13 yıldır, Organize Sanayi Bölgesi’ndeki bir fabrikanın otomasyon bölümünde çalışan işçi, son iki yıldır kendisine senelik 10 TL zam yapılmasına içerlendi.
Aynı bölümde aynı işi yapan ve kendisinden daha sonra işe başlayan arkadaşlarının maaşına daha fazla zam yapıldığını öne süren işçi, sonradan mesaiye başlayanlara fazla maaş ödenmesine rağmen, kendisine 2 yıldır 10’ar TL zam yapılmasının hukuken hiçbir geçerliliği olmadığı gibi eşitlik ilkesine de aykırı olduğunu iddia etti.
Kendisiyle aynı tarihlerde ve hatta sonra işe başlayan arkadaşlarının maaşlarının daha yüksek olduğunu, gerek maaş bordrolarından gerekse banka hesap kayıtlarından ve tanık beyanlarından anlaşılacağını söyledi.
Davalı işveren ise davacının iş sözleşmesinin feshini İş Kanunu’nun 5.maddesine dayandırmasının gerçek dışı olduğunu, İş Kanunu’ndaki eşitsizlik ilkesinin eşit durumdaki işçilerin farklı işleme tabi tutulmasını önlemeyi amaçladığını savundu. Aynı veya benzer işte çalışan, eğitim dereceleri aynı, kıdemleri eşit olan iki veya fazla işçinin niteliklerinin karşılaştırılarak yapılabileceğini, davacının işyeri şahsi sicil dosyasından otomasyon elemanı olarak işe başladığının ve ilkokul mezunu olduğunun görüleceğini öne sürdü.
İşyerinde aynı bölümde çalışan 3 işçinin daha olduğunu, bu işçilerin hem çalışma hayatındaki tecrübeleriyle, hem de okul olarak davacıdan daha önde olduklarını dile getirdi. 1. İş Mahkemesi, iş sözleşmesinin tazminata hak kazanmayacak şekilde sona erdiğini ispat külfetinin işverene ait olduğuna dikkat çekti. Davalı işveren tarafından davalı ile diğer işçiler arasında ayrım yapıldığına hükmederek kıdem tazminatının ödenmesi gerektiğine karar verdi.
Daire, emsal nitelikte bir karara imza attı. İşverenin; eğitim durumu, kıdem ve performans gibi objektif nedenlere bağlı olarak yönetim hakkı çerçevesinde farklı oranlarda zam yapabileceğine vurgu yapıldı.