İsrail Cumhurbaşkanı Yitzhak Herzog 10-11 Mart’ta Türkiye’ye resmi bir ziyaret gerçekleştirdi. 2020’nin sonlarında başlayan karşılıklı ilişkilere dair olumlu açıklamalar ve telefon diplomasisinin ardından 14 yıl sonra ilk ziyaret gerçekleşti. İkili ilişkilerin geleceğinde, Doğu Akdeniz ve Filistin gibi gelişmeye muhtaç alanlar bulunurken yeni dönemde ilişkilerin tek istikrarlı alanı olan dış ticaretin güçlenmesi bekleniyor.
İsrail ve Türkiye arasındaki yakınlaşmayı mümkün kılan ve birbiriyle iç içe olan üç konjonktürel gerekçe sunulabilir. Bunlardan ilki, ABD’nin Orta Doğu’dan kademeli olarak çekilmesini takip eden dönemde, bölgede yaşanan güç boşluğunun yeniden denge bulma sürecidir. Sancılı geçen dönemlerin ardından bölge ülkeleri son dönemlerde karşılıklı ilişkilerin normalleşmesine yönelik adımlar atmaktadır.
İkinci sebep, Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının paylaşımıyla alakalıdır. Bilindiği üzere İsrail, GKRY ve Yunanistan ile, AB ve ABD’nin himaye ve destekleriyle, Türkiye ve KKTC’nin deniz yetki alanlarını hiçe sayarak, uluslararası hukuka aykırı ve maliyeti Türkiye’nin sunduğu alternatife göre oldukça yüksek olan East-Med boru hattı projesini onaylamıştı. ABD, geçtiğimiz günlerde bu projeden yüksek maliyeti nedeniyle çekileceğini duyurmuştu. Doğu Akdeniz’de de yeni bir denge arayışı söz konusudur ve görünen odur ki bu yeni dengeyi Türkiye- İsrail uzlaşması şekillendirecektir. İsrail’de geçen yaz aylarında hükümetin ve Cumhurbaşkanı’nın değişmesi ve sabık liderlere göre mevcut liderlerin Türkiye’yle yakınlaşmaya daha makul bakıyor olması bugün gelinen noktanın temel belirleyicilerinden biri olmuştur.
Türkiye-İsrail ilişkilerine daha geniş bir takvimde bakarsak, ikili ilişkilerin belirleyici unsuru şüphesiz Filistin meselesidir. Öyle ki İsrail’in kurulduğu günden beri Türkiye’yle ilişkileri Filistin’e uyguladığı işgal politikasının şiddetine göre şekillenmiştir. Nitekim 1949’da kurulan İsrail’i tanıyan ilk ülkelerden biri olmasına rağmen Türkiye, Filistin’in işgaline tepkileri nedeniyle, geçen 73 senenin çoğunluğunda İsrail’le ilişkilerini Büyükelçi düzeyinden daha düşük diplomatik temsilcilerle yürütmüştür. Herzog’un ziyareti sonrası yapılan açıklamalardan; bölgesel konular, enerji ve Filistin meselesinde Türkiye ve İsrail’in birbirleriyle müttefiklik düzeyinde olmasa da anlaşmazlıklarını müzakere edecek seviyede ilişkiler sürdüreceği anlaşılmaktadır, daha fazlasının olup olmayacağını zaman gösterecektir.
Dış ticaret, mevcut durumda Türkiye-İsrail ilişkilerinde en önemli başlık değildir, ancak ilişkileri bir üst seviyeye taşımak adına en güvenilir basamaktır. Genel olarak ülkelerin siyasi ilişkileri, dış ticaret hacimlerinde belirleyici unsurdur. Ancak, siyasi gerilimlerin eksik olmadığı Türkiye-İsrail örneğinde bu durum şaşırtıcı bir istikrara sahiptir.
İki ülke arasındaki dış ticaretin güncel durumuna bakılacak olursa; Dünya Ticaret Örgütü’nün küresel ticarete ilişkin detayları paylaştığı veri tabanı TradeMap’e göre, Türkiye’nin İsrail’e ihracatı 2021 yılında önceki yıla göre yüzde 35 artarak 6,4 milyar dolar ile en yüksek seviyesine çıkmış, ithalatı ise yüzde 37 artışla 2 milyar dolar olmuştur. İsrail, Türkiye’nin en büyük 9. ihraç pazarı ve 28. tedarikçisi olurken (2021); Türkiye, İsrail’in en büyük 9.ihraç pazarı ve 8. tedarikçisi konumundadır (2020). 2021 yılı itibariyle Türkiye’nin İsrail’e ihracatında ana kalemleri; 1,1 milyar dolar ihracatla demir-çelik, 506 milyon dolar ihracatla motorlu kara taşıtları ve 503 milyon dolar ihracatla plastikler ve mamulleri oluşturmaktadır. İthalatın ana kalemleri ise; 1,1 milyar dolarla mineral yakıtlar, mineral yağlar ve mamulleri, 209 milyon dolarla demir-çelik ve 151 milyon dolarla plastikler ve mamulleridir.
Dış ticaret hacmindeki artışın itici gücü Türkiye’nin İsrail’e ihracatıdır. 2002 yılında 851 milyon dolar olan ihracat 20 yılda 7,5 kat artarken aynı dönemde ithalat 2,8 kat artmıştır. Son 20 yılın 10’unda büyükelçi düzeyinde temsil edilmeyen iki ülkenin, dış ticaret hacmi aynı dönemde 6 kat artmıştır. İki ülkenin dış ticareti son 20 yılın 14’ünde önceki yıla göre artış göstermiştir. Kalan 6 senenin 5’inde küresel krizlerle bağlantılı olarak küresel ticaretin küçüldüğü ve diğerin de İsrail’in dış ticareti daraldığı hesaba katılınca, iki ülke ticaret hacminin istikrarlı bir şekilde arttığı açıkça görülmektedir.
Siyasi ilişkilerde normalleşme, iki ülkenin dış ticaret hacmine pozitif yansıyacaktır zira iki ülkenin son 20 yılda büyükelçiyle temsil edildikleri dönemlerde (2002-2010 ve 2017-2018) dış ticaret hacmi ortalama yüzde 13 artarken, büyükelçilerin olmadığı dönemlerde (2011-2016) ve 2019-2021) ortalama yüzde 9 artmıştır.
Ziyaretin ardından yapılan açıklamada Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail’le dış ticaret hacminin bu yıl 10 milyar doları aşacağı yönündeki beklentisini ifade etmiştir ancak uzun vadeli bir dış ticaret hedefi belirlenmemiştir. 2022 yılının ilk iki ayında İsrail’e ihracatın geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 33 arttığı dikkate alınırsa bu beklentinin gerçekleşmesi mümkündür. İki ülke arasında resmi ziyaretle başlatılan yeni dönemde inşa edilecek yakınlaşmaya, ikili ilişkilerin en sorunsuz ve tek istikrarlı alanı dış ticaret öncülük edecektir.