Gündüz kuşağındaki sağlık programları, estetik ameliyatları özendiren bir reklam kuşağına dönmüş durumda. Konukların üzerine para vererek çıktıkları yayınlarda güzelleşme uğruna yapılması gerekenler empoze ediliyor. Uzmanlar, 14 yaşına kadar inen ve ameliyat için bankadan kredi çektiren estetik çılgınlığının bu tarz içerikler yüzünden daha da yaygınlaştığını söylüyor.
Halkı sağlık konusunda bilinçlendirme iddiasındaki, sağlık programları alenen estetik ekonomisinin malzemesi oldu. Birçok ulusal ve yerel kanalda özellikle sabah veya gündüz kuşağındaki yayınların neredeyse tümü estetisyen ve diş hekimlerinin reklam yapma aracı haline geldi. İçeriklerin yüzde 90’ı güzelleşme uğruna yapmanız gerekenlerle doldurulurken, tüketici temsilcileri ve hukukçular denetimlerin artması konusunda uyarıyor.
2 milyar doları aştığı tahmin edilen Türkiye estetik pazarında, ekranlara çıkanların büyük bir bölümü üste para vererek konuk oluyor. Rakamlar, süre ve programa göre değişiyor. Örneğin 10 bin lira karşılığında yayına çıkan kişinin istediği sorular kendisine yönetiliyor. Botoks, yüz germe, dolgu, burun ameliyatı ve daha onlarca son dönemin gelir getiren konuları öne çıkarılıyor. İlgili klinik de ödediği parayı zaten bir hastadan kazanıyor. Olayın etik olmayan tarafı da burada başlıyor. Sohbetlerde ‘Günümüzde iyi görünmek herkesin hakkı’, ‘Dolgu işleminin ertesi günü işinize başlayabilirsiniz, kimse anlamaz’, ‘1 seansla en az 10 yaş gençleşme, ışıltılı bir cilt’, ‘Yorgun görünüme son’ gibi sözlerle ameliyatı özendirici bir dil kullanılıyor.
Estetik olma yaşı 14'lere kadar düşerken, bıçak altına yatanların sayısı da artıyor. Tüketici Sorunları Derneği Genel Başkanı Dr. Deniz Öner, sağlık hizmetlerinde açık ya da örtülü her türlü reklamın kanun ve yönetmeliklerle yasaklanmış olmasına rağmen, hasta sayılarını artırmak isteyen hekim ve hastanelerin çeşitli yöntemler kullandıklarını söylüyor. Öner’e göre, bazı doktorlar yüksek ücretler ödeyerek programlara katılıyor. Bu örneklerde çok küçük yaşlarda operasyona özendiren yayınlara şahit olduklarını aktaran Öner, “Bu pahalı hizmete ulaşamayan vatandaş, merdiven altı dediğimiz, ehil olmayan kişiler tarafından yanlış müdahaleye maruz kalıyor. Bazen kalıcı hasara neden olan, ‘Taksirle Adam Yaralama’ suçu oluşturan yaralanma hatta ölüme varan sonuçlar karşımıza çıkıyor” diyor. Öner, bu tip yayınların Ticaret Bakanlığı Reklam Kurulu, Tıp Meslek Odaları'na bildirilmesini tavsiye ediyor.
Piyasanın internet tarafı ise içler acısı durumda. Fenomenlere para ödeyen, Instagram'da sponsorlu reklam veren, fırsat sitesinde yüz germe işlemi satan ve dahası. Merdivenaltı merkezlerde işlem yaptıran, kuaförde botoks gibi olayın vahametini gösteren örnekler mevcut. Öte yandan, başarılı uygulamalar sayesinde sağlık turizminin ciddi ivme kazandığını ve Almanya gibi ülkelerdeki ücretlerin Türkiye ile rekabet etmek için düştüğünü hatırlatalım.
Estetik Cerrahi ve Estetik Hukuku alanında önemli isimlerden olan Prof. Dr. Atilla Arıncı, Antalya’da yapılan operasyonda alt dudağı zarar gören hastayı, hekimler dışında yapılan müdahalelerin vardığı trajik nokta açısından hatırlatıyor. Güzellik merkezlerinde cerrahi müdahale yapılamayacağını belirten Arıncı, “Sağlık programlarında açıkça estetik ameliyatları herkes için gerekli gösteren içerikler var. Program içerikleri bilgilendirme değil, kişileri para harcatmaya teşvik ediyor. Merdivenaltı yerlerde mağduriyet yaşanırken vatandaş sağlığından oluyor” diyor. Hekimin vereceği sağlık hizmeti konusunda hastasını aydınlatması gerektiğini ifade eden Arıncı, ilgili sürecin yazılı olarak kaydedilmesi gerektiğinin de altını çiziyor.
Instagram'da ise birçok hekim hastalarının ameliyat öncesi ve sonrası görüntülerini yayınlıyor. TÜSODER Sağlık Hukuku Komisyonu Başkanı Av. Arb. Gültezer Hatırnaz Erol, ilgili yasayı şöyle hatırlatıyor: "Doktor, diş hekimi ile sağlık kuruluşlarının bir mal veya hizmete yönelik sağlık beyanında bulunduğuna ilişkin ya da bu izlenimi uyandıran herhangi bir görüntü, beyan veya atfa yer verilemez." Erol, hasta istismarına yol açabilecek tanıtımlar yapılamayacağını belirtiyor. Erol, çok yaygın bir ihlal alanına dönüştüğü görülen hastaların tedavi öncesi ve sonrasına ait ifade ya da görüntülerin hiçbir şekilde kullanılamayacağının yasada vurgulandığını da aktarıyor.
Konunun sağlık boyutu yanında ekonomik yanı da alarm veriyor. Ülkemizde kişi başı harcamaların 2 bin ila 100 bin lira arasında değiştiği ifade ediliyor. Estetik için kredi çeken ve sağlık merkeziyle senet imzalayan bile var. Saç ekiminden yüz bakımına; vücut estetiğinden diş hekimliğine kadar farklı alanlardaki reklamlar yazılı ve görsel basında haber görünümüyle empoze ediliyor. Sosyal medya sayesinde, estetik bağımlılığı giderek artıyor. Onu yaptırmadan güzel olamazsın düşüncesi sektörü besliyor. Piyasada işler iyi giderken, pazarlama tarafı biraz sorunlu hatta çirkin. Anlayacağınız, bu aralar, 'Güzelliğin on para etmez, bu bendeki aşk olmasa' diye bakan gözlerden farklı bir yere bakıyoruz.