Dünya üzerinde Müslümanların, Filistin’de yaşananlar ile ilgili olarak beklenilen ve ümit edilen düzeyde, an itibarı ile başarılı olduğunu söylememiz pek mümkün değildir.
Özellikle Batı dünyasından çıkan kısmi tepkilerin, Müslümanların tepkilerini bastırdığı şu günlerde bu durumun neden yaşandığı ile ilgili sorunu tespit etmek, çözüm noktasında önemli katkılar sunabilir.
Hz. Mevlana’nın Mesnevi adlı eserinde 325. Beyitten itibaren “Yahudi Padişahın Hikayesi” adlı bir konu geçer. Müslümanlık daha yeryüzüne neşretmemiştir. Hz. İsa (as) dini, hak dindir. Hristiyanlık çok kuvvetlenmekte, bu durum Yahudi Padişahı çok kaygılandırmaktadır. Hz. İsa dinine inananlara savaş açıp, köklerini kazımak ister. Fakat öyle hilekar bir veziri vardır ki, “Onları öldürmede fayda yok. Dinin kokusu parfüm değil ki, çıkmaz! Yüz tane kılıf içinde gizli bir sırdır. Sen dışını görüyorsun içi, manası farklıdır.” der.
Yahudi padişah “Peki fikrin nedir?” diye sorar. Vezir; “Benim gizli bir Hristiyan olduğumu ve beni yakaladığını söyle ve bana çeşitli cefalarda bulunduktan sonra beni idam cezasına çarptır. Tam idam edilecekken, reddedemeyeceğin birisi benim şefaatimi istesin. Ölüm cezasını erteleyip, beni Hristiyanların içine sürgüne gönder. Bu sayede beni büyük bir kahraman ve aziz bir kişi olarak tanımlasınlar. Sonra ben onları bir daha bir araya gelmemek üzere fikren ayıracağım” diye anlatır.
Yahudi padişah, vezirin anlattıklarını dinler, kabul eder ve uygulamaya geçer. Plan uygulanır ve neticede Hristiyanlar vezire gönül verip bağlanırlar. Bu bağlanma ve güven tamam olunca vezir, Hristiyanların 12 ayrı liderini çağırır ve her liderin adına birer kitap hazırlar. Her kitabın içeriği diğer hiçbir kitabın içeriği ile bağdaşmayacak dini metotlar içermektedir.
Bir lidere “Riyazat (az konuşmak, az uyumak, az yemek) ve açlık insanı Allah’a döndürür” derken diğerine “Riyazat faydasızdır cömertlikten başka kurtuluş yoktur.” der. Bir lidere “Dinimizdeki emir ve yasaklar, yapmak için değil, aczimizi bildirmek içindir. Öyle ki onlardan âciz olduğumuzu görelim de Allah’ın kudretini bilelim, anlayalım” demiştir. Diğerine ise, “Kendi acizliğini görme, uyan, kendine gel; o aczi görüş, küfranı nimettir. Kendi kudretini gör ki bu kudret ondandır. Kudretini, Allah’ın nimeti bil ki, kudret odur” demiştir.
Bir başkasında; “Bunların hepsi birdir. İki gören kimse şaşı adamcağızdır” demiş. Bir kitapta da; “Yüz, nasıl bir olur, bunu kim düşünür, ancak deli düşünür! Bunların her biri, öbürünün zıddıdır. Zehirle şeker nice bir olur mu? Zehirden de, şekerden de geçmedikçe birlik bahçesinden nice koku alabilirsin? demiştir.
İsâ (as) dinine düşman olan vezir, bu tarzda, bu çeşitte 12 kitap yazarak, 12 ayrı lidere ve kavimlerine bunu dağıttı. Bilinmelidir ki ihtilaf; gidiş tarzındadır, yolun hakikatinde değildir. O zamanda Hristiyanlık ne kadar Hak bir din olsa da, gidiş tarzları, odaklar, fikirler, öğretiler ayrı olduğu için bu 12 kavim bir daha hiçbir zaman bir araya gelememiş ve doğru yol adına birbirleri ile savaşmışlardır.
Hz. İsa’nın getirmiş olduğu İncil ve miras bıraktığı hal ve davranışlarının bütünü ne kadar doğru olsa da, bu dinin düşmanları, Hristiyanlığı bertaraf etmekte dini hükümleri azaltmak, yok etmek yoluna gitmemişler, aksine artırmışlar, çoğaltmışlar, farklı öğretilerle bollaştırmışlar ve farklı yönlere odaklamışlardır. İnsanlar da bu durumu ilk bakışta doğru kabul etmişler fakat bu durum dinlerinin ifsadına ve birbirleri ile savaşmalarına sebep olmuştur.
Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (sav) getirmiş olduğu Kuran’ı yok etmek, eksiltmek mümkün olmadığı Allah’ın hükmü ile sabit olduğundan ayrıca Peygamberimizin sünneti de apaçık belli ve net olduğundan hüküm ve kaidelerde bir azaltılma ve eksiltme söz konusu değildir.
Peki bizlere düşmanlık etmek isteyen bir kimse, çeşitli topluluklar üzerinden bizim dinimizin hükümlerini, kaidelerini, esaslarını çoğaltma, farklı noktalara odaklama, artırma yoluna giderse aynı tehlike Müslümanlar üzerinde baş gösterebilir mi? Müslümanların büyük kabul ettiği kişiler kendi kurallarını, kaidelerini, tarzlarını, özel ibadetlerini İslam dinine yapıştırmaya çalışırsa, bunları din olarak kabul eden Müslümanların hali nice olur? Birbirleri ile ayrılığa düşerler mi? Bir ayrılık söz konusu olmasa bugün ortak bir tepki olmaz mıydı?
Bugün Filistin’de ve dünyanın çeşitli yerlerinde yaşananlara Müslümanların ortak tepki verememesi bundan olabilir. Yöntem, fikir, gidiş tarzı, farklı yöne odaklanma ve dilde birlik sağlanmasına yönelik projeler etkin olabilir.
Son kelam olarak; Bu 12 Hristiyan kabilesinden içinde bulunduğu fitne durumunda tek bir kabilenin kurtuluşa erdiği söylenir. O da İncil’de yazan Ahmed (son peygamber) adına sığınanlardır. Bu hayatımızın çıkmazlarında doğruyu bulabilmemiz adına önemli bir yöntemdir. Gerek Filistin, gerek hayatınızda karşılaştığınız durumlarda doğruyu idrak edebilmeniz için; “Acaba Hz. Muhammed (sav) bu durumda olsaydı (yanımda olsaydı), ne yapardı?” diye düşünmeniz etkin bir yöntem olabilir…