İlk kez 2016'da ortaya çıkan ve bunca yıldır sebebi de kaynağı da bir türlü açıklanamayan 'Havana Sendromu' ABD'nin gündeminden düşmüyor. Geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir podcast, sendromu yaşayanlardan ABD'nin en üst düzey isimlerine birçok kişinin açıklamalarıyla bu gizemi bir nebze olsun aydınlatmaya çalışıyor. İşte tüm ayrıntılar...
Mark Lenzi için her şey, dayanılmayacak kadar yoğun baş ağrılarıyla ve tavandan gelen yüksek seslerle başladı. Sanki üst katta oturan komşular, sürekli yere ağır metal eşyalar düşürüyor gibiydi. Çin'in Guangzhou şehrindeki ABD konsolosluğunda görevli bir diplomatik güvenlik memuru olan Lenzi, bir süre sonra eşinin de baş ağrıları yaşadığını fark etti. Karı koca ağrılardan kurtulmak için kutu kutu ilaç içmeye başlamıştı. Biraz daha zaman geçince Lenzi, bu kez çocuklarının burun kanamalarıyla uyanmakta olduğunun ayırdına vardı. Ardından işler daha da kötüye gitti. Lenzi, VICE World News'e yaptığı açıklamada, "2017'nin sonu 2018'in başında en rahatsızlık verici semptomum kısa dönem hafıza kaybıydı" diye konuştu
Lenzi, ailece yaşadıkları rahatsızlıklara neyin sebep olduğunu bilmiyordu. Ancak baş ağrılarının başlamasından sonra kendisi gibi konsoloslukta çalışan kapı komşusunun, sağlık sorunları nedeniyle apar topar ABD'ye tahliye edildiğini öğrendi. Bu kişinin iletişim bilgilerini bulup hastalığının ne olduğunu sormak için arayan Lenzi, aldığı cevapla şoke oldu. Kadın, "Bana beyin hasarı teşhisi kondu. Küba'da olan şeyin aynısı" ifadelerini kullanmıştı. Dahası kadın Guangzhou'daki konsolosluğun yöneticilerine yaşadıkları apartmanın derhal boşaltılması tavsiyesinde bulunduğunu da belirterek, "Ne olur en yakın zamanda o daireden çıkıp başka bir yere taşının" demişti. Lenzi, ailesi ve 10-12 kişiyle birlikte 2018 yılında Çin'den tahliye edilerek ABD'de tedavi altına alındı. Bu olay Havana Sendromu olarak bilinen esrarengiz hastalığın Küba'nın başkenti dışında ilk görülüşüydü. Ancak son olmayacaktı.
OLAYLAR PEŞ PEŞE GELDİ
Aralık 2017'de üst düzey bir CIA yetkilisi, Rusya'nın başkenti Moskova'da kaldığı otel odasında açıklanamayan ani bir baş ağrısı ve mide bulantısı yaşadı. 2019 ortalarında bu kez resmi temaslar için Londra'da bulunan iki Beyaz Saray çalışanı, Buckingham Sarayı'ndan birkaç sokak uzaktaki bir otelde, kafalarında yoğun basınç hissettikleri bir rahatsızlık geçirdi. Bir sonraki yıl, ABD Savunma Bakanlığı bünyesinde görevli bir çalışan, "Rusya etkisinin yoğun olduğu" açıklanmayan bir ülkede araç kullanırken, kafatasında ani akut bir ağrı hissettiğini bildirdi. Çalışanın çocuğu da o sırada arka koltukta oturuyordu ve ebeveyninin ağrıyı hissettiği anda o da acı içinde çığlık atmaya başlamıştı.
Havana Sendromu'yla bağlantılandırılan bu vakalar günden güne artıyordu ancak Washington yönetimi, yaşanan gizemi çözmek için kaynak ayırma konusunda tereddütteydi. Lenzi, VICE'a yaptığı açıklamada Guangzhou'dan ABD'ye döndükten sonra Dışişleri Bakanlığı'ndaki üstleriyle bu konuda görüşerek, "Komşunun hasta olduğunu bile bile neden bizi bu apartmanda oturtmaya devam ettiniz?" diye sorduğunu ancak bir yanıt alamadığını söyledi. Bu görüşmeden kısa süre sonra Lenzi, 200 kadar çalışma arkadaşının yanı sıra Washington'daki ve Pekin'deki yetkililere öfkeli bir e-posta göndererek, yöneticileri "olayı örtbas etmeye çalışmakla" suçladı. ABD Dışişleri Bakanlığı konuyla ilgili olarak VICE'a yaptığı açıklamada, "Mahremiyet kaygıları ve güvenlik sebepleri nedeniyle, belli kişiler ya da olaylara dair yorum yapamıyoruz" ifadelerini kullandı.
HASTALIĞIN GERÇEK OLMADIĞI SÖYLENİYORDU
Bu rahatsızlıkları yaşayan kişilere şüpheyle yaklaşan hatta yaşananları yok sayan tek kurum Dışişleri Bakanlığı değildi. Konuşma yetkisi olmadığı için adının açıklanmasını istemeyen bir CIA doktoru, VICE'a, "İlk dakikadan itibaren, 'Delilik bu. Kız gibi mızmızlanıyorlar. Adam olsunlar biraz. Alt tarafı stres bu' diyen meslektaşlarım oldu" dedi. Söz konusu doktor 2016'nın sonlarından itibaren Havana'daki vakaları soruşturmak için görevlendirilmiş, şehri ziyaret ettiği günlerden birinde kendi de aynı semptomları yaşamıştı. Doktor, Havana Sendromu yaşadığını açıklamasının ardından CIA'deki tüm meslektaşlarının kendisine sırt çevirdiğini, onu ve diğer hastaları numara yapmakla, akli dengelerini yitirmekle ve zayıflıkla suçladığını belirtti ve ekledi: "CIA'in tavrı, istihbaratçıların o meşhur 'Her şeyi reddet, hiçbir şey kabul etme, karşı suçlamalarda bulun' sözünü yansıtıyordu. Doktorların, hastaların ve diğer herkesin itibarını zayıflatmak için karakter suikastları düzenlediler." (CIA yetkilileri VICE'ın yorum taleplerini yanıtlamayı reddetti.)
SOĞUK SAVAŞ YILLARINDAN BERİ SÜREN BİR YARIŞ
CIA, olası bir Havana Sendromu tehdidine yanıt vermekte gönülsüzdü ancak diğer devlet kurumlarında durum farklıydı. Örneğin ilk vakaların ortaya çıkışından 4 yıl sonra Aralık 2020'de Ulusal Bilimler Akademisi tarafından yayımlanan bir raporda, Havana Sendromu'nun sebebinin "güdümlü atışlı radyofrekans enerjisi" olabileceği belirtiliyordu. Raporda Rusya'nın yıllardır bu tür enerji silahları üzerine araştırmalar yürüttüğü de hatırlatılıyordu. VICE muhabirlerinin konuştuğu çok sayıda bilim insanı ve ABD'li eski yetkili, Rusya'nın mikrodalgaları izleme ve silah üretme amacıyla kullanma çalışmalarını uzun yıllardır sürdürdüğünü söyledi. ABD'nin eski Rusya Büyükelçisi Jack Matlock, "1950'lerde Moskova'daki büyükelçilikte çeşitli yalıtımlı odalar oluşturmuştuk. Bu odaların amacı, içerideki bilgilerin ışık, ses veya mikrodalgalar yoluyla dışarı çıkarılmasını önlemekti" diye konuştu. Silah uzmanları ise sadece Rusya'nın değil ABD'nin de güdümlü enerji silahları üretmek ve geliştirmek için milyonlarca dolar harcadığını belirtti. Uzmanlar bunun Soğuk Savaş döneminde yaşanan silah yarışının bir kolu olduğunu vurguladı. Los Alamos Ulusal Laboratuvarı'nda uzun yıllar görev yapmış bir lazer silah araştırmacısı, "Bence ordu bir tür ölüm ışınına sahip olma isteğinden hiç vazgeçmedi" dedi.
"SALGIN" VİYANA'YA DA UZANDI
Adam Entous'un Temmuz 2021'de New Yorker dergisinde yayımlanan haberi büyük ses getirdi. Habere göre, Avusturya'nın başkenti Viyana'da görev yapan 25 kadar istihbarat görevlisi ve diplomat, Havana Sendromu'na benzer semptomlar yaşadıklarını bildirmişti. Bu olay o güne kadar Küba dışında görülen en büyük Havana Sendromu vakasıydı. Olayın Soğuk Savaş'tan bu yana ajanların tabir-i caizse cirit attığı Viyana'da yaşanmış olması da dikkat çekiciydi. CIA, Viyana'daki bu Havana Sendromu "salgını"na tepki olarak ülkedeki bürosunun direktörünü görevden aldı. Sebep kendisinin meseleyi yeterince ciddiye almamış olmasıydı. CIA yetkilileri Avusturya'da olup bitenlerle ilgili yorum yapmayı reddetti. Ancak VICE'a konuşan eski CIA çalışanları, kurumun kendilerini desteklemek için yeterince çaba sarf etmediğini belirtti. Ne var ki "Havana Syndrome" podcast'i kapsamında ilginç bir detay daha ortaya çıktı. Buna göre, aylarca Havana'daki çalışanlarının yaşadıklarını küçümseyip göz ardı eden CIA, bir anda tavır değiştirerek sendrom yaşayan çalışanları gizlice ödüllendirme kararı aldı. VICE'ın aktardığına göre ödüllerin üzerinde adı açıklanmayan çalışanın, "bilinmeyen güçler tarafından hedef alınmasına ve benzeri görülmemiş yıkıcı saldırılara maruz kalmasına rağmen görevini fedakârlıkla yaptığı" belirtiliyordu.
2013'TE TARİHİN AKIŞI DEĞİŞTİ VE…
Jon Lee Anderson, podcast'i hazırlarken yaptıkları araştırmalarda istihbarat dünyasının derinlerine indiklerini ve Havana Sendromu'nun sırrını çözmeye yarayacak anahtarı bulmuş olabileceklerini belirtti. Bu süreçte Havana, Londra, Viyana gibi birçok noktayı ziyaret ettiklerini belirten Anderson, "Oval Ofis'in yanı başında Havana Sendromu yaşadığını bildiren ulusal güvenlik yetkilisinin ayak izlerini de takip ettik" dedi. Araştırmacı gazetecilere göre, her şey 2013 yılında dönemin ABD Başkanı Barack Obama'nın konuşmalarını yazan Ben Rhodes'un tarihin akışını değiştirmeye karar vermesiyle başladı. Rhodes, Küba'yla görüşmeler yapmak, iki ülke arasındaki buzları eritmek istiyordu. Aralık 2014'te bu isteğine nihayet erişti. Bu tarihte Obama ve Küba Devlet Başkanı Raul Castro ortak bir açıklamayla 50 yılın adından ikili ilişkilerin yeniden başladığını duyurdu. Buna en çok sevinenlerin başında ABD'li istihbarat kurumları geliyordu. Dönemin CIA Direktörü John Brennan, VICE'a yaptığı açıklamada, "Yakın temas olduğunda, yeni istihbarat fırsatları doğuyor" dedi. Bir başka deyişle yabancı ajanların girmesi çok zor olan Küba'nın kapıları Amerikalılara açılmıştı.