Naziler’in yöntem ve soykırım planını izleyen İsrail, yaptığı eylemleri normalleştirerek meşru müdafaa olarak dünyaya sunmakta ve böylece kötülüğün sıradanlığını kendi haklılığı olarak anlatmaktadır. İsrail ancak kendini ve hukuki ortaklığı bulunan devletlerin yöneticilerini kandırabilir ve aldatabilir. Peki ya insanlık? İnsanlık bu soykırımın cezasını kesmeyecek mi?
İsrail’in Filistin’de yaşattığı saf kötülük ve soykırım süreci için 7 Ekim 2023 tarihi sürekli gözler önüne getiriliyor. 7 Ekim 2023 tarihi itibarıyla İsrail Terör Devleti, Filistin’de çocukları, kadınları, sivilleri katlettiği gibi mekânı ve yaşam içerisindeki her şeyi yok etmeyi amaçlamıştır ve buna bugün de devam etmektedir. Bir nevi Filistin’de “insani” yaşamı durdurmak istemektedir! Bu saldırılar ve katliamlar 1917 Balfour Deklarasyonundan itibaren sürmekteyse de ana noktası 1948 yılında İsrail Terör Devleti’nin resmi işgal süreciyle başlamıştır. Yaklaşık 75 yıldır süren bu katliam ve soykırım sürecini 7 Ekim 2023’te Gazze’de başlayan diğer katliamlar ve kaostan ayıran nedir? İsrail 75 yıldır, Filistin’de katliamlar ve saldırılar düzenliyor. Bugün yaşanılan sürecin bu kadar korkunç olmasının ve acilen insanlığın bir şeyler yapmasının ana saikı, sebebi ne olmalıdır? Neden bugün tüm insanlık, İsrail’in karşısında durmalıdır? Yoksa İsrail’in işlediği bu soykırımdan tüm insanlık mı suçludur? Bu sorular bugün bütün insanlığın muhatabı durumundadır…
“AUSCHWITZ’DEN SONRA ŞİİR YAZILAMAZ”
Adorno’nun, “Auschwitz’den sonra şiir yazılamaz.” cümlesini, bugün “Gazze’de yaşananlardan sonra hayat normal bir şekilde devam edemez.” şeklinde yeniden ifade edebiliriz. Adorno, Auschwitz’de Yahudi toplama kampında yaşanan acı ve trajedi, şiir ile bir tüketim nesnesine dönüşmesin diye şiir yazılamaz demişti. Bugün sosyal medya ve teknolojik gelişmelerle İsrail yaşattığı soykırımı ve katliamları sıradanlaştırarak bir soykırım filmi gibi sunduğu, hayatın bütün alanlarında dünyaya bu soykırımı resmettiği için günde 200 üzerinde çocuk katledip Filistin halkının “insani” kişiliğini birer rakama dönüştürmeye çalıştığı için Gazze’de yaşananlardan sonra hayat normal akışında devam edemez! Etmemeli! İsrail’in soykırımı bir sosyal medya içeriği gibi sıradan bir paylaşım olarak sunması, insanoğlunun düştüğü acziyeti ve çaresizliği de göstermektedir!
Bugün, tüm dünyanın gözlerinin önünde İsrail’in soykırım yapmasına, batı dünyasının “İslam düşmanlığı ve oryantalist” gelenek ile bu soykırımı, vahşeti, barbarlığı, saf kötülüğü ve insan dışılığı meşrulaştırma ve sıradanlaştırma çabaları, ülkemizde de “Arap” ve “Orta Doğu” karşıtlığı üzerinden etki ajanları ve kurulu düzenin Siyonist yanlıları tarafından yapılmaktadır. İsrail, bebek katlederken, “Ama onlar da Müslümandı.” diyenler ile İsrail bir ülkeyi toptan yok etmek istediğinde “Ama onlar da Arap idi.” diyenleri tüm vicdanları ve kalpleri kararmamış insanlar da zaten tarihin çöplüğüne atarak o ebleh ve müptezel grubu yargılayacaktır. Dünya’nın iyi insanları, bu saf kötülüğü yapanları ve onları destekleyenleri asla unutmayacaktır. İsrail, saf kötülük iken bugün onun karşısında duran herkes “saf iyiliği ve insanlığı” temsil etmektedir.
İNSANLIĞA SAVAŞ AÇTILAR
Neden bugün tüm insanlık, İsrail’in karşısında durmalıdır? Bu soruya, saf kötülüğün ve soykırım sürecinin artık sıradanlaşması ve normalleştirilmesi olarak cevap verebiliriz. İsrail Terör Devleti, bugün Batı dünyasının yönetici sınıfını da yanına alarak uyguladığı soykırımı, saf kötülüğü “normal” sıradan ve meşru olarak göstermeye çalışmakta. Bunun için de var olan bütün diplomatik, teknolojik, ekonomik ve araçsal gereçleri bu amaç doğrultusunda kullanmaktadır. Bugün Filistin’de soykırıma uğrayan sadece “Filistinli bebek” değildir, tüm insanlığın değerleri ve binlerce yıldır inşa ettiği medeniyet ve hukukun hatta insan onurunun ta kendisidir. Bu soykırımın ötesi, saf bir kötülük halidir. Bu soykırım aslında insanlığın bütün insani değer ve haysiyetine yönelik bir intihar girişimidir. İsrail Terör Devleti, soykırıma ve katliamlarına devam ettikçe ne yazık ki her saniye insanlığa bir intihar girişiminde bulunmaktadır! Öldürülen Filistin halkının bedeni değil, insanlığın ruhudur! Bugün İsrail, Filistin’de tüm insanlığın ortaklaşa kurduğu insani değerleri ve ilmi tekâmülü bombalamaktadır. Bu, insanlık tarihindeki sayısız felaketlerin içerisinde en tehlikelisini, bir kara deliği oluşturmaktadır. Bu kara delik, İsrail’in kendisidir ve insanlığın “zihinsel ve değerler sistemi” olarak yok edilmesi ile karşı karşıya kalma sürecinin tam olarak adıdır. Bundan dolayı, tüm dünya bu soykırımdan mesuldür. Soykırıma uğrayan insani değerler ve insan haysiyetinden başkası değildir. İnsan kutsaldır. Ancak İsrail siyonist bir zihniyetle “insan”ın kendisine savaş açmıştır. Bu soykırımın muhatabı, Hazreti İnsandan başkası değildir! İsrail, bu soykırımı, bilinçli ve iradeli bir şekilde yönetici sınıfının alt katmanlarına da yayarak gerçekleştirmektedir. Emir komuta zinciri dâhilinde değil, İsrail terör devletinin erklerinin bir vücut olarak kötülüğe bulanması ve ne yaptıklarının tüm hücrelerine kadar farkında olması bu soykırımı, tarihteki diğer kötülüklerden farklı kılıyor. Bugün İsrail, insanoğlunun kendisine savaş açmıştır.
“Kötülüğün sıradanlaşması” kavramı ilk kez, Nazilerin uyguladığı soykırım sürecinde aktif görev alan ve savaş sonrası Arjantin’e kaçan buradan da İsrail ajanlarınca yakalanıp Kudüs’e kaçırılan eski Nazi subayı Yarbay Adolf Eichmann’ın (1906-1962) yargılanması ve Eichmann’ın savunması üzerine Hannah Arendt isimli Yahudi kökenli bir Alman yurttaşı tarafından kullanılmıştır. Nazi katliamlarını kötülüğün sıradan bir eylemi olarak anlatan Hannah Arendt, Nazilerin, Yahudilere uyguladığı soykırım amaçlı toplama kamplarında da bulunmuştur. Bu kampların en yoğun ve en çok ses getireni dolayısıyla da Nazi katliamlarının ve bu anlamda kötülüğün sembolü “Auschwitz” idi. Öyle ki “kötülük” bile terim anlamı itibarıyla Auschwitz ve diğer toplama kamplarında gerçekleştirilenleri ifade etmede kifayetsiz kalmış, bütün bu vahşet holokost (holocaust) kavramı ile dile getirilmiştir. Arendt’e göre, Naziler sadece Yahudilere değil bütün insanlığa karşı suç işlemiştir. Bu ise ahlaki manada kötülüğün tam olarak kendisidir. Kötülüğün nedenini açığa çıkarmaya çalışan Arendt, Nazilerin işlediği cürümlerin bilinen kötülükten farklı olduğunu ve insanca anlaşılabilir sebeplerle açıklanamayacağı sonucuna varmış, bu yeni suç türünü “radikal kötülük” olarak isimlendirmiştir. Ancak işin ilginç yanı Yahudilerin fiziksel imhasını amaçlayan soykırım sürecinde aktif rol alan Nazi kolluk kuvvetlerinin ve dolayısıyla Eichmann’ın da bu işi alelade, sıradan bir görev olarak görmeleri ve yerine getirmeleriydi. Arendt, tam olarak bu sebepten ötürü, ölen Yahudiler değil “insanlık” demişti...
BİLE İSTEYE SUÇ İŞLEMEK
İnsan katletme işi o kadar basitleştirilmiş ve sıradanlaştırılmıştı ki; “En ağır cezalardan birini alan cani, fırsat buldukça çocuklara sosis dağıtıyor; on binleri ölüme yollayan doktor, onunla aynı üniversitede okumuş bir kadını, ona gençliğini anımsattığı gerekçesiyle ölümden kurtarıyor; ertesi gün gaz odasına yollanacağı halde yeni doğurmuş bir anneye çikolata yollayabiliyordu”. Üstelik Alman halkının büyük bir kısmı da bu durumu olağanüstü bir normallikle karşılamıştı. Ayrıca her ne kadar sıradan bir suçlu olarak görülmese de söz konusu davanın sanığı olan Eichmann’ın duruşmalardaki davranış ve söylemlerinde de ilk bakışta fark edilir herhangi bir sıra dışılık yoktu. Tutumu normal bir suçtan yargılanan ve üzerine atılı suçu inkâr eden sıradan bir suçlununkinden farksızdı. Bu kadar kötülüğe karışmış, canavarca toplu katliamların organizesinde görev almış birisi nasıl bu kadar normal olabilirdi? Yani, Nazi ordusu için bir Yahudi katletmek sıradan bir emirden başka bir şey değil miydi? Bir çiçek sulamak gibi bir şey miydi bir bebeği katletmek? Ya da bir askerin görevde yükselmek için binlerce sivili gözünü kırpmadan yok etme süreci miydi? Arendt bu soruya, “Aynen öyle” cevabını veriyor. Naziler, o kadar normalleştirmişlerdi ki “öldürmeyi, katletmeyi” sıradan bir davranış şekline -bir emre- dönüştürmüşlerdi, yaptıkları cürümleri! Katlettikleri insanları insanlıklarından çıkartarak, şeyleştirerek katletmelerini sıradanlaştırmaları saf kötülüğün sıradan bir eylem haline gelmesi aşaması da diyebiliriz. Arendt, Nazilerin, Yahudi holokostunu yapmasını “fikirsizlik” kavramıyla açıklamaya çalışmıştır. Yani, Nazileri düşünmeden, sorgulamadan, amaçsız bir robot olarak verilen görevi yerine getiren bir grup olarak görmüştür. Naziler, Yahudileri, insanımsı hayvan gibi görerek katletmişlerdi. Tıpkı bugün tüm dünya devletlerini yanına alan İsrail Terör Devletinin Filistinlileri, insanımsı hayvan diyerek katletmesi gibi. İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant da zaten “Gazze Şeridi’nin tamamen kuşatılması emrini verdim. Elektrik olmayacak, yiyecek olmayacak, yakıt olmayacak, her şey kapalı. İnsansı hayvanlarla savaşıyoruz ve ona göre davranıyoruz.” şeklindeki açıklamasıyla bunu açıkça ortaya koyuyor…
Naziler, sıradan bir emir gibi Yahudileri katlederken bugün Yahudiler sıradan ve basit bir davranış gibi değil bilakis kasıtlı ve bilinçli bir kötülükle Filistin halkı özelinde tüm insanlığın değerlerine savaş açmış durumda. Üstelik Naziler uyguladıkları soykırım sonrası hâlâ bedel öderken Yahudiler bedel ödemeyi geçin büyük devletlerin desteğiyle bu soykırıma devam etmekte. İşte bundan ötürü bu soykırım sonrası dünya eski dünya olmamalı! İsrail, Filistin halkının insani bütün değerlerini yok sayarak, katlederek onları insansızlaştırmaya çalışmaktadır. Bunu daha önce Naziler, Yahudiler üzerinde totaliter bir şekilde denemişti. Aynı yöntem ve soykırım planını izleyen İsrail, yaptığı eylemleri normalleştirerek meşru müdafaa olarak dünyaya sunmakta ve böylece kötülüğün sıradanlığını kendi haklılığı olarak anlatmaktadır. İsrail ancak kendini ve kendi ilişkileri sonrası ortaya çıkan hukuki ortaklığı bulunan devletlerin yöneticilerini kandırabilir ve aldatabilir. Peki ya insanlık? İnsanlık bu soykırımın cezasını kesmeyecek mi? Kesinlikle bu ceza kesilecek!
TERÖR DEVLETİ YARGILANACAK
Bugün, dünya halkları, İsrail Terör Devleti’nin uyguladığı soykırımın ve saf kötülüğün farkındadır. Vicdanı ve kalbi mühürlenmemiş olan herkes, Yahudiler dahil İsrail Terör Devleti’nin karşısındadır. İnsanoğlunun binlerce yıldır oluşturduğu bütün değer, inanç, örf ve ahlaki yapısı bir terör örgütü gibi davranan İsrail tarafından kaybedilecek durumda değildir. İsrail Terör Örgütü önümüzdeki günlerde başarısızlığa mahkûm olacak ve mutlaka yargılanacaktır. Nasıl ki; Naziler ve Nazi ideolojisinin bir parçası olarak Yahudi katleden Alman askerleri yargılandı ve cezalarını gördülerse, İsrail Terör Devleti de yargılanacaktır. Bugün, ekonomik, siyasi ve teknolojik araçları kullanarak uyguladıkları soykırımı sıradan bir kötülüğe çevirmeye bile güçleri yetmeyecektir. Çünkü İsrail Terör Devleti bile isteye ve inanarak bu radikal kötülüğe dönüşmüştür. İsrail Terör Devleti artık, dünyanın nefret objesidir. Bunun değişmesi asırlar alacaktır. Sokaklar, sosyal mecralar, meydanlar bugün İsrail’e dur diyorsa, yarın da yargılayacaklardır! İsrail Terör Devletinin açtığı bu kötülüğü ancak insanoğlunun kendisi durduracaktır. Bugün dünya halklarının sokaklarda meydanlarda sosyal mecralarda yaptıkları söylemler, paylaşımlar, yürüyüşler ve protestolar insanoğlunun hâlâ kalbinin insanoğluna verdiği değeri ve hürmeti öldürmediğini kanıtlar niteliktedir. İnsanlık ölmediği sürece İsrail Terör Devleti asla zafere ulaşamayacaktır. Bugün bize düşen, İsrail Terör Devleti yargılanırken insanlığımızı daha da perçinleyecek bir ruha ve zihniyete sahip olacağımız bir bedene kavuşma istenci olacaktır! İsrail, bebek katlederken bahaneler üreten ırkçıları ve İslam karşıtlarını ise tarih hiçbir zaman affetmeyecektir. Bu savaş iyiler ve kötüler arasında gerçekleşmektedir. İyiler her zaman galip gelecektir. Tarih bize bunu böyle söylüyor!