Namık Kemal, Ziya Paşa gibi dil ve edebiyatımızın zirve şahsiyetlerinin hatırasından izler taşıyan Kıbrıs, Türkçenin ebedî yurtlarından biridir. Yaklaşık beş asır önce başlayan kutlu hikâyenin, Türkçe sevdalısı kişi ve kurumların çabalarıyla ilelebet süreceğine kuşku yok. TDK, son yıllarda attığı adımlarla böyle bir bağın tekrar kurulmasını sağladı.
Adını topraklarında bol miktarda bulunan bakır madeninden (Lat. cuprum) alan Kıbrıs, yaklaşık 500 yıllık bir Türk yurdudur. Doğu Akdeniz’in kuzeydoğu köşesinde yer alan adanın Türkiye kıyılarına uzaklığı 70 km’dir. Kuzey sahillerinden Toros Dağları rahatlıkla görülebilecek kadar da Anadolu yarımadasına yakındır.
Şekil olarak şahadet parmağı İskenderun Körfezi’ni gösteren bir eli andıran Kıbrıs, hemen yanı başındaki Anadolu yarımadasının sadece jeolojik bir parçası değildir. Özellikle adanın kuzey kesimi; tarihi, nüfusu, kültürü, dil ve edebiyatıyla hem Anadolu yarımadasıyla hem Türk dünyasıyla bir bütün teşkil eder.
Kıbrıs; stratejik konumu ve ticari önemi dolayısıyla asırlarca Müslümanlarla Hristiyanlar arasında mücadele alanı olmuştur. Hz. Osman’ın halifeliği sırasında adanın, İslam toprakları arasına dâhil edilmesi gündeme gelir. Suriye Valisi Muaviye, halifeyi ikna ederek Kıbrıs’a donanma gönderir. Onun 648-649 yılında Kıbrıs’a düzenlediği sefere ashaptan birçok kişi katılır. İslam tarihinde “Hala Sultan, Hala Hatun, Ümmühan Sultan” isimleriyle bilinen, bugün çok sayıda şehitle birlikte adanın manevi muhafızlığını yapan Ümmü Haram bint-i Milhan da bu kutlu sefere koşanlardan biridir.
Uzunca bir süre Bizans ve Venedik hâkimiyetlerinde kalan ada, II. Selim zamanında Osmanlı toprağı olur (1571). O tarihteki demografik yapısı adanın savunması ve ekonomik kalkınması açısından yetersizdir. Bunun için Anadolu’nun muhtelif sancak ve kazalarından sürgün veya teşvik yoluyla önce 5720 hane buraya nakledilir. Böylece Anadolu, Karaman, Rum ve Dulkadır (Maraş) eyaletlerinden yüzlerce kişi Kıbrıs’a yerleşir. Fetihten sonra yapılan düzenli iskânlarla adadaki Türk varlığı kısa sürede önemli bir orana ulaşır.
Osmanlılar zamanında uzunca bir dönem huzur içinde hayat süren ada halkı, 20. yüzyılda büyük acılara maruz kalır. Yaşanan büyük olaylar sonunda adada kuzeyde Türklerin, güneyde ise Rumların egemen olduğu iki devletli bir yapı ortaya çıkar. Hâlihazırda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) olan ismini ise 15 Kasım 1983 tarihinde alır.
Resmî dilin Türkçe olduğu ülkede günlük dil ve yerel söyleyişte birtakım dillerin tesiri hissedilmekle birlikte her yerde Türkçe konuşuluyor, yazılıyor. Yakın tarihte karşı karşıya kalınan onca zorluğa ve baskıya rağmen Türkçe, bu iklimde Kıbrıs Türkleri gibi, dimdik ayakta. Bununla birlikte küreselleşmenin bütün dünyayı etkisi altına aldığı günümüzde özellikle genç kuşaklara kimlik bilinci aşılayan, onları muhteşem tarih ve medeniyetimizle buluşturan ve aidiyet duygusunu geliştiren çabalar içerisine girmek gerekiyor. Bu noktada dil, yani Türkçe kendisinden yararlanılabilecek ilk ve en gelişmiş sistem olarak öne çıkıyor.
Ülkenin son yıllarda karşı karşıya kaldığı bir gerçek daha var: göç. Dünyada ve bölgede yaşanan hadiseler nedeniyle, bugün adada ilk ve ortaöğretim kurumlarında sınıfların önemli bir kısmını Türkçe bilmeyen öğrenciler oluşturuyor. Bunun, eğitim başta olmak üzere bazı alanlarda ciddi sorunlara yol açtığı / açacağı muhakkak. İşte bu noktada kolları sıvayan Türk Dil Kurumu (TDK), taşıdığı sorumluluk bilincinin gereği olarak üzerine düşeni yapmaya çalışıyor. Kurum, bu amaçla paydaşlarıyla birlikte geçen yıldan beri bir dizi etkinliğe imza attı.
Kıbrıs’ta Türkçe hareketliliği, TDK’nin geçtiğimiz yıl tertip ettiği “Türkçenin Yabancılara Öğretiminde Yaşanan Sorunlar Çalıştayı” ile başladı. Kurum’un; T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı iş birliğiyle düzenlediği faaliyetler; 5-7 Şubat 2024 tarihlerinde eğiticilerin eğitimi programı ile devam etti. Programlarda ülkedeki okullarda görev yapan yaklaşık 150 öğretmene TDK üyeleri ve uzmanlar tarafından “Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretiminde Anlama Becerilerinin Öğretimi, Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğreti-minin Temel İlkeleri ve Hedef Kitleye Uygun İçerik Belir-leme, Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretiminde Dil Bilgisi Öğretimi” gibi konularda eğitim verildi.
Kıbrıs’ta Türkçe günleri, 15 Nisan’da başlayan “Atatürk ve Türkçe” temalı konferanslarla devam ediyor. 3 Mayıs’a kadar sürecek olan programlarda TDK Bilim Kurulu Üyeleri öğretmen ve öğrencilerle buluşacak. Lefkoşa, Girne, Gazimağusa, Güzelyurt gibi şehirlerde bulunan 22 lisede akademisyenler, dil-kimlik-kültür başlıklı konuşmalar yapacak; Türkçenin tarihi, gücü, zenginliği, söz varlığı, ifade imkânları, dünya dilleriyle teması vb. konular üzerinde duracak. Namık Kemal, Ziya Paşa gibi dil ve edebiyatımızın zirve şahsiyetlerinin hatırasından izler taşıyan Kıbrıs’ta öğrenciler, 15 gün boyunca Türkçe haritası üzerinde keşiflere çıkacak.
Akdeniz’in üçüncü büyük adası olan Kıbrıs, Türkçenin ebedî yurtlarından biridir. Üç kıtayı birleştiren bu güzel adada yaklaşık beş asır önce başlayan bu kutlu hikâyenin, Türkçe sevdalısı kişi ve kurumların çabalarıyla ilelebet süreceğine kuşku yok. TDK, son yıllarda attığı adımlarla böyle bir bağın tekrar kurulmasını sağladı. Sürecin başaktörlerinden biri olarak Türk Dil Kurumunun, paydaşlarıyla birlikte bu bağı güçlendirip geleceğe taşıyacağına olan inancımız tamdır.