İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü'nde görevli akademisyenlerden oluşan 12 kişilik ekip, 'İzmir dış körfezi' olarak tanımlanan Foça- Karaburun bölgesinde 'Piri Reis' gemisiyle sismik araştırma yaptı. Çalışmaya ilişkin bilgi veren Prof. Dr. Derman Dondurur, "Bizi şaşırtan şu oldu; oradaki aktif fay miktarı ve yoğunluğu gerçekten çok fazla. Bu çalışmanın sonuçları, çok sayıda yeni fayın varlığını ortaya çıkardı" dedi.
DEÜ Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü'nde görevli akademisyenlerden oluşan 12 kişilik ekip, 'İzmir dış körfezi' olarak tanımlanan Foça-Karaburun bölgesinde TÜBİTAK destekli proje kapsamında sismik araştırma yaptı. 'Piri Reis' gemisiyle açılan akademisyenler, 1 hafta boyunca denizde veri topladı.
DEÜ Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Deniz Jeolojisi ve Jeofiziği Bölümü'nde görevli Prof. Dr. Derman Dondurur, "Bu proje için geçtiğimiz hafta içerisinde, 'Piri Reis' gemisiyle 12 kişilik ekiple bir sismik çalışma gerçekleştirdik. Bu çalışmada yaklaşık 1000 kilometre civarında sismik veri topladık. İlksel sonuçlar, gerçekten çok ilgi çekiciydi. 'İzmir dış körfezi'nin sığ yapısını, fay yapılarını biraz biliyoruz ama derin kısımlarla ilgili çok bilgimiz yoktu. Bizi şaşırtan şu oldu; oradaki aktif fay miktarı ve yoğunluğu gerçekten çok fazla. Bu çalışmanın sonuçları, çok sayıda yeni fayın varlığını ortaya çıkardı" diye konuştu.
"İzmir, depremsellik açısından aktif"
İzmir ve çevresinin depremsellik açısından aktif bölge olduğunu belirten Prof. Dr. Dondurur, "Tarihsel süreçte İzmir ve çevresinde çok sayıda yıkıcı deprem olmuş. 1688'de İzmir'de oluşan bir deprem çok ciddi hasar vermiş hatta tsunami meydana gelmiş. 1739'da Foça'nın 4'te 3'ünün yıkıldığı yıkıcı bir deprem var. Bunların üzerine Foça-Karaburun ve 'İzmir dış körfezi' bölgesindeki fayların haritalanması, aktivitelerinin ortaya konması için TÜBİTAK destekli bir proje başlattık. Denizlerde fayların haritalanması için sismik veri toplamanız gerekiyor. Başka türlü fayları haritalamak mümkün değil. Topladığımız bu sismik verilerden yola çıkarak fayların uzanımını, büyüklüklerini, deniz tabanını etkileyip etkilemediklerini dolayısıyla aktif olup, olmadıklarını ortaya koymayı amaçladık. Elde ettiğimiz verileri, ilksel olarak hızlıca veri işlemden geçirdik. Verilerin işlenmesinin hemen ardından bu fayların haritalanmasına geçeceğiz. Aktif fayların, aktif olmayan fayların büyüklükleri, nereye doğru uzandıkları hakkında bilgi elde etmeye çalışacağız. Dolayısıyla İzmir metropol alanı ve çevresinin afet riskine yönelik çalışmalar gerçekleştireceğiz. Proje, 2 yılda tamamlanması öngörülerek başlatılan bir proje. Proje verilerin toplanması, işlenmesi ve yorumlanması olmak üzere 3 ayrı fazdan oluşuyor" ifadelerini kullandı.
"İzmir'deki faylar biraz daha kısa"
Foça merkez üssü olan 27 Şubat tarihli depreme değinen Dondurur, "Çalışmayı tamamladıktan 2 gün sonra Foça açıklarında 4.1 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Büyük bir tesadüf. Bu depremin oluştuğu yer, bizim çalıştığımız alanın tam olarak içine denk geliyor. Depremin yeryüzünde, deniz tabanındaki iz düşümünü kesen 2 sismik hattımız var. Depremin oluştuğu fayı sismik kesitlerimizde görebiliyoruz. Aktif bir fay. İzmir, çok ciddi deprem riski altında olan bir bölge. Bunu asla unutmamamız gerekir. Karada olduğu kadar denizlerimizde de aktif faylarımız var. Karadaki fayları birebir analiz etme şansımız var ama denizde bu söz konusu olmuyor. İzmir'deki fay mekanizması, Kuzey Anadolu fayı ve Doğu Anadolu fayından farklılık gösteriyor. İzmir'de daha çok çöküntü alanlarının oluşturduğu normal faylar var. Bu faylar, biraz daha kısa. Boyları Kuzey Anadolu fayı gibi yüzlerce kilometre uzanmıyor. Dolayısıyla bu fayların oluşturduğu depremler, çok yıkıcı olmuyor. Genelde İzmir'de tarihsel gözlemlediğiniz depremler, 6-6.5 civarında ancak her zaman risk altındayız" şeklinde konuştu.