Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, TRT Haber'de Ahmet Görmez moderatörlüğünde gerçekleşen Özel Röportaj'da gazeteci Zafer Şahin ve Melik Yiğitel'in sorularını yanıtladı.
Bakan Dönmez, Karadeniz'de doğal gazın keşfedildiği sahadaki birçok işin eş zamanlı yürütüldüğünü ve bunun da süreci hızlandırdığını söyledi.
Bakan Dönmez'in açıklamaları şu şekilde, "Bundan yaklaşık 1 yıl önce, ilk serbest akış testlerini yaptığımız, yani gazı yaktığımız güne gitmiştik. Ama filmi biraz daha, 1 yıl daha öncesine götürürsek aslında ilk başlangıcımızı, ilk keşfimizi Sayın Cumhurbaşkanımızın açıkladığı tarih 2020 Ağustos ayıydı. Ondan sonra da süratle işlerimizi planladık, mühendislik çalışmaları başladı, buna paralel olarak, eş zamanlı olarak bazı ekipmanların-malzemelerin siparişleri yapılmaya başlandı. Burada seri değil eş zamanlı götürüyoruz birçok işi. Birisi bittikten sonra birisi başlayacak olsa, herhalde bu projeyi 8-10 yılda bitiremezsiniz. Dünyada derin denizde bu ölçekte yapılan işler arasında baktığımızda herhalde en zor sahalardan birisi muhtemelen de inşallah önümüzdeki yıl ilk çeyreğinde gazı verdiğimizde herhalde birçok alanda rekor kırmış olacağız.
İlk keşfimizi Fatih Sondaj Gemisi yaptıktan sonra sadece ona bırakmış olsak tabii iş planlarımızda oldukça gecikme olacaktı, akabinde Kanuni’yi buraya çektik, Yavuz Gemimizi buraya çektik. Bir taraftan Barbaros Hayrettin Paşa aslında sismikleri yapmaya devam ediyor, çünkü Karadeniz’de daha arayacağımız çok saha var. Cumhurbaşkanımızın tabiriyle milli takımımızı genişletiyoruz aslında ve bir ekip çalışmasıyla bugünlere geldik.
Keşfettiniz, ama çalışmazsanız o gaz orada kalır, onun için de hummalı bir çalışmayla bu işleri planladık, projelendirdik ve bir lojistik plan dahilinde de süratle sahaya getirmeye başladık.
Bu gazı karaya getirdikten sonra da bunun işlenmesi gerekiyor. Sonra da bizim ulusal iletim sistemimize bağlamamız gerekiyor.
BOTAŞ bir taraftan yaklaşık 35-36 kilometrelik bir hat çekecek, Zonguldak’taki ana hattımıza bağlayacak. Onların boruları geldi, güzergahları belirlendi, çalışmalar devam ediyor. Hummalı bir şekilde çalışma var" dedi.
Doğal gaz keşfinin yapılmasından üretime kadar 2,5 yıla yakın bir sürede işlemlerin tamamlanacağının altını çizen Dönmez, "Şu anda keşiften üretime kadarki hazırlık süresi 2,5 yıl olmuş olacak. Dünyada biraz önce de ifade ettiğim gibi, bu kadar kısa sürede bu hazırlığı yapabilen başka bir ülke yok. Karadaki çalışmalar da aynı şekilde, hızlandırılmış bir şekilde devam ediyor" diye konuştu.
Bakan Dönmez açıklamalarına şöyle devam etti:
"2017’de Fatih Sondaj Gemisi geldiğinde bizimdi, ama içeride onu işletecek hemen hemen bir elin parmağını geçmeyecek sayıda personelimiz- vardı. Şimdi bu gemilerde çalışanların oranına baktığımızda üçte ikiyi rahatlıkla geçtik. Buradaki arkadaşlarımızın bir kısmını biz yurt dışından transfer ettik, yani beyin göçünü tersine çevirdik. Onlar da böyle bir projede çalışmaktan herhalde mutlu olacaklar ki buraya geldiler. Aslında belli fedakarlıkları da göstererek Türkiye’de çalışmaya başladılar. Şu anda da gayet mutlu, uyumlu bir ekibimiz var.
Buradaki çalışmalar ve çok kısa süre içerisinde başarıyla neticelenmiş olması tüm dünyanın da dikkatini çekti. Biz gerek 2020’deki keşifte, gerekse 2021’deki Amasra keşfimizle birlikte o yıl tarihlere dünyanın denizlerdeki en büyük ikinci keşfi olarak kayıtlara geçtik. Bu keşifleri gerçekleştirince de bu alanda çalışan birçok ülkenin, birçok şirketin dikkatini çekti. Nitekim şimdi dünyanın dört bir tarafında Türkiye Petrolleri’nin bir alt şirketi olan OTC’ye –bu hizmetleri onlar yapıyor- teklif gelmeye başladı bize de yapar mısınız diye. Önceliğimiz şu anda Karadeniz olmakla birlikte aslında bir iş fırsatını da değerlendirmiş olduk.
Dünyanın dört bir tarafında önemli projelerin içinde olan, yöneticilik yapan arkadaşlarımız, kardeşlerimiz vardı. Onları bir yerde transfer ettik desek hakikaten yeridir.
Türkiye Petrolleri’nin veya Enerji Bakanlığı’nın açıklamalara baktığınızda sonunda az ya da çok bir keşif var ve açıklanmış, miktarı da söylenmiş. Burada hiçbir şeyi gizlemiyoruz. Sahada hummalı bir çalışma var, inşallah 2023’ün ilk çeyreğinde de bu gazı milletimizle buluşturacağız. Tabii utanırlar mı bilemiyorum bu eleştiriyi bize yöneltenler. Ama biz kınayanların kınamasından korkmadan ben ve ekibim bu çalışmaları sonuna kadar takip edip insanımızla bu hizmeti buluşturmak için gece-gündüz çalışıyoruz, beyhude karalamalardan öteye geçmeyecek yani, bunların hepsini insanımız görecek inşallah.
Bizim Sakarya Gaz Sahası 2200 metre derinlikte. Suyun altına ekipmanları yerleştiriyoruz. Sondaj kuyularını açıyoruz, sondaj kuyularının başına çeşitli ekipmanlar yerleştirilecek."
TPAO Genel Müdürü Melih Han Bilgin, "Bizim kuyularımızın bir ucundan öbür ucuna 12 kilometre mesafe var. Ankara ölçeğinde bahsedersek eğer; bunun bir ucu Kızılay’da, diğer ucu Ümitköy’de. İstanbul ölçeğinde bahsedersek; bir ucu Beşiktaş’ta, öbür ucu Maslak’ta olan bir tesisi 2200 metre derinliğine yerleştiriyoruz ve bu yerleştirme operasyonu, bu. Bunlar tamamıyla robotlar marifetiyle yapılıyor.
Denizin 2200 metre tabanına bu üretim tesisini kurduktan sonra, burada üretilmiş olan gazı karaya iletecek deniz tabanı iletim hatları sistemiyle beraber 170 kilometrelik boru hattı. Buna ilaveten boru hattının hemen yanında rezervuarın içerisinden taşınabilecek olan bir miktar suyun süreç içerisinde boru içerisinde donmasını engelleyecek şekilde glikol enjeksiyonu yapan bir ilave glikol hattı sistemi ve bütün bu sistemi elektronik olarak kontrol edecek olan, akıllı bir sistemi çalıştıracak olan otomasyon hatları sistemi. Bu üç hat birbiriyle paralel olarak 170 kilometre boyunca serilecek.
Bu ve bundan sonraki projelerde daha çok yerli mühendis, daha çok yerli katkı, daha çok mühendislik bu işin içerisine girecek. Daha çok Türk mühendis, daha çok Türk teknisyen, daha çok Türk firma çalışacak. Bütün bu işler için aslında bir ekosistem oluşturduk, bu ekosistem giderek genişliyor" dedi.
Karadeniz'den üretilecek gazın fiyatının çok daha ekonomik olacağını vurgulayan Bakan Dönmez, "Bugünkü uluslararası piyasalarda oluşan fiyatlara baktığımızda, Karadeniz’den üreteceğimiz gazın fiyatı çok daha ekonomik olacağı gözüküyor. Dolayısıyla bu maliyetlerdeki uygunluk hem vatandaşı memnun edecek, hem de devletimizi. Başka bir ifadeyle, hem vatandaşımız kazanacak, hem devletimiz kazanmış olacak. Çünkü yıllarca yerli kaynağı, petrolü, gazı bu ülke hasretle bekledi, inşallah bunun karşılığını hep birlikte alacağız. Biraz daha sabırlı olalım.
Bakan Dönmez açıklamalarına şöyle devam etti:
"Yoğunluğumuzu bu Sakarya Gaz Sahasına verdiğimiz için hani bir an önce üretime hazırlamakla alakalı. Ama bir taraftan da sismik çalışmalarımız da devam ediyor. Oradan da şimdi olumlu geri dönüşler var.
Burada 2005’den 2015’e kadar 6-7 tane uluslararası petrol şirketlerinin sondajları da oldu, ama herhangi bir keşifle sonlandıramadılar. Şimdi o sahalar da dahil olmak üzere bizim bu verilere göre yeniden değerlendiriyoruz. O bize yeni ufuklar açacak. İnşallah yeni müjdelere de kapılar aralayacak, biz buna inanıyoruz, biraz daha sabırlı olmak lazım. Yani Karadeniz bir yerde Hazar’ın, bugünkü Hazar Denizinin potansiyelini barındırıyor desek abartmış olmayız.
Önce Akdeniz’de başlamıştık, orada da 7-8 tane kadar sondajımız oldu, ama Karadeniz gibi bir keşifle sonlandıramadık oradakileri. Orada da bazı öncü işaretlerin geldiği sondajlarımız oldu. Ancak ekonomik değeri yoktu ve biraz daha detaylı yanlarında yeni sondajlar yapmak suretiyle emin olmamız gerekiyordu. Karadeniz’deki programımızın yoğunluğundan dolayı filoyu biz ağırlıklı olarak Karadeniz'e çekmiş olduk. Oraya tekrar bakacağız, Akdeniz’i biz ihmal etmiş değiliz. Ama öncelikli alanımız şu anda Karadeniz.
İlk üretimi günlük 10 milyon metreküp olarak yapacağız ki yaklaşık 3,5-4 milyar metreküpe denk gelir yıllık bazda baktığımız zaman.
Bu birinci fazla alakalı verdiğim rakam, ama ikinci faz asıl bizim maksimum üretime çıkacağımız dönem olacak, orada 40 milyon metreküpü hedefliyoruz, belki 50 milyon metreküpe de çıkabiliriz, yani bu ilk fazda elde edeceğimiz veriler bize daha sağlıklı veriler verecek. Maksimum üretime çıktığımızda, ki 2026, en geç 2027’de, ülkede kullanılan gazın neredeyse yüzde 25-30’luk kısmını bu sahadan üretmiş olacağız. Başka bir ifadeyle, konutlarda kullanılan gazın tamamını Karadeniz’den üretmiş olacağız 25-30 yıl süreyle.
Şu anda biz maalesef doğal gazda yüzde 99 dışa bağımlı bir ülkeyiz, dolayısıyla bu bağımlılığımızı ciddi oranda azaltmış olacağız. Bu rakama yeni keşfedilecek sahalardan gelecek üretim bilgileri dahil değil, çünkü oralarda belki benzer birtakım rezervler de yakalayabiliriz, o zaman oturup konuştuğumuzda sadece konutlar değil, sanayinin de gazın bulduk diyeceğiz, ticari işletmelerin de gazını bulduk diyeceğiz. Tabi nihai hedefimiz şu: Bu ülke dışarıdan hiç doğal gaz ithal etmeden kendi yağıyla kavrulsun istiyoruz.
Yeni keşifler oldukça ihtiyacımızdan fazlasını üretir hale gelirsek neden ihracat da olmasın.
Bizim özellikle son yıllarda üzerinde durduğumuz hususlardan birisi, enerjide bir ticari merkez haline gelmek, bu hem doğal gazda, hem de elektriği de içine alacak şekilde planlarımızı yapıyoruz Bununla alakalı olarak piyasalarımızda borsalarımızı işletmeye başladık, şu anda o borsalar hem elektrik, hem doğal gaz iç piyasaya hitap etmekle birlikte burada hacmi, likiditeyi, derinliği ne kadar artırırsak, ne kadar çok kaynak bu ülkede ticarileşirse, o zaman bugün çok sıkça kullandığımız TTF dediğimiz aslında Hollanda’daki bir doğal gaz ticaret merkezi. Petrol için herkesin belki bildiği Londra’daki Brent Petrol’ün fiyatlarının oluştuğu, buna benzer şu anda işte birkaç yıldır büyümeye çalışan İtalya’da bir pazar var PSV pazarı. Türkiye de bulunduğu coğrafyada, Güneydoğu Avrupa’da, sadece Türkiye’nin değil, Balkan ülkelerinin de içinde olduğu coğrafyada bu doğal gazın ticarileştiği bir merkez, bir hub olabilir, çünkü bizim doğal gaz tüketimimiz yıllık yaklaşık 60 milyar metreküp. Avrupa’daki en büyük 4’üncü, 5’inci gaz tüketen gaz piyasalarından birisiyiz, böyle bir fırsat da var. Buna bir de yerli kaynağı eklediğinizde o zaman tabi ki çok daha güçlenmiş olacak bu yöndeki emellerimize ulaşma hedefimiz.
Karada ve denizde çalışanların sayısı 5200. Bunun 1800’ü denizdeki operasyonlarda. 25 gemi var şu anda, 12 - 13 tane helikopter, tabii bu arada personel nakli ve birtakım böyle kritik malzemelerin naklini biz havadan lojistikle sağlıyoruz. Ama 1 ay sonra çalışan gemi sayısı 45 olacak, çalışan personel sayısı da artık herhalde bir 1000-1500 daha ilave üstüne gelmiş olacak.
Burada tabii hem yerli insanımız var, ama yabancı çalıştırdığımız insanlar var, onların da hakkını yememek lazım. Özellikle Doğu Akdeniz’deki süreçte adı konmamış birtakım engellemeler ve yaptırımlarla da karşı karşıya kalmıştık, o dönemde kendi ülkesinin vatandaşlığını bırakıp Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını seçen insanlarımız oldu.
Şu anda, bunlar da yine yurt dışından, Avrupa’dan, Asya’dan, değişik ülkelerden olanlar var, gayet uyumlu bir şekilde çalışıyoruz. Bizim uyruğumuza geçmeyen, ama yine diğer yabancılarla da bizim kadromuzda veya hizmet aldığımız kurumlarda çalışanlar var. Bu aslında Türkiye Petrolleri artık uluslararası ölçekte, uluslararası bir petrol şirketi olma yolunda da hızla ilerliyor.
Biz ilk keşfi açıkladıktan sonra anketler yapıldı kamuoyunda. Bu Karadeniz’de bulunan gaza memnuniyet oranı soruldu, yüzde 84 benimsemişti. Çok kritik milli meselelerde hemen hemen toplumun tamamı kenetleniyor. Bu konu da, toplumun tamamının kenetlendiği, benimsediği bir olay olarak tarihe geçmiş oldu. Ama buradan hani bir şekilde hükümete, iktidara puan gitmesin mantığıyla karalamaya çalışanlar var, doğrusu ben üzülüyorum onlar adına. Çünkü bu çalışmalardan sadece biz yararlanmayacağız, yani biz bu hizmeti götürürken bize oy vermiş-vermemiş diye bakmıyoruz. Bugün 81 ilimizde doğal gaz var. Evet, AK Parti hükümetleri zamanında 2002’de sadece 5 büyük şehirde 50 ilçede doğal gaz var iken, bugün 81 ilde doğal gaz var, 650 ilçede doğal gaz var. Nasipse tabii belki tüm ilçelerimizde zaman içerisinde götürülmüş olacak. Ama bugüne kadar götürdüğümüz gaz hemen hemen tamamı ithal bir gazdı, şimdi artık yerli gazımızı insanımıza, insanımızın evine, mutfağına götürmüş olacağız. Ben insanımızın bunu çok politik bir tarafa çekmediğini düşünüyorum. Nitekim alana çıktığımızda, sahaya çıktığımızda son derece pozitif geri dönüşler alıyoruz, herkes teşekkür ediyor, dua ediyor, bizi bunlar mutlu ediyor.
Türkiye aslında hem kendi enerji arz güvenliğini tahkim etti bu süreçte, hem de Avrupa’nın arz güvenliğine ortak olduğu, desteklediği projelerle de ciddi katkı sağladı, işte TANAP bunlardan birisi. TürkAkımı bugün tartışılsa da bunlardan birisi. Doğu Akdeniz’de çıkacak gaz, bu bizim kendi yetki alanımızdan olabilir, İsrail olabilir, Mısır gazı olabilir, karşılıklı fayda temelinde projeler çalışılır, eğer ekonomik olursa neden Türkiye üzerinden götürülmesin sorusunun cevabını birlikte verebiliriz. Nitekim aslında geçmişte de bazı temaslar teknik düzeyde olmuştu. Biz o zaman da aslında çok kapıları kapatmadık.
Eğer pazarlara gitmek istiyorsa Doğu Akdeniz gazı, en ekonomik, en hızlı realize edilebilecek koridor Türkiye. EASTMED başta çok konuşuldu, ama ekonomik olmadığı ve çok süre alacağı için de işte Amerika başta olmak üzere birçok ülke projeye olan desteğini çekti. Türkiye’nin de bugüne kadar yaptıkları ortada, bunu böyle görmek gerekiyor. Yarın belki Irak olabilir, orada da yeni keşifler olursa oradan da gelebilir. Hazar civarındaki ülkelerden de yine yeni kaynaklar söz konusu olabilir. Şu anda dünya bir enerji krizine doğru hızla ilerliyor. Özellikle bazı ülkelere karşı uygulanan ambargolar nedeniyle hem petrol ve petrol ürünleri, hem de gaza olan erişimler engellendiği sürece bu fiyatların durdurulması çok zor gözüküyor. Avrupa da bunun farkında, yeni kaynak arayışları ve kaynağı çeşitlendirme, rotaları çeşitlendirme ihtiyacı hissediyor. Bunlar oturulup konuşulup tartışılıp üzerinde bir mutabakat sağlanabilecek konular olarak görüyoruz."