Ocak ayının ortalarına gelinmesine rağmen beklenen yağışların gerçekleşmemesi kuraklık endişelerini de giderek artırıyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Mehmet Amin Birpınar'ın "Ocak ayı böyle giderse elimizde sadece şubat ayı kalır" diyerek su krizine ilişkin yaptığı uyarının ardından endişelendiren bir görüntü de Türkiye'nin en uzun nehri Kızılırmak'ta ortaya çıktı. Kuraklık sebebiyle su seviyesi büyük ölçüde azalırken, nehir yatağında da adacıklar ortaya çıktı.
İç Anadolu’nun en doğusundaki Sivas ilinin İmranlı ilçesindeki Kızıldağ’ın güney yamaçlarından doğup Kayseri, Nevşehir, Kırşehir, Kırıkkale, Ankara, Çankırı, Çorum ve Samsun’dan geçerek Karadeniz’e dökülen Türkiye’nin en uzun nehri Kızılırmak’ta su seviyesi düştü.
Bin 355 kilometre uzunluğundaki ırmakta su seviyesinin gözle görülür oranda azalmasıyla adacıklar ortay çıktı. Suyun çekildiği Kızılırmak nehri "dron" ile havadan görüntülendi.
Yahşihan ilçesinde yaşayan emekli öğretmen Mustafa Durmuş, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, yağışların olmamasından dolayı bölgede kuraklık yaşandığını söyledi.
Son yılların en büyük kuraklığını yaşadıklarını belirten Durmuş, "Kırıkkale Yahşihan ilçesi Kızılırmak vadisindeyiz. Maalesef bu yıl müthiş bir kuraklık var. Irmağın debisi de iyice düştü. Kaç yıldır böyle bir kuraklık görülmedi. Evden eve gidilmeyecek kadar kar kış olması lazım. Türkiye gerçekten kuraklıkla baş başa yüz yüze. Allah yardım etsin zor durumdayız" dedi.
Kızılırmak suyunun azaldığını anlatan Durmuş, "Irmağın durumu gözüküyor. Müthiş bir sıkıntı var, kuraklık var bölgede. Çok zordayız; ülke olarak, bölge olarak, kar yağmama gibi durumla karşı karşıyayız. Sivas’ın dağlarından toplanarak beslene beslene çoğalıyor. Burası Kızılırmak, ama suyu azaldı. Beslenmeyince, su akmayınca, çoğalmayınca, birikmeyince debisi de maalesef bu durumda. Kısaca bunun adı kuraklık" diye konuştu.
10 yıl öncesine kadar yağışların çok olduğunu ifade eden Durmuş, "Son 10-15 yıl önce o kadar yağış o kadar mükemmel olurdu ki. Doğu Anadolu’da kar etkili değil. Kars’ta, Erzurum’da, Van’da görüyoruz ama etkili ve sürekli yağış maalesef yok. Ülke olarak dünya olarak büyük bir kuraklık var. Allah yardım etsin diyorum, inşallah düzelir" şeklinde konuştu.
Kuraklık nedeniyle, Uludağ’ın eteklerinde yer alan ve Bursa’nın içme suyu kaynağı olan, Doğancı Barajı’nı besleyen Nilüfer Barajı’ndaki doluluk oranı kritik seviyeye düşmüş durumda.
Bursa Su ve Kanalizasyon İdaresi’nin resmi sitesinde yer alan verilere göre, Nilüfer Barajı’ndaki su seviyesi yüzde 5'lere geriledi.
Nilüfer Barajı’nda 2014 yılı ocak ayında doluluk oranı yüzde 76, 2022 yılı ocak ayındaki doluluk oranı ise yüzde 17 olarak kayıtlara geçmişti.
Doğancı Barajı da yüzde 32’lik doluluk oranıyla kritik seviyede. Uludağ’a beklenen düzeyde kar yağmaması halinde Bursa, yaz döneminde su sıkıntısıyla karşı karşıya kalma tehdidi altında.
Kurak bir kış dönemi geçirildiğine dikkat çeken Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Efsun Dindar, “Küresel ısınmayla ilgili dönemsel olarak yağışların azaldığını, sıcaklıkların arttığını, doğal afet olaylarına maruz kaldığımız zamanları biliyoruz. Bu da aslında bakarsanız küresel ısınmanın iklim değişikliğiyle getirdiği bir sonuç bizim için. Uludağ’da şu an kar yok. Normal şartlarda kasım ve aralık aylarında kar yağışının olmasını bekliyorduk. Ocak ayına geldik ama hala kar yağışı yok. Ülkemiz şu an yüksek basınç etkisi altında. Uzun vadeli tahminlere baktığımızda da bu ay içerisinde kar yağışı öngörülmediğini görmekteyiz. Kar yağışı olmaması demek, su kaynakları açısında büyük bir sıkıntı yaşamamız demek oluyor. Barajlarımızdaki doluluk oranlarına bakacak olursak Doğancı Barajı’nın kritik bir seviyede, Nilüfer Barajı’nda ise yok denecek kadar az bir su seviyesi olduğunu görüyoruz. Bursa’nın nüfusu, sanayisi ve tarımını düşünecek olursak ciddi miktarda su ihtiyacı olan ve su tüketen bir kent olduğunu görüyoruz. Böyle olunca suyla ilgili kaygılarımız ortaya çıkıyor” ifadelerini kullandı.
Kar yağışı ile barajlardaki doluluk oranının paralel seyrettiğini söyleyen Doç. Dr. Dindar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz kurak bir kış geçirdiğimizde, önümüzdeki dönemlerde su ihtiyacımızı nasıl karşılayacağız, suyun olmadığı durumlarda ne gibi öngörülerimiz var. Bu riskleri öngörüp, planlama yapmamız gerekiyor. Şu anda şehre, yer altı suyuyla BUSKİ’nin açtığı kuyulardan su beslemesi yapılıyor. Yani hem barajdan hem de yer altı suyu destekli gidiyoruz. Verilere göre Bursa’ya günlük 430 bin metreküp su veriliyor ve yaklaşık kişi başı su tüketim miktarı 140 litre. Suyumuz hiç bitmeyecek gibi tüketmeye devam ediyoruz ama maalesef kar yağışı yok, yağış yok. Barajlardaki su seviyesi az ve yer altı suları bizi nereye kadar idare edebilir noktasında, hepimizin bireysel ve endüstriyel anlamda çeşitli önlemler alması gerekiyor. Kar eridiği zaman barajlarımıza su kaynağı oluyor. Kar suyu toprak tarafından süzüldüğünde yer altı sularımız beslenmiş oluyor.
Biz çok hızlı bir kentleşmeyle birlikte her tarafı beton haline getirdiğimizde, yağışların yer altı sularına ulaşmasını da engellemiş oluruz. Çünkü suyun emileceği bir toprak bırakmamış oluyoruz. Yağışlar, yağması gerektiği kadar ve sıklıkla yağmıyor. Yağdığı zaman afet boyutunda yağıyor. Maalesef onu emebilecek yeterli toprak, yeterli yeşil alan olmadığı durumda da yüzeysel akışa geçerek sel felaketine yol açmış oluyor. Can ve mal kaybına sebep olabiliyor. Kar yağdığı zaman biz biliyoruz ki kar yaz ayının güvencesi olmuş oluyor. Çünkü hem tarımsal hem de bireysel ve endüstriyel kullanımda depolarımızın dolmuş olması, bize rahat bir yıl geçireceğimizin göstergesi oluyor.
Ancak şu an maalesef Bursa’nın en önemli noktalarından biri olan Uludağ’a henüz kar yağışı istediğimiz düzeyde gerçekleşmedi. Ocak ayı içerisinde de yağacak gibi gözükmüyor."
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş ise mevcut su rezervlerinin, Bursa'nın 60 günlük su ihtiyacını karşılayabileceğini söyledi.
Kuraklığa ilişkin endişeleri artıran bir görüntü de Konya'dan geldi. Konya’nın Karapınar, Çumra ve Sarayönü ilçeleri ve çevresinde obrukların oluşumu her geçen gün daha da artıyor. Obruk oluşan bölgelerde AFAD ve Konya Teknik Üniversitesi Obruk Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü’nün iş birliği ile yaptığı araştırma sona erdi. Yapılan çalışmalarda Konya genelinde farklı noktalarda oluşan irili ufaklı obruk sayısının 2 bin 500’ü geçtiği tespit edildi.
Çalışmalarda, obrukların büyük bir çoğunluğunun yer altının düşümüne de bağlı olarak tarım alanları, yerleşim alanları, enerji yatırım alanları gibi daha çok risk oluşturacak noktalara doğru ilerlediği raporlanırken, kuraklık ve yoğun yer altı suyu kullanımı sonrası yer altı su kaynaklarının seviyelerinde ciddi düşüşler kaydedildi.
Yer altı su kaynaklarının azalmasında belgesiz ve bilinçsiz açılan su kuyularının büyük rol oynadığını belirten Konya Teknik Üniversitesi Obruk Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Fetullah Arık, “Hem kuraklıkla hem de yoğun yer altı su kullanımı sonrası yer altı su kaynaklarımızın seviyelerinde ciddi düşüşler var. Bu ölçümü yapan sadece devlet birimlerimiz değil, vatandaşlarımız da ifade ediyor. Her yıl kuyularından su kullanabilmek için birkaç boy boru indiklerini söylüyorlar. Bu da asgari 10 ile 15 metre gibi bir ölçüme denk geliyor. Tabii bu yer altı su kaynaklarında 10 ile 15 metre belki çok önemli gibi görünmeyebilir ama bütün havza olarak düşünüldüğü zaman ciddi miktarda su kaybı yaşadığımızı gösteriyor. Havzanın bir çok bölümünde suya ulaşmak oldukça zorlaşmış durumda, birkaç yüz metrelik kuyular açılmak zorunda kalıyor. Dolaysıyla havzadaki yer altı su kaynaklarında sıkıntılı süreç başladı” dedi.
Bölge içerisinde yağış azlığının oldukça yoğun olduğunu aktaran Obruk Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Fetullah Arık, “Konya Kapalı Havzası ülke ortalamasının yarısı kadar yağış alıyor. Kapalı havza içerisinde Konya, Karaman, Aksaray ve Niğde’yi birlikte değerlendirdiğimiz zaman özellikle Tuz Gölü ve Konya arasındaki daha az yağış aldığını söyleyebiliriz. Metrekareye 300 milimetre seviyelerinde, bu da ciddi bir sorun. Havzada bunun tam tersine ülkede en fazla su kullanımı bu bölgede var. Bu havza kullanımı içerisinde yer altı su kullanımı daha çok tarımsal üretim için kullanılıyor. Tarımsal üretimde özellikle su ihtiyacı fazla bitkilerde ve bunların verimli bir şekilde üretilmesi suya olan talebi gün geçtikçe arttırıyor. Sezon içerisinde mısır, şeker pancarı, ayçiçek gibi ürünlerin yetiştirilmesinde ve büyükbaş hayvanlar için silajlık mısır, yoncanın yetiştirilmesinde suya olan ihtiyacı giderek arttırıyor. Bir taraftan kuraklık bir taraftan da bu su kullanımları yer altı suyunu olumsuz yönde etkiliyor” ifadelerini kullandı.
Bölge içerisinde kayıtlı kuyular dışında, belgesiz su kuyularının olduğu ve bu nedenle sorunun daha da yükseldiğini anlatan Prof. Dr. Fetullah Arık, “Bölge içerisinde baktığımız zaman özellikle Devlet Su İşlerimizin kayıt altına aldığı kuyular dışında, belgesiz su kuyuları da var, bunlar oldukça sorun. Bölgede 30 ile 40 bin arasında belgeli kuyu var, bunun 3 katı kadar da belgesiz kuyu var. Bu kaçak kuyuların en önemli tehlikesi ise hangi alanda su çektikleri belli değil. Bazen aldıkları su tarım alanında kullanılmayacak niteliksiz su olabilir. Çünkü havza içerisinde artık suyun üst seviyelerinde suyu kirletecek derecede tuzlu seviyeler var. Burada tekniğe uygun yapılmayan kuyular temiz su kaynaklarımızı da kirletiyor. Suyun kontrollü olması gerekiyor. Bölgede bu kadar yoğun su tüketimi gerçekleştiği zaman yakın zamanda sadece tarımsal alanda değil belki de kullanma suyu da ihtiyaç gösterecek o nedenle tedbiri şimdiden almamız gerekiyor” şeklinde konuştu.
Ülke genelinde olduğu gibi Elazığ’da da bu sene beklenen yağmur ve kar yağışı olmadı. Geçen sene karla mücadele verilen bölgede, bu sene kara hasret kalındı.
Yağışın olmayışı nedeniyle hemen her ilde olduğu gibi Keban Baraj Gölü Havzasıyla onu besleyen Murat Nehri’nde de su seviyesi düştü.
Metrelerce suyun çekildiği nehir, adeta ufak bir dereye döndü. Nehir havzası kenarına zamanında yerleştirilen ’Bu alanda avlanmak, yüzmek ve suya girmek yasaktır’ yazısından bile artık su görülemez hale geldi. Nehirde balık tutarak geçimini sağlayan balıkçılar, balık tutacak suyun kalmadığını ifade etti. Büyük bir sıkıntıda olduklarını belirten balıkçılar, en kısa zamanda yağışların gelmesini temenni etti.
Yağışların olmadığını aktaran balıkçı Fadlı Kaynak, “Su seviyesi Gülüşkür köprüsüne bir metre kala geliyordu. 2 yıldan beri suyumuz yok. Yağış ve kar yok. Aşırı derecede zorluk çekiyoruz. Ağ atamıyoruz. Buraya vakit geçirmek için geliyoruz. Geçen yıl da kurak geçti ama bu sene daha çok kurak. Şu anda su yok. Bu sene kar şu ana kadar yağmadı. Yağış oldu ama çok az. O da toprağa bir iki karış işledi, kuraklık sürüyor. Şu anda konuştuğumuz yer bile suyun dibindeydi. Ama şu an burada duruyoruz. 50 metre dikine suyumuz yok. Şimdiye kadar böyle bir şey görülmedi. Geçen yıl su düşmüştü ama bu kadar değildi. Bu sene aşırı derecede düştü. Şu an teknelerimiz çalışmıyor. Çünkü su yok ki çalışalım” dedi.
Suyun önceden köylerin dibine kadar geldiğini aktaran balıkçı Özgür Deniz, "Şu an su yok. Ondan dolayı balıkçılıkta sıkıntı yaşıyoruz. Çünkü balık da yok. Şu an neredeyse bitti, bir dere gibi kaldı. Su diye bir şey yok. Önceden barajdı, su doluydu. Hem de millet balıkçılıktan kazanıyordu. Ama şu an yok. Geçen sene kar ve yağmur vardı. Bu sene kupkuru. 48 yaşındayım, ilk defa böyle bir kuraklık gördük" diye konuştu.