Uluslararası vergi, denetim ve danışmanlık şirketi KPMG Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Bölgesi Küresel Enerji Enstitüsü Başkanı Michael Salcher, Türkiye'nin iç talebi karşılamak için doğalgaz ithalatına daha fazla ihtiyaç duyacağını belirterek, "Türk Akımı ve TANAP gibi yatırım projeleri, bu talebin karşılanmasına uzun süre katkıda bulunacak. Bu iki iletim projesi sayesinde Türkiye, Avrupa'ya yönelik enerji arzında benzersiz bir konuma gelecek." dedi.
Enerji politikaları, yeşil enerji, inovasyon ve müşteri davranışlarının küresel enerji piyasalarında yaşanan değişime yön verdiğine dikkati çeken Salcher, şunları kaydetti:
"Türkiye büyüyen bir ekonomi ve iç talebi karşılamak için doğalgaz ithalatına daha fazla ihtiyaç duyacak. Türk Akımı ve TANAP gibi yatırım projeleri, bu talebin karşılanmasına uzun süre katkıda bulunacak. Türkiye Rusya'nın, Almanya'dan sonra ikinci büyük doğalgaz ithalatçısı. Bu iki iletim projesi sayesinde Türkiye Avrupa'ya yönelik enerji arzında benzersiz bir konuma gelecek ve Karadeniz üzerinden gaz tedarikine önemli bir alternatif oluşturabilecek. Gazın AB ülkelerine de tedarik edilmesi halinde Türkiye, Türk Akımı ve TANAP projeleri sayesinde AB için lider bir gaz ve enerji ticareti merkezi haline gelebilir."
Dünyanın yenilenebilir enerjinin durdurulamayacağı bir düzene doğru yol aldığını belirten Salcher, Türkiye'de de gelecek 10 yılda rüzgar ve güneş santrallerine yönelik bir yatırım dalgasının beklendiğini ve maksimum potansiyeli ortaya çıkarmak için buna uygun bir altyapıya ihtiyaç olduğunu kaydetti.
Salcher, enerjiyi yoğun kullanan ülkelerin makul fiyatlar, arz güvenliği ve yeşil enerji arasında doğru bir denge kurması gerektiğini ve bu kapsamda birbirinden farklı ulusal trendlerin ortaya çıktığını aktardı.
Avrupa'nın yeşil enerji sistemine doğru hızla ilerlemesine rağmen hemen her ülkenin birbirinden farklı enerji girişimlerinde bulunduğunu vurgulayan Salcher, "Asya ise yoğun bir altyapı ve enerji talebiyle karşı karşıya. 2035 yılına kadar, küresel enerji arzının yarıdan fazlasını Asya ülkeleri talep edecek. Asya, küresel yakıt fiyatlarının, genel enerji fiyatlarının ve enerji arzı güvenliğinin yanı sıra çevre kirliliği, karbondioksit verimliliği ve iklim koruma girişimlerinde de önemli bir rol oynayacak." değerlendirmesinde bulundu.
Salcher, tüm tahminlerin, yeni teknolojiler başarıyla uygulansa bile dengeleyici ve yedek yakıt teknolojilerine büyük ihtiyaç duyulacağını gösterdiğini anımsatarak, şu ifadeleri kullandı:
"Önümüzdeki 20 yıl ve sonrasında fosil teknolojiler yine enerji sisteminin bir parçası olacaksa da bazı ülkelerde bunların kullanım alanı önemli ölçüde daralacak. Yatırımcılar ve üreticiler her ülkedeki enerji politikalarını ve enerji talebi beklentilerini dikkatle analiz etmek zorunda. Şu anda piyasada yenilenebilir enerji için büyük miktarlı sübvansiyonlara ihtiyaç olduğu görülüyor. Yakın bir gelecekte, rüzgar ve güneş enerjisinin sadece belli pazarlardaki enerji sistemlerine entegre edileceğini ve tarife mekanizmalarında artık desteklenmeyeceğini göreceğiz. Getiriler normalleşecek ve piyasa dinamiklerinin yine kendi başına gelişmesi gerekecek. Bu durum ise bu tür yatırımların cazibesini finansman açısından azaltacak."
Dijitalleşme ve inovasyonun enerji dünyasına getireceği değişimin beklendiği kadar hızlı gerçekleşmeyeceğini savunan Salcher, gelecek 5 yıl içerisinde, enerji şirketlerinin çoğu müşterisinin profesyonel müşterilerden oluşacağını ve bu şirketlerin kendi enerjilerini üretmek için teknolojik fırsatlardan faydalanacağını kaydetti.