Pandemi ile birlikte dünyada en çok tartışılan konulardan biri de eğitim oldu. Okulların salgın nedeniyle eğitim ve öğretime ara vermesi alternatif olarak uzaktan eğitimi, eğitim sisteminin önemli bir parçası haline getirdi. Salgının neden olduğu bu zorunlulukla birlikte dünyada alternatif eğitim araçları, okul, okulun fonksiyonları, öğretmen ve öğretmenin dijital dönüşüm içinde ki rolü ciddi bir şekilde tartışılır hale geldi. Pandemi dijital teknolojileri eğitim süreçlerine geri dönülmez bir şekilde yerleştirdi.
Bu teorik ve derin tartışmalar bir yana en sıcak ve en yakın tartışma konumuz yeni eğitim öğretim dönemini nasıl şekillendireceğimize odaklanmış durumda. Artık tartışmasız kabul gören temel gerçek, uzaktan eğitimin eğitim süreçlerinin kaçınılmaz bir parçası olacağıdır. Görünen o ki 2020-2021 eğitim öğretim döneminde uzaktan eğitim dünyanın birçok ülkesinde eğitim sistemlerinin içindeki rolünü artırarak sürdürecek. Şimdi tartışmamız gereken şey uzaktan eğitimin eğitime erişim, fırsat adaleti ve eğitimin niteliği açısından oluşturabileceği muhtemel riskleri nasıl giderebileceğimizdir.
Uzaktan eğitim süreçleri öğretmen yeterliliği açısından iki temel risk barındırmaktadır. İlki Türkiye’de öğretmen yetiştirme programlarının yüz yüze eğitim yöntemleri esas alınarak kurgulanıyor oluşudur. Sınıf ortamında, yüz yüze ve karşılıklı etkileşime dayalı eğitim öğretim yönteminin öğretmenlerde oluşturduğu meslek motivasyonu uzaktan eğitimde korunamayabilir. Yapılan bazı araştırmalar öğretmenlerin yüz yüze eğitimden aldıkları tadı uzaktan eğitimden alamadıklarını göstermektedir. Bu açıdan uzaktan eğitim öğretmen yetiştirme programlarının bir parçası haline getirilerek meslek motivasyonu ve iş hazzı sağlanmalıdır.
İkinci risk alanı öğretmenlerin dijital okuryazarlıklarının yeterli olmamasıdır. Türkiye’de öğretmen nüfusu başka ülkelerle karşılaştırıldığında oldukça gençtir. Bu, dijital okuryazarlık açısından önemli bir avantaj teşkil etmektedir. Ancak buna rağmen dijital okuryazarlığı yeterli olmayan ya da dijital yeteneklerini eğitim öğretim de nasıl kullanacağı konusunda bir yol haritası bulunmayan öğretmenler eğitimin niteliği ve öğrenci ilişkileri açısından risk olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu açıdan gerek mevcut öğretmenlerin dijital okuryazarlığının artırılması ve uzaktan eğitim sistemlerine adaptasyonu, gerekse öğretmen yetiştirme programlarında dijital okuryazarlık ve uzaktan eğitim yöntemlerinin daha güçlü bir şekilde programa konulması önem taşımaktadır. Bu konuda zaaf gösteren öğretmenlerin bir müddet sonra meslekten kopmaları, özgüvenlerini kaybetmeleri, öğrenci ilişkilerinde problem yaşamaları, böylelikle sisteme karşı direnç gösterecek bir psikolojiye bürünmeleri olasıdır. Bu nedenle öğretmen yetiştirme programlarında ve hizmet içi eğitimlerde dijital okuryazarlık konusunda öğretmenlere ciddi bir destek sağlanmalıdır. Bu açıdan öğretmenlerin materyal geliştirme, ilgi çekici dersler tasarlayabilme, öğretim yöntemlerini çeşitlendirme, dijital sınıfı veya grubu yönetebilme ve ortaya çıkan sorunlara pratik çözümler üretebilme becerilerinin eğitimine öncelik verilmelidir.
Dünyada müfredatlar yüz yüze eğitim esas alınarak tasarlanmıştır. Bu nedenle içerik yoğunluğu ve kazanımların çokluğu uzaktan eğitim de yer yer zorluk oluşturmaktadır. Öğretmenlerin bir kısmı yüz yüze eğitimde bile müfredatı yetiştirmek de zorlanmaktadırlar. Kazanımların büyük çoğunluğu karşılıklı etkileşimi dikkate alarak kurgulanmıştır. Diğer yandan LGS ve YKS sınavları sistemimizi sınava odaklı hale getirmektedir. Sınava odaklılığın etkisi de uzaktan eğitim de temel bir sorun alanı teşkil etmektedir. Bütün bunlar dikkate alındığında uzaktan eğitim ile mevcut içeriğin tam uyumunun sağlanması, etkileşime dayalı kazanımların gerçekleştirilmesi zor görünmektedir. Bu açıdan müfredatın uzaktan eğitime göre yeniden uyarlanması, kazanımların yeniden kurgulanması ihtiyaç olabilir.
Uzaktan eğitim de karşılaşılabilecek en temel risklerden birisi de öğrencinin derse aktif katılımı ve motivasyonunun sağlanamamasıdır. Özellikle ilköğretim çağındaki öğrenciler açısından sınıf ortamı ve arkadaşları ile birlikte ders takibinin verdiği motivasyon ve keyif uzaktan eğitimde sağlanamayabilir. Diğer yandan evde yalnız kalan çocukların ders takibinde kayıplar oluşabilir. Çocuklarda yalnızlık hissi doğabilir ve buna bağlı olarak başka öğrenme problemleri ile karşılaşılabilir. Bu nedenle ister senkron ister asenkron olsun uzaktan eğitim de dersler öğrenci motivasyonu ve katılımını sağlayacak bir tasarım sürecinden geçirilerek hazırlanmalıdır.
Uzaktan eğitim de özellikle fırsat adaleti ve eğitime erişim açısından internet erişimi olmayan, olsa bile uzaktan eğitim araçlarını etkin kullanamayan öğrencilerin göz önünde bulundurulması gerekiyor. Dolayısıyla dijital eşitsizlikleri şekillendiren erişim, kullanım ve beceriye dönük farklar azaltılmalı ve eğitime erişim açısından bu etkenlerin üçü de dikkate alınmalıdır.
İşe devam etmekte olan ebeveynlerin çocuklarının eğitim ve bakımında önemli boşlukların doğma riski vardır. Özel gereksinimli, görme ve işitme engelli, göçmen, mevsimlik işçi, Roman ve sosyo ekonomik yoksunluk içinde olan ailelerin çocukları açısından doğabilecek dezavantajlar hesaba katılmalıdır.
Okullar yoksul bölgelerde eğitimin yanı sıra birçok işlevi yerine getirmektedir. Çocuklar için güvenli bir ortam, sosyalleşme alanı ve sağlıklı beslenme gibi yan destekler okullar aracılığıyla sağlanmaktadır. Bu açıdan okulun eğitim dışında ürettiği faydadan mahrum kalmanın oluşturacağı riskler ve travmalar da hesaba katılmalıdır. Öte yandan uzaktan eğitim de ebeveyn desteği ihtiyacı yüz yüze eğitime göre daha da artmış görünmektedir. Ancak birçok aile çocuklarının eğitimine nasıl destek olacağı konusunda yeterli bilgiye sahip değildir.
Bir başka problem alanı ise ölçme değerlendirme süreçleridir. Uzaktan eğitimin en önemli zorluğu uzaktan olmasıdır. Öğretmenler öğrencilere verdikleri yönlendirmeler ve ödevlerle ilgili geri dönütlerde sorunlar yaşamaktadırlar. Bu da eğitimin niteliğini olumsuz etkileyebilmektedir. Ayrıca, ödev kontrolü, sınav güvenliği, derse katılım gibi hususlar öğretmen kanaatlerini ve verilen notların nesnelliğini tartışmalı hale getirebilmektedir.
Özetle söylemek gerekirse uzaktan eğitim yüz yüze eğitimin bütünüyle alternatifi olarak düşünülmemelidir. Saydığımız riskler hesaba katıldığında uzaktan eğitimin yüz yüze eğitime destek ve bir telafi aracı olarak uygulanması daha rasyonel olacaktır. Ancak geldiğimiz dijital dönüşüm aşaması artık eğitimde de yeni modelleri hem içerik hem ders ortamı, hem de eğitim yöntemleri açısından zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle uzaktan eğitim konusu bütün boyutlarıyla tartışılmalı ve eğitim öğretim süreçlerine doğru bir şekilde adaptasyonuna çalışılmalıdır.