamız yok" dedi.