Batılı ülkelerin Afrika’daki sömürge düzenleri kağıt üzerinde geçtiğimiz yüzyılın ortalarından itibaren sona ermeye başlarken, fiili olarak kolonyal sistem kıtanın birçok noktasında devam ediyor. Politik olarak bağımsızlıklarını kazanan Afrika ülkeleri, ekonomik olarak kendi ayakları üzerinde durmakta zorlanıyor. Birçok yer altı ve yer üstü zenginliğine sahip Afrika’da önemli miktarda üretim yapılmasına rağmen, bu zenginliklerde aslan payı yine Batılı şirketlere gidiyor. Son olarak Uganda Devlet Başkanı Yoweri Museveni, Rusya’nın St. Petersburg şehrinde yapılan Afrika Zirvesi’nde kahvedeki sömürü düzenine ışık tuttu. Kahvenin global düzeyde 460 milyar dolarlık bir sektör olduğunu söyleyen Museveni, kahve üreticisi ülkeleri ise bu pazardan yalnızca yüzde 5’lik bir pay aldığını, Afrika ülkelerinin payının ise yüzde 0.5 düzeyinde olduğunu ifade etti. Kahvenin Afrika ülkelerinin ekonomilerinin geride kalma sebeplerine dair iyi bir örnek olduğunu söyleyen Uganda Devlet Başkanı, başta Rusya ve Çin olmak üzere diğer ülkeleri Afrika’dan sadece ürün ithal etmek yerine, katma değerli markalar oluşturmak için birlikte çalışmaya davet etti. Rakamlar, dünya kahve piyasasında aslan payını ABD merkezli firmaların aldığını gösterirken, Avrupalı kahve zincirleri de ikinci sırada geliyor.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ev sahipliğinde St. Petersburg’da bir araya gelen Afrika ülkelerinin liderleri, önemli bir kısmı sömürge döneminden kalma ekonomik sıkıntıların çözümü için formüller ortaya koydu. Avrupa tarafından uygulanan yeni tip sömürgeciliğin bir yönünün Afrika’nın sadece ham madde ve belirli emtialar üretmekle sınırlandırılması olduğunu belirten Museveni, kahve ticaretinin bu konuda çok önemli bir örnek teşkil ettiğini belirtti. Küresel kahve ticaretinin 460 milyar dolar değerinde olduğunu belirten Ugandalı lider, bunun sadece 25 milyar dolarını kahve üreticisi ülkelerin paylaştığını, üretici Afrika ülkelerinin pazardan kazancının ise sadece 2.4 milyar dolar olduğunu belirtti. Museveni, “Bu konu, Afrika ekonomilerinin geride kalmalarının en büyük nedenidir. Büyümüyorlar; çünkü tüm kazanç başkaları tarafından elde ediliyor. Almanya kahveden 6.85 milyar dolar kazanırken, tüm Afrika ülkeleri toplamda sadece 2.4-2.5 milyar dolar kazanıyor. Bu büyük bir skandaldır” ifadelerini kullandı. Rusya ve Çin’e Afrika’dan ham madde ithal etmek yerine Afrika ülkeleriyle birlikte çalışarak kıtada katma değer yaratma çağrısı yapan Museveni, bu formülün kısa sürede Afrika ekonomilerini düşük ve orta gelir seviyesinden orta-yüksek ve yüksek gelir seviyesine taşıyacağını ifade etti.
Afrika ülkeleri, dünyadaki kahve üretiminin %12’sini gerçekleştiriyor. Kıtada, Etiyopya (%39) ve Uganda (%23) kahve çekirdeği üretiminde toplam %62’lik payla ilk iki sırada bulunurken, yüzde 13’lük paya sahip Fildişi Sahili, üçüncü sırada yer alıyor. Kıtadaki kayda değer diğer kahve üreticileri ise Tanzanya (yüzde 6) ve Kenya (yüzde 5). Afrika’dan kahve ihracatından en büyük payı 1.2 milyar dolarlık gelirle Etiyopya ve yaklaşık 600 milyon dolarlık gelirle Uganda alıyor. Afrika’da ve dünya genelinde kahve çekirdeklerine olan talebin önümüzdeki on yıl içinde ciddi şekilde artması bekleniyor.
Dünya üzerindeki payı düşük olsa da küçük ekonomili Afrika ülkeleri için yüksek değere sahip kahve çekirdeğinin satışı kritik öneme sahip. Bu alana yapılan yatırımlar, kıtadaki yerel çiftçilerin geçimine katkı sunuyor. Ancak dünya kahve devleri için bu oldukça kazançlı bir işken, yoğun çalışma tempolarına rağmen günde bir doların altında kazanan Doğu Afrikalı çiftçiler için sektör pek az kazanç vaat ediyor. Öte yandan son bilimsel çalışmalar, küresel çapta etkili olan iklim değişikliğinin kahve yetiştiriciliğini de olumsuz yönde etkileyeceğini gösteriyor. Buna göre 2050’ye kadar iklimde yaşanacak değişimlerle beraber kahve yetiştiriciliğini sürdürmek mümkün olmayabilir. 2019 yılında yapılan bir başka çalışma ise kahve çekirdeği türlerinin beşte üçünün ormansızlaşma, iklim değişiklikleri ve mahsullerdeki çeşitli hastalıklar nedeniyle önümüzdeki yıllarda yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu ortaya koydu. Bilim insanları, analiz edilen 75 kahve türünden 22’sinin iklim değişikliğine karşı savunmasız olduğunu bildirdi. İklim değişikliğinden bağımsız olarak, hali hazırda 13 türün de tehdit altında bulunuyor. Bunların arasında dünyaca ünlü “Coffee Arabica” da bulunuyor.