Obama Amerikan liderliğini bitirdi

Yeni Şafak
Haber Merkezi
04:007/01/2017, Cumartesi
G: 6/01/2017, Cuma
Yeni Şafak
Gündem
Gündem

Richard Cohen • Washington Post yazarı


7 Aralık 1941, dönemin ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt'in “alçaklık halinde yaşayacak” dediği gün ise, 20 Aralık 2016 da, buna yakın bir durum olmalı. O gün İnci Körfezi'nde olduğu gibi hiçbir Amerikalı ölmedi, ancak Time dergisinin kurucusu Henry Luce'un dediği gibi Amerikan yüzyılı, birdenbire sert bir şekilde son buldu. Türkiye, İran ve Rusya, Ortadoğu'daki sorunları çözmek için Moskova'da bir araya geldi. ABD ise toplantıya davet bile edilmedi.



Winston Churchill 1942'de Britanya İmparatorluğu'nun “tasfiyesine başkanlık edecek ilk başbakan” olmadığını söyledi. Ancak yine de, 1940'ların sonuna kadar imparatorluğun büyük kısmı elden gitmişti. Churchill pişmanlık duymayan bir sömürgeciydi, ABD'nin emperyalist hırslara, kısacası tarihin kendisine olan antipatisi bir yana, her türlü bağımsızlık hareketine karşıydı. Churchill'in sözcüklerle arası çok iyiydi ve büyüklük ona bir gölge gibi eşlik etmişti, ancak 20. yüzyılda belli açılardan dalgın ve kafası karışık bir 19. yüzyıl adamıydı.



HALEP, ABD NÜFUZUNUN KAYBOLDUĞU YER


Barack Obama ise tam tersi. O, 20. yüzyıldan alınan derslerin kıymetini hiçbir zaman bilmeyen bir 21. yüzyıl adamı. Amerikan nüfuzunun kaybolmasına başkanlık etmekten pek mutlu oldu. Halihazırda moloz yığını olan Halep ve Suriye, Amerikan nüfuzunun yok olduğu ve sayısız insanın öldüğü yerdir. Ruslar Suriye rejimi için ABD'nin muhalifler için yapmayı hesap bile edemediği şeyi yaparak ABD'nin işini havadan bitirdi. Kent sivilleri ölümlerinden kan gölüne dönerken, bir zamanlar bölgenin rakipsiz gücü olan Amerika neredeyse hiçbir şey yapmadı.



Obama haklı olmuş olabilirdi. Başar Esad'ın devrilebileceğini öngörmesine rağmen, muhaliflerin kurtarılamaz olduğunu ve ABD'nin hiçbir şekilde yine Ortadoğu bataklığına kapılmayacağını baştan beri biliyor olabilirdi. Amerika Irak'ta iki kez savaş yaptı; Lübnan'da Deniz Kuvvetleri'ni kaybetti. Gerçi bunlar belki de sadece hiçbir şey yapmamak için mazeretlerdi. Sonuçta hiç kimse Suriye'de kara kuvvetlerini konuşlandırmayı tavsiye etmedi. Bu Obama'nın safsatasıydı.



Burada kullanılacak en uygun klişe “ne olduğunu zaman gösterecek”dir. Fakat ben başkaları gibi ABD'nin katliamı sınırlandırabileceğini ve Suriye rejim helikopterlerinin varil bombalarını atamayacağı uçuşa yasak bölgeler oluşturabileceğini düşündüm. Ayrıca, mülteciler için güvenli bölgeler oluşturabilirdi. Ruslar yapmak istediklerini yapmayı başardı. Peki ABD neden başaramadı?



OBAMA TRUMP'I RUSYA'DAN DAHA ÇOK ÖNEMSEDİ


Bence bunun her zaman net bir cevabı vardı: Obama yeterince umursamadı. Obama'dan Rusya ve İran'ın dışarıda kalması yönünde hiçbir şekilde güçlü bir talep gelmedi. Suriye'de neredeyse hiçbir şey yapmamak için tartışmaya açık ikna edici nedenlerin ardında duygusal bir soğukluk vardı: Bu Obama'nın savaşı değildi.



Donald Trump hakkında ne söylerseniz söyleyin önemsiyor. Benim bile umursamadığım şeyleri önemsiyor ve bazı korkunç fikirleri olan bir çok açıdan amansız bir adam. Ancak, Obama'nın aksine, duyguları bir sır değil. Çinliler Pasifik Okyanusu'nda bir ABD donanma gemisine el koyduğunda, Beyaz Saray o kadar soğukkanlı davrandı ki denizlerin serbestisinin önemli olmadığını düşünürdünüz. Bununla birlikte, Trump, öfkesini bir tweetle ortaya koydu ve sonunda Pekin'e, onlara gemiyi doldurmayı söylemenin bir yolu olarak, onu tutabileceklerini söyledi.



Hillary Clinton seçimi hiçbiri bir adayın eksikliklerinden kaynaklanmayan birçok nedenden dolayı kaybetti. Ve Trump hiçbiri siyasi yeteneğinden kaynaklanmayan birçok nedenden dolayı kazandı. Ancak Clinton etliye sütlüye karışmayan yönetimi savunmak zorunda kaldı. Kellyanne Conway, Clinton'ın bir mesajı olmadığını belirtiyor. Doğru. Obama'nın da yoktu. Sallantıda olan bir vizyonu vardı. Amerika'yı tekrar büyütmek istemedi. Ona göre zaten yeterince büyüktü.



OBAMA SURİYE'DE YENİLGİYİ KABUL ETTİ


Bu soğukkanlılık ve Obama'nın kayıtsızlığı Suriye'de pek çok cana mal oldu. ABD'yi değerli bir davaya teşvik etmek, hayatları kurtarmak için müdahale etmek ve hala Avrupa'yı istikrarsızlaştıran bir mülteci krizinden kaçınmak yerine yenilgiyi kabul etti. Seçim afişi ise Amerikan etkisinin zayıflamasının bir örneğiydi. Biri kabul edebilirdi. Biri gurur duyamazdı.



İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden bu yana, Amerikan liderliği dünya barışını korumak için gerekli oldu. Hoşumuza gitse de gitmese de dünyanın jandarmasıydık. Devriye gezen başka jandarmalar yoktu. Artık bu liderlik gitti. Bu gidişle barış da gidecek.



«Bu yazı 26 Aralık 2016 tarihinde Washington Post gazetesinde yayınlanmıştır.



#Richard Cohen
#aMERİKA
#Barack Obama
#Time dergisi