Binlerce yıllık tarihiyle medeniyetlerin sürekli elinde tutmak için büyük mücadeleler verdikleri Doğu Akdeniz’de hidrokarbon yataklarının keşfiyle yeni bir döneme girildi. Kıbrıs merkezli olarak sürdürülen mücadelede donmuş bir siyasi krizin yanında enerji kaynaklarının da gündeme gelmesi yeni gelişmelerin fitilini ateşledi.
Kıbrıs Türklerinin hak ve menfaatlerini koruyan Türkiye, geçen hafta ikinci sondaj gemisini de Doğu Akdeniz’de gönderdi. Aynı zamanda kapalı olarak tutulan Maraş bölgesinin açılması ve yeni üstlerin planlanması da gündeme geldi.
Doğu Akdeniz’in bir hidrokarbon denizi olduğunu ifade eden Kumbaroğlu, bölge dışı aktörlerin enerji kaynaklarının peşinde olduğunu Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de haklarını kararlılıkla savunmasını, arama ve sondaj faaliyetlerine başlamasını olumlu bulduğunu belirtti.
Bölgede ABD ve Rusya haricinde küresel bir güç olan Çin’in de faaliyetlerine de değinen Kumbaroğlu, “Çin’i Akdeniz’deki limanlarda görüyoruz. Doğalgaz arama faaliyetlerinde bulunmuyor ama altyapı yatırımlarına giriyor. Son yıllarda bu yatırımlar hız kazandı ve giderek artan bir ilgi olduğunu görüyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
İkinci sondaj gemisi Yavuz’un bölgeye gelişi ve Yunan Başbakanı Çipras’ın haddini aşan söylemlerde bulunması sonrası sıcak savaş senaryoları artan bir şekilde gündeme gelmeye başladı.
Bölgedeki bu gelişmelere ilişkin, “Sıcak savaş senaryolarını boşa çıkartabilecek güç Türkiye ve Yunanistan işbirliği” diyen Kumbaroğlu, “Savaş senaryolarından ziyade işbirliği senaryoları üzerinde durmakta fayda görüyorum. Doğu Akdeniz enerji kaynaklarını Avrupa’ya ulaştıracak, her iki ülkeye de önemli ekonomik değer sağlayacak bir potansiyel söz konusu” açıklamasında bulundu.
Federasyon ve iki devletli modellerin konuşulduğu Kuzey Kıbrıs’ta dışişleri ve savunmada Türkiye’ye bağlı, içişlerinde ise özerk bir yapıda olabileceği Monoco modeline vurgu yapan Kumbaroğlu, “Fransa-Monaco örneğinde Monaco dışişlerinin ve savunmasını Fransa’ya devretmiş durumda. Bunun Türkiye-KKTC için güzel bir örnek teşkil ettiğini, KKTC’nin uluslararası tanınırlığı sağlanana kadar savunmasını ve dışişlerini Türkiye’ye devretmesinin faydalı olacağını söylüyorum. Uluslararası tanınırlık olmadan, başka ülkelerde temsilcilik açamadan KKTC’nin dışişlerini yürütmesi zaten fiiliyatta mümkün değil. KKTC’nin uluslararası tanınırlığının sağlanması için artık Türkiye’nin proaktif bir dış politika izlemesi gerektiğine inanıyorum. Savunma konusunda da benzer bir durum söz konusu. Doğu Akdeniz’deki gerginlik ortada ve KKTC’nin savunması zaten fiilen Türkiye üzerinde. Bunun adının açıkça konmasında fayda var” dedi.