Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sakarya'daki Demokrasi Meydanı'nda düzenlenen toplu açılış töreninde hitap etti. Avrupa'yatepki gösteren Erdoğan, "Bunlar vizelerin kaldırılması meselesinde söz verdiler tutmadılar. Geri kabul diyorlar. Ne geri kabulü? Geç onları geç" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sakarya'daki Demokrasi Meydanı'nda düzenlenen toplu açılış töreninde hitap etti.
Açıklamadan öne çıkan başlıklar şöyle:
Düşmanın, depremin yıkamadığı Sakarya, terör örgütlerine, onların destekçilerine hiç meydanı bırakır mı? Sakarya'nın sadece son 1,5 yılda 14 şehidi var. Tüm şehitlerimize bir kez daha Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Terör örgütü kaymakamamızı ahlaksızca, alçakça, insafsızca şehit ederek namert olduğunu ispatlamıştır. Bu hainler ne yaparsa yapsın, bunları inlerinden çıkarıyoruz. Nereye kaçarlarsa kaçsınlar peşlerindeyiz. Terör örgütleri ve arkalarındaki güçler, FETÖ'cüler ülkemizin sınırları içinde ve dışarıda sıkıntıya sokmak için her türlü oyunu oynadılar. Askerimiz başarısız olsun diye DEAŞ'ından PKK'sına devreye soktular. FETÖ'yü de harekete geçirdiler. Pes ettireceklerini sandılar. Ama onlar bu milleti tanımıyor. Bu milletin neler yapabileceğini, gerektiğinde tüm hesapları nasıl altüst edebileceğini bilmiyorlar. 17-25 Aralık'ta bu milletin ferasetini gördüler.
- Ey Hollanda, İngiltere'de gidip seçim propagandası yapıyorsun. Aynı zamanda yine geçenlerde bir Alman televizyonunda bir programda burada mahkum olup, kaçıp Almanya'ya giden bir ajan terörist var ya. Onlarla aynı programda rezil etti onu. Bir defa dedi ki, "Erdoğan'a diktatör demekle yanlış yapıyorsunuz. Önce bunu düzeltmeniz lazım dedi. Kendisiyle sık sık görüştürdük. Türkiye ne dediyse yerine getirdi" dedi. Şimdi devran değişti. Bunlar vizelerin kaldırılması meselesinde söz verdiler tutmadılar. Geri kabul diyorlar. Ne geri kabulü? Geç onları geç. Sen benim bakanımı Hollanda'ya sokmayacaksın, Dışişleri Bakanıma uçuş izni vermeyeceksin, benim topraklarım olan başkonsolosluk binasında görüşme yapmak, oraya girmesine fırsat vermeyeceksin, bizden bunu bekleyeceksin. Yok öyle şey!
Benim orada Hüseyin Kurt'umu sen itlerine mi ısırttın? Bunun bedelini ödeyeceksin. Rutte sen seçimi birinci parti olarak almış olabilirsin. Ama bilesin ki Türkiye gibi bir dostunu kaybettin. Efendim seçimlerden sonra Başbakanla yemek yiyebiliriz, bizde öyle bir başbakan yok. Geç o işi. Sen kaybettin. Almanya bu işin başını çekmiştir. Onlarla da bu işi enine boyuna oturup konuşacağız. 4 bin 500 PKK'lı dosyası verdim bunlara ben. Hiçbir adli işlem yapmadılar. Kendisi buradaki bir ajan teröristi Alman rezidansında bunlar saklıyor. 1 ay sakladılar. Bunu Alman şansölyesi benden istiyor. Böyle böyle bıraksanız diyor. Diyorum ki, "Sizin yargınız tarafsızsa bizim yargımız da tarafsız". Neymiş Alman vatandaşıymış. Ne vatandaşı olursa olsun. Eğer Türkiye'de bunlar terör estiriyorsa, gizli ajanlık yapıyorsa bedelini ödeyecek.
Oraya giden seçim çalışması yapan siyasetçinin sana ne zararı var? Bölücü terör örgütü yakıp yıkıyor, onlara kalkıp Berlin'in göbeğinde çadır kurdurtuyorsun. Bizimki diplomat, öbürleri benim vatandaşım, senin de vatandaşın. Onların önünü kesiyorsun. Ben onların hakkını aramazsam kimin hakkını arayacağım. Üstelik hayır propagandası yapanlara sonuna kadar kapılarını açıyorsunuz, ama evet diyenlere kapatıyorsun. Hayır kampanyası yapmak üzere PKK ile berabar Avrupa'da dolaşan, ki bunlarla dolaşan Barolar Birliği Başkanı'dır. Senin PKK'yla yanyana olmadığını kim anlatabilir? Sen bunlarla nasıl yanyana olursun?
Bu ülkenin sistem değişikliğiyle nasıl bir sıçrama yapacağını bunlar iyi biliyor. Onun için korkuları var. Biz göreve geldiğimiz zaman Türkiye'nin IMF'e borcu 23,5 milyar dolar. Bunlar iktidara geldi IMF'e borcu sıfırladılar. İstiyorlar ki, Türkiye IMF'in kapısında dilenci olarak kalsın. Bu onları rahatsız ediyor. Çatlasanız da patlasanız da 16 Nisan yeni bir sistem, lider ülke Türkiye'yi meydana getirecek. 31 gün kaldı. Dünyaya demokrasi, insan hakları, özgürlük dersi verirler öyle mi? Kendi çıkarları söz konusu olduğunda faşizmin en alasını sergilemekten kaçınmazlar. Bu yeni Nazizmdir. Ey Hollanda sen Srebrenitsa'da 8 bin kardeşimi katlettin, onu nasıl ifade edeceksin? Bunların cibilliyetini biliriz. Orada Boşnak kardeşlerimizi şehit ettiler. Hepsini yaktılar. Birçoğunun kabri bilinmez. Yazıklar olsun bunların demokratlığına, yazıklar olsun sizin AB değerlerinize, yazıklar olsun sizin hukukunuza.
Avrupa Birliği Adalet Divanı bir açıklama yaptı, işverenlere diyor ki, isterseniz başörtülü çalışmak isteyenlere müsaade etmezsiniz. Hani inanç, din özgürlüğü? Bu kararı veren AB'nin mahkemesi. Bunlar Haçlı-Hilal mücadelesini başlattılar, başka izahı olamaz. Avrupa hızla 2. Dünya Savaşı öncesi günlere yuvarlanıyor.
Türkiye 16 Nisan'da tarihi bir perspektife kavuşacak. Yeni yönetim biçimin amacı ülkemizde güven ve istikrar ortamını kalıcı hale getirmektir.
Yeni sistemin özünde Cumhurbaşkanlığı ile Başbakanlığı birleştirerek yürütmenin güçlendirmesi hem de mevcut sistemdeki iki başlıklardan kaynaklanabilecek muhtemel sorunların önlenmesi var. Ana muhalefetin başındaki zat Cumhurbaşkanı başka partiden Başbakan başka partiden olursa kavga çıkar diyor. Bu zat hayatında ilk defa doğru bir şey söylüyor.
Sayın Kılıçdaroğlu bir yalan daha söylüyorsun. Meclis kapatılıyor diyor. Meclis'in kapatıldığı falan yok Kılıçdaroğlu. Tam tersine Meclis güçlendiriliyor. Eskiden hükümetlerin yönlendirmesiyle gerçekleşen kanun çıkarma faaliyetleri; yani yasama faaliyetleri yeni sistemde tamamen milletvekillerine bırakılıyor. Cumhurbaşkanı bütçe dışında Meclis'e kanun teklifi bile veremiyor. Meclis'in Cumhurbaşkanı'nı ve Bakanları denetleme yetkileri güçlendiriyor. Dün meydana çıkmış, milletvekilleri için diyor ki, 600 milletvekiline ne gerek var diyor. Bu zatın milletin iradesine temsil eden insanlara bakışı bu. Halbuki ülkemizde şu anda her 103 bin kişiye 1 milletvekili düşüyor. Bu zat dersine çalışmıyor. Diyor ki, tüm hakimleri, savcıları Cumhurbaşkanı atayacak. Çok ayıp, yalan söyleme, dürüst ol. Yatıyorsun, kalkıyorsun yalan söylüyorsun. Cumhurbaşkanı ne Yargıtay'a, ne Danıştay'a karışmaz. Sadece Hakimler Savcılar Kurulu'nun 4 üyesini Cumhurbaşkanı atar. 7 tanesini parlamento atar. Bunları parlamento 5'de 3 çoğunlukla seçiyor. İki tane kalıyor birisi Bakan birisi de Müsteşar. Bu 7 üye Meclis'te uzlaşmayla seçileceği için her görüşün orada temsili mümkün olacak.
Avrupa ülkeleri bu sistemi niye istemiyorsa, bunlar da o yüzden istemiyor. Bunlara kulak veren birisi sanır ki, 16 Nisan'dan sonra Türkiye batacak geriye gidecek. Gelişmiş ülkeler ağırlıklı olarak Başkanlık veya yarı başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Şimdi birileri çıkıyor, Cumhurbaşkanlığı sisteminin dünyada örneği yok diyor. Her ülke ihtiyaçlarına göre kendi yönetim modelini oluşturuyor. Ben ne dedim, Türk Tipi Başkanlık dedim. Biz de kendi modelimizi oluşturuyoruz. Kendi ihtiyaçlarımıza, kültürümüze, kendi geleneğimize uygun bir yönetim modeli geliştirdik, 16 Nisan'da milletimizin onayına sunuyoruz.
Ne diyor muhtarlıkları kapatacakmışız! Belediyeleri kapatacakmışız. Yok böyle bir şey. Şimdiye kadar 16 bine yakın muhtarı Külliyede ağırladım. Hedefim 50 bine yakın muhtarı Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde ağırlamak. Hukuk bilmeyen, anayasa nedir, yasa nedir, kararname nedir bilmeyenlerin hezeyanı budur. Kararnameler her şeydir diyor, yok böyle bir şey. Anayasa'nın amir hükmü neyse Cumhurbaşkanı ona uymak zorundadır. Parlamentonun çıkardığı kanunun üzerine kararname olamaz. Meclis'in çıkardığı kanun Cumhurbaşkanı'nın kararnamesinin üstündedir. Milletimiz zaten bizi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığımızdan bilir. Diyor ki, "BM Genel Kurulu'nda sanki muhtarlara hitap ediyor". Yahu sen hiç BM'de hiç genel kurula hitap ettin mi? Önce bir haddini bil. Kendi Cumhurbaşkanına durup dururken hakaret etme, saygısızlık etme. Ülkemde orada başka, bizde böyle bir şey yok. Bir konuda gerçek neyse burada nasıl konuşursak orada da öyle konuşuruz.
Altını çizerek ifade ediyorum; Türkiye'nin büyük ve güçlü devlet olmak için istikrara ihtiyacı vardır. Türkiye'de hükümetlerin ömrü 16 ay. Orada istikrar ve güven olur mu? Gençlerimiz sanıyor ki, Türkiye hep son 14 yıldaki gibi yönetildi. Böyle bir şey yok gençler. Türkiye istikrarlı idare edilseydi büyümemiz iki kat daha fazla olacaktı. Seçme hakkına sahip 18 ila 25 yaş arasındaki milyonlarca gencimiz, 8 milyon genç, 16 Nisan'dan sonra seçilme hakkına sahip oluyor. Ana muhalefetin başı ne diyor; bizler 18 yaşındaki çocuklarımızı Meclis'e dolduracakmışız, askerlikten kurtaracakmışız, üstüne 11 milyar emekli maaşı bağlayacakmışız. Yalanın da bir haddi hududu olur. Aynı zat bir radyo programında 18 yaşı için teklif verdiğini söyledi. Herhangi bir vatandaşımız hangi yaşta emekli oluyorsa, milletvekilleri de aynı şartlarda emekli olacak. Bir dönem milletvekilliği yaptı, ondan sonra milletvekilliği devam etmiyorsa, ne iş yapıyorsa oradan sigortası ödenecek. Emeklilik yaşına gelene kadar. Önce bunları bir öğren. Yalanlarını alt alta sıralasam inanın bana henüz okul çağına gelmemiş çocuklar bile güler.
Bugün burada toplam yatırım bedeli 1 milyar 543 milyon lira olan 118 projenin toplu açılış törenini gerçekleştirmiş bulunuyoruz. Bunlardan biri ülkemiz için büyük önem taşıyor. Karasu Limanı...22 yıllık maceranın ardından nihayet tamamlandı. 270 milyon liralık yatırım olan Karasu Limanı için ilk kazma 1994 yılında atıldı. Sakarya otomotiv başta olmak üzere ihracatçı şehirleri arasında önemli bir adımı atmış oldu. Karasu bundan sonra da birçok yatırımın merkezi durumuna geliyor. Diğer eserleri tek tek anlatmayacağım.