Bağımsız Devletler Topluluğu devlet başkanları zirvesinde Putin beklemediği bir eleştiri ile karşılaştı. Eleştiriyi yapan ise Belarus Devlet başkanı gibi Putin’in hep en yakınında olan Tacikistan Cumhurbaşkanı İmam Ali Rahman oldu. Rahman mealen şunları söyledi:
“Maden kaynakları bakımından zenginiz hatta periyodik cetvelde yer alanlardan daha fazla madene sahibiz. Dilenci değiliz. İş birliği ve yatırım bekliyoruz. SSCB devrinde olduğu gibi Orta Asya devletlerine davranmamalısınız. Her ülkenin onuru, gelenekleri ve tarihi birikimi var. Tacikistan 100-200 milyonluk bir ülke değil, küçük bir ülkedir. Ama saygı görmeyi hak ediyor. Tacikler neden iş için başka ülkelere değil de Rusya’ya gidiyor? Çünkü ortak geçmiş ve ortak kültür var. SSCB devrinde kurulan fabrikalar orada. SSCB neden çöktü? Çünkü SSCB gelişimi desteklemedi. Adil olmadı. Küçük halklara diğer cumhuriyetlere ilgi göstermedi. Tepeden baktı. Dini baskı yapıldı, halklara asimilasyon uygulandı. Gelişmeye önem verilmedi. Tacikistan olarak 30 yıldır bağımsızız, sizinle müttefikiz anaokulundan itibaren Rusça öğreniyoruz. Ama hâlâ ders kitabı eksikliği var. Rusya ile kader birliği yaptık, askeri üsleriniz var ama siz hala bize, Moskova’da mülteci diyorsunuz. Bize mülteci diyemezsiniz. Her zaman ana stratejik ortağımızın çıkarlarına saygı duyduk. Lütfen siz de bize saygı gösteriniz.”
Putin’in bu sözleri nasıl yorumlayacağı ve ardından nasıl bir hareket tarzı benimseyeceği başka bir yazının konusudur. Ancak, o da her konuşmasında tarihe referans verdiği için Rahman’ın görüşlerini dikkate alacak ve bölge halklarıyla ilişki biçimini gözden geçirecektir.
Tacikler Orta Asya’nın diğer halkları gibi 1870’lerde Rus Çarlığının emperyalist yayılmacılığına karşı direnmesine rağmen bağımsız kalamadı. Rus Çarlığını sona erdiren 1917 Devrimi, Orta Asya halklarına bağımsızlık ümidi verdi. O sırada kurulan devletleri Bolşevikler işgal etti. Tacikler bugünkü topraklarında “basmacı” adı verilen gerilla grupları ile Bolşevik baskısına bir müddet karşı koydu. 1924 yılında kurulan Özbekistan Cumhuriyeti’nde Tacikistan özerk bir cumhuriyet idi. Moskova 1929’da Tacikistan’ı ayrı bir cumhuriyet ilan etti. SSCB dağılınca, Tacikistan 1991’de bağımsız oldu. Ama 1992’den 1997’ye kadar ülkede acı bir iç savaş yaşadı. Tacikistan’ı bütün bu kaostan çıkarmayı başaran Rahman oldu. 1992’den beri iktidarda olan Rahman son olarak Ekim 2020’de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazandı.
Tacikistan genç bir devlettir, ancak Tacikler köklü tarihe ve büyük bir medeniyete mensuptur. Ülke dağ ve ovalarıyla ünlü olmakla birlikte kayda değer su kaynaklarına sahiptir. Nüfusu 9 milyondan fazladır. Dünyada yaklaşık 22-23 milyon Tacik bulunur. Afganistan’da yaklaşık 9 milyon Tacik vardır. Doğu Türkistan, Kırgızistan, Özbekistan gibi komşu ülkelerde yaşayan Tacikler de dikkate alındığında Orta Asya’da Tacikistan’ın önemi daha iyi anlaşılır. Tacikistan BDT’de en yoksul ülkedir. Dış ticaret hacmi 4 milyar dolar civarındadır. İthalatı ise 3 milyar dolarla, dışarıya bağımlı bir ülke durumundadır. Ülke ekonomisi, Rusya ve Kazakistan’a işçi olarak giden Taciklerin gönderdikleri dövize önem vermektedir. Afganistan’dan yönelen uyuşturucu ticareti ve DEAŞ gibi terör örgütlerinden kaynaklanan istikrarsızlaştırıcı şiddet ülkenin sosyal, ekonomik ve siyasal sorunlarını artırmaktadır.
Tacik dili muhteşem bir edebiyat dilidir. Ali Şir Nevai’nin dilidir. Ali Şir Nevai aynı zamanda Türkçe’nin de en büyük şairlerinden biridir. Hüseyin Baykara’nın iki üstadı vardır: birisi Abdurrahman Câmi diğeri de Ali Şir Nevâi’dir. Tacikler köklü bir geçmişe sahiptir. Bu geçmiş büyük ölçüde Sâmâniler devrinde altın çağını yaşamıştır. Sâmâniler Devleti Selçukluların askeri sistemini ve devlet teşkilatını örnek aldığı bir devlettir. Tacikler ile Türkler tarihi açıdan ortak köklere sahiptir. İsmail b. Ahmed Sâmâni (892-907) tarihe damgasını vuran büyük bir hükümdardır. Nizamülmülk ünlü eseri Siyasetnâme’de Sâmâniler’den övgüyle bahseder.
Taciklerin büyük ismi Ebu Abdullah Rudâki, Firdevsi ve Hafız gibi büyük şairlerin piri ve atasıdır. Mevlana, Farabi, İbni Sina, El-Harezmî ve Ömer el-Hayyam gibi büyük bilginler de Türklerle Taciklerin ortak atalarıdır. Bu şahsiyetler İran, Afganistan, Özbekistan, hatta Pakistan gibi ülkeler tarafından da hayranlık duyulan ve eserleriyle tüm insanlığı aydınlatan büyük bilginlerdir. Mesela Mir Seyyid Ali Hemedâni 13.asırda 700 müridiyle Keşmir bölgesine giderek yüzbinlerce insanı İslamlaştırmıştır. Belcivan Beyi Devletmend Bey bir başka Tacik kahramanıdır. Basmacılar olarak bilinen halktan oluşan bağımsızlık savaşçısı birliklerin lideridir. Büyük tarihçi Zeki Velidi Togan, Basmacılar hareketini eleştirirken Enver Paşa ile kader birliği yapan Devletmend beyden övgüyle bahseder. Duşanbe’de ikisi de 4 Ağustos 1922’de şehit olmuştur.
Türkiye-Tacikistan ilişkileri 30 yıl boyunca dostane bir düzeydedir. Tek Kuşak-Tek Yol projesi iki ülke ilişkilerine yeni imkanlar sunmaktadır. Ancak, Çin ile dış ticaretini geliştiren ülkelerin dikkat ettiği çok önemli bir nokta vardır: O da Çin’e bağımlı kalmak. Ülkeler tek taraflı bağımlılığa düşmemek için dış dünya ile de ekonomik ilişkilerini güçlendirmelidir. Bu bakımdan Türkiye ile Tacikistan arasındaki ekonomik ve kültürel ilişkilerin gelişmesi her iki tarafın da çıkarınadır. Türkçe ile Tacikçe lügatlere bakıldığında ortak kullanılan kelime sayısı yüzde 30 civarındadır. Türkçe ve Tacikçe farklı iki dil olsa da birbirine çok yakındır. Tacik dili Fars dil ailesindendir ama, Türkler gibi nüfusun kahir ekseriyeti Sünni ve Hanefi’dir. Türkiye ile Tacikistan BM ve İslam İşbirliği Teşkilatı gibi uluslararası kuruluşlarda dayanışma içindedir. Türk-Tacik ilişkileri ortak kültür mirası üzerinde ekonomik ve kültürel açıdan daha fazla gelişme potansiyeline sahiptir.