Bugün, onlarca insana kameralar önünde işkence yapılıyor, çocuklar acımasızca öldürülüyor. Askeri politikalar bu yaşananları ne ölçüde izah edebilir? İsrail ve süreçteki destekçilerinin temel amacı, direnişi psikolojik olarak yenmek, direniş kültürünü sözlüklerinden silmek ve bunu bir daha hatırlamaya cesaret edemeyecekleri bir yıkımı Gazze’ye bırakmak var.
İsrail’in kurulmasının arkasındaki oryantalist düşünce, bugün Gazze’de devam etmekte olan şiddette etkilerini hâlâ hissettirmekte. İsrail, işgali sadece askeri amaçla değil, aynı zamanda psikolojik hedef ve kapsamlar doğrultusunda da devam ettiriyor. Sadece İsrail değil, ABD’nin, saldırıların ilk gününden bu yana ortaya koyduğu koşulsuz destek de bu imaj psikolojisi kapsamında ele alınmalıdır.
İSRAİL, ABD’NİN İZİNDE YÜRÜYOR
Dış politikasını oryantalist fikirler ile şekillendiren ABD, özellikle 11 Eylül’ün ardından imajın da askeri baskı kadar önemli olduğu düşüncesi ile hareket etti. İçinde Bernard Lewis’in de olduğu, Irak’ı işgal etmek için bir araya gelen heyetin sunduğu öneriler, bugün İsrail’in Gazze politikaları ile birebir örtüşmekte; yani “psikolojik olarak yıkmak ve teslim olmaya zorlamak…”
Bağdat’ın işgali işte bu düsturla devam ettirildi. İslam dünyasının en önemli medeniyet merkezlerinden biri olan Bağdat’ın yıkılması demek, tüm İslam dünyası için önemli bir mesaj olacaktı ABD ve oryantalist fikir adamları için. Yapısı gereği saldırgan(!) olarak tarif etikleri doğunun diz çökmesi için şiddet, kaçınılmaz bir çözümdü. Tıpkı ilk yerleşimler ile Filistin topraklarına gelen Siyonistlerin Batı desteği ile Filistin topraklarında kolonileşirken kullandıkları fikri altyapı gibi. Başka türlü Filistin topraklarında kalıcı olma şansları olmadıklarını düşündüler ve ardı arkası kesilmeyen saldırı süreçleri başladı.
AMAÇ DİRENİŞ KÜLTÜRÜNE SON VERMEK
Halihazırda 41 km uzunluğunda ve 12 km genişliğindeki Gazze’nin bu kadar uluslararası güç ve koalisyonunun -ki yönelttikleri gücün önemli ölçüde dahi kullanabilecekleri bir arazi yok- saldırılarının hedefinde olması, imaj kapsamında ele alınmalıdır. Bağdat’ta olduğu gibi Gazze’de de uygulayıcıların aklındaki fikirler, kutsal ibarelere dönüşüyor ve şiddet kutsanmaya devam ediyor.
Bugün, onlarca insana kameralar önünde işkence yapılıyor, çocuklar acımasızca öldürülüyor. Askeri politikalar bu yaşananları ne ölçüde izah edebilir? İsrail ve süreçteki destekçilerinin temel amacı, direnişi psikolojik olarak yenmek, direniş kültürünü sözlüklerinden silmek ve bunu bir daha hatırlamaya cesaret edemeyecekleri bir yıkımı Gazze’ye bırakmak var.
Bu aşırılıklar, direnişin varlığını tüm yönleri ile ortadan kaldırmayı hedeflese de ABD’nin Orta Doğu deneyimleri bunun doğru olmadığını defalarca gösterdi. Aşırılıklarla dolu uygulamalar psikolojiyi kırmak yerine bilinci ve mücadeleyi daha da arttırıyor.
YERLE BİR OLAN MİTİ ONARMAK İSTİYOR
Aşırılıkların arkasındaki bir diğer amaç da 7 Ekim’den bu yana İsrail’e dair oluşan algının silinmesidir. 7 Ekim’den sonra görüntüler, tanklara karşı mücadele eden insanların her türlü donanım ve teçhizata sahip İsrail askerlerine karşı kurduğu üstünlüğü gösteriyordu. İsrail için bu imaj düzeltilmeli ve hafızalardan silinmeli, bu görüntülerin yerine yenileri yerleştirilmeliydi. Yeni görüntüler kahramanlık(!), direnişe karşı üstünlüğü ve halkın direnişe olan öfkesini içermeliydi. İsrail’in aşırılıklarla dolu sahneleri tüm dünyaya izletmek istemesi, şok psikolojisinin kapsamında gerçekleştirilen bilinçli bir politika. İsrail, şiddet ve abluka politikalarının akılda kalmasını, kendisine dair diğer yıkıcı imajların ise silinmesini istiyor. İsrail, 11 Eylül sonrası ABD’nin Orta Doğu’da izlediği politikaları bir minvalde takip ediyor.
VAROLUŞU PROPAGANDAYA DAYALI
İsrail, görüntünün önemine hayati anlamlar yükleyen, varlığı için devasa bir reklam makinesine ihtiyaç duyan neredeyse tek ülke. Varlığı önemli ölçüde propagandaya dayanmakta. Bu yüzden İsrail’in varoluş mücadelesinde imajlarla çevrili psikolojik savaş, merkezi bir yer oynamakta. İsrail, bu algı ve propagandayı yürütebilmek için bakanlık dahi inşa etti. İsrail’in varlık mücadelesinde psikolojik eksen önemli olduğu için, İsrail’de stratejik konular için bir bakanlık kurdu. “Stratejik İşler Ofisi”, İsrail’in tehdit olarak algıladığı ya da lanse etmek istediği olgulara karşı kurulan ve başbakanlığa bağlı bir propaganda mekanizması. Küresel boykottan, yerel tehditlere karşı bu ofisin sorumluluğunda imaj çalışması sağlanıyor. Başta Meta olmak üzere sosyal medyadaki İsrail propagandası da yine bu ofisin hedefleri arasında.
İSLAM ALEMİ İÇİN ÖNEMLİ BİR EŞİK
Gazze bu günlerde sadece güvenlik değil, fikirsel ve kültürel bir mücadele yeri. İslam dünyasının stratejik merkezlerinden biri daha teslim olmaya zorlanıyor. Gazze’deki yıkımın ve saldırıların devam etmesi, coğrafi değişimin ötesinde tarihin hesabını acı şekilde soracağı bir gerçeklik ortaya çıkarıyor. Arap Baharı’nın ardından önemli sosyolojik kırılmalardan geçen İslam dünyası için Gazze önemli bir eşik. Buradaki krizin devam etmesi halinde toplumlarda yeni bir psikolojik kırılmanın geleceği öngörülüyor.
Bu aşırıcı faaliyetler ise Gazze ile sınırlı değil. Gazze ile eş zamanlı Batı Şeria’da bu radikallikten nasibini almakta. Ablukanın 7 Ekim’i ortaya çıkarması gibi, Batı Şeria içinde gerçekleşen İsrail eylemleri de bu bölgede yakın zamanda yaşanması muhtemel krizlerin habercisi olmakta. Aşırı olarak adlandırılan İsrail siyasetindeki etkin isimlerin artık İsrail sosyolojisinde normalleşen siyasi refleksleri, İsrail’in imaj psikolojisinin değirmenine su taşımaya devam ediyor.
Tüm bunlar yaşanırken İsrail’in kendini dayandırdığı zeminler ise çelişkiler yumağı oluşturuyor. Çarpıtılan dini savlara sırtını yaslayan İsrail’in siyasi elitlerinin dini düşünceleri ile uygulamalarının tezatlık oluşturması, İsrail’in içinde olduğu kimlik bunalımını da gözler önüne seriyor. Bu bunalım, madalyonun iki zıt yönünü İsrail’de bir potada eritirken ilerleyen dönemler için çözülme noktaları olarak da değerlendirilebilecek sorunları işaret ediyor.