Türk Devletleri Teşkilatı, en son Özbekistan’da düzenlenen Semerkant Zirvesi’nde önemli kararlar aldı. Teşkilatın siyasi birlik-bütünlüğünün sağlanması ve ortak karar alma arzusunun diğer alanlara da yansıması adına ekonomi ve kültür alanlarında iş birliği adımlarının da ilerletildiği görülüyor. Ayrıca zirve sonuç bildirisinde askeri alanda daha yakın iş birliği çağrısı yapılması da bu siyasi yapılanmanın nihai hedeflerine ulaşması için kritik bir madde olarak yerini aldı.
Semerkant Zirvesi öncesinde Türkmenistan’ın üyelik statüsüne geçmesi bekleniyordu. Ancak zirve bildirisine bu yansımadı. Bu noktada, Türkmenistan’ın tarafsızlık statüsü ve yıllardır sürdürdüğü politikasının bir etkisi olduğu görülüyor. Ancak Türkmenistan’ın daimî tarafsızlık statüsünün kendi iradesiyle ortaya çıkması ve bağlayıcılığı konusunda esnek bir zemine sahip olması, ilerleyen zirvelerde üyelik statüsüne kavuşmasının imkânsız olmadığını gösteriyor. Türkmenistan’ın Türk dünyası içindeki coğrafi, tarihi ve stratejik konumu, Türk Devletleri Teşkilatı’nın bölgesel bazda birlik ve beraberliği için büyük önem arz etmektedir.
Teşkilatın, üyeleri arasında hızlı gelişen iş birliğini sürdürülebilir kılması için hem dışardan harekete geçirilmeye çalışılan bazı iç sorunları hızla çözmesi hem de diğer aktörlerin olası parçalayıcı hamlelerine karşı hazırlıklı olması gerekmektedir. Diğer taraftan teşkilatın dünyadaki varlığını belirli bir planlama dahilinde örgütlemesi de teşkilatın geleceği ve etki kapasitesi için oldukça önemlidir. Bu örgütlenme, Türk dünyasının birlikte olmasının getirdiği güç kapasitesini genişlettiği gibi ciddi şekilde eksikliği hissedilen lobicilik faaliyetleri konusunda da yeni bir dönemin başlamasını sağlayabilir. Almanya’da yaklaşık 2 milyon Türk nüfusu bulunmaktadır. Rusya’da Türk soyluların nüfusu federasyonun yaklaşık yüzde 9’una tekabül etmektedir. Avrupa’da bazı ülkelerde Türklerin azımsanamayacak bir sayıda olduğu biliniyor. Ancak siyasi etki bakımından beklenen sonuçların elde edilemediği görülüyor.
Diğer bir örnek, ABD’de ise yine lobi faaliyetleri konusunda Türkiye’nin, daha güçlü varlık göstermesi mümkün görünmekte ve beklenmektedir. Şu ana kadar, ABD’de Türk asıllı bir senatörün seçilememiş olması, lobicilik faaliyetleri konusundaki eksikliğin önemli bir göstergesidir. Bu anlamda dünyada yürütülen diaspora faaliyetlerinin Türk dünyasının geleceğinde önemli bir rol alacağı öngörülmektedir.
Özellikle Amerika’da lobicilik faaliyetlerinin siyasete ciddi şekilde etki ettiği görülüyor. Hem Amerikan siyasal sisteminin lobicilik faaliyetlerine açtığı alan hem de Amerikan dış politikasında alınan kararlarda lobilerin gösterdiği etki ortadadır. Bu minvalde İsrail lobisinin faaliyetleri, Amerikan dış politikasında uzun yıllardır etkileri gözlenen en somut örnektir. 1948 yılında İsrail’in kuruluşu sonrası İsrail’in işgalci politikalarından duyulan rahatsızlık, pek çok gelişmede Arap ülkelerinin Amerika’dan destek talebini ortaya çıkarmıştır. Ancak Araplar, ABD ile İsrail’i dizginleyecek bir karar almanın ve adil bir çözüm arayışına ulaşmanın mümkün olmadığını bu gelişmelerin neredeyse tamamında tecrübe etmiştir.
Bu örneklerden biri olarak Kral Faysal, Suudi Arabistan’ın ABD ile geliştirdiği iyi ilişkilere ve Amerikan yönetiminin petrole verdiği öneme dayanarak, ABD’nin Arapların taleplerine duyarsız kalamayacağını düşünmüştür. Ancak bir süre sonra bu düşüncenin ABD iç siyasetinde var olan gerçeklerle uyuşmadığını görmüştür. Amerika’da siyasi sisteme yön veren iki parti olarak Cumhuriyetçiler ve Demokratların seçimlerde İsrail konusunda benzer vaatlerde bulunduğu ya da politikalarının pek farklılaşmadığını gözlemlemiştir. Bunun en önemli gerekçesinin ise ABD’deki İsrail lobisinin faaliyetleri olduğunu gören Kral Faysal, Amerika’da Arap lobisi faaliyetlerini güçlendirmeye yönelmiştir.
ABD’deki lobi faaliyetlerinin dış politikaya etkisine diğer örnek ise Türkiye üzerinden verilebilir. ABD’deki Ermeni diasporası, PKK ve FETÖ terör örgütleri ve Siyonist örgütlerin Türkiye karşıtı lobi faaliyetleri, Türkiye-ABD ilişkilerini iki ülkenin çıkarlarına zarar veren bir boyuta sürüklüyor. Türk yetkililer, her ne kadar Amerikan yetkililere Türkiye konusunda ABD’nin izlediği politikaların Amerika’nın çıkarlarına uygun olmadığını söylese ve duruma göre muhataplarını ikna etse bile bu tablonun lobiler tarafından dış politika kararlarına dönüşmesinin engellendiği görülüyor. Bu noktada Türkiye’nin, Türk Amerikan Yönlendirme Komitesi (TASC) ve Türk Evi ile yaptığı girişimlerin yeni bir çerçeveye taşınması, Türk lobi faaliyetlerinin arzu edilen noktaya ulaşması için önemli adımlar olmuştur. Bu adımlara ek olarak, Türk dünyası arasında birliğin sembolü haline gelen Türk Devletleri Teşkilatı çatısı altında bir Türk Devletleri Diasporası oluşturulmalıdır. Türk Devletleri Diasporası, Türk Devletleri Teşkilatı’nın dünyada siyasi kapasitesini artırmak noktasında önemli bir yapı taşı olacaktır. İlerleyen süreçte bu yapının teşkilata üye statüsünde yer verilmesi de değerlendirmeye alınmalıdır.
Türk Devletleri’nin her birinin dünyanın diğer bölgelerinde gerçekleştirdiği diaspora faaliyetlerinde birbirine destek olması, dünyada Türk diasporasına altın çağını yaşatabilir. Bu anlamda Türkiye’nin diaspora faaliyetlerini geliştirmeyi sürdürürken aynı zamanda Türk Devletleri Teşkilatı çatısı altında Türk Devletleri Diasporası olarak diğer Türk devletleriyle karşılıklı dayanışması sürece ivme kazandıracaktır. Bu anlamda bazı Türk soyluların din, tarih, kültür, töre ve kimliklerini koruma noktasında oldukça hassas oldukları bilinmektedir. Bunların en önemlilerinden biri de Ahıska Türkleridir. Yaşadıkları sürgün ve baskılara rağmen bugün Ahıska Türklerinin büyük bir bölümü Amerika’da kimliklerini koruyarak yaşamlarını sürdürmektedirler. Türkiye, Türk ve Müslüman kimliğini koruyan Ahıska Türklerinin bu başarı tablosunu devam ettirebilmeleri için desteklerini sürdürmektedir. Bu anlamda Türkiye’deki 100 bin Ahıska Türkü’ne vatandaşlık verilmesinin yanı sıra ABD’de yaşayan Ahıska Türklerine de çifte vatandaşlık kapsamında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verilmesi çalışması başlatılmıştır. ABD’de mevcut girişimlerde Ahıska Türklerinin ve gerçekleştirilebilirse Türk Devletleri Diasporası’nın lobi faaliyetlerine vereceği katkıların Türk lobicilik faaliyetleri anlamında yeni bir dönemi başlatabileceği düşünülmektedir. Böylece birlikten kuvvet doğar anlayışının yeni bir safhada daha kendini göstermesi sağlanabilir.
Türk Devletleri Teşkilatı’nda henüz gözlemci üye olan Macaristan’ın Türk dünyası ile entegrasyonunu güçlendirecek adımların atılması da önem arz etmektedir. Çünkü Macaristan ve Türkiye, Türkistan’ın Avrupa bağlantısını sağlamaktadır. Bu anlamda Macaristan tarafından ihtiyaç duyulan ve ortak değerleri daha çok öne çıkarmaya yönelik dini ve kültürel çalışmaların hızla hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Dünyada Türkler pek çok bölgeye çeşitli nedenlerle yayılmış durumdadır. Bu dünyaya yayılmış Türkleri bir araya getirmek ve ortak bir çatı altında toplamak, Türkistan’dan başlayan Türkiye ve Macaristan üzerinden Avrupa’ya genişleyen Türk kuşağını bölgesel düzlemden dünya düzlemine taşıyacak adımların en önemlilerinden biri olacaktır. Semerkant Zirvesi’nde Türk Medeniyetinin Yükseliş Yılı ilan edilen 2023 yılında bu yönde bir karar alınması yükseliş yılını daha da anlamlandıracaktır.