Her Ahî onuruna leke getirmemek yanında sanatında zirveye ulaşmayı ahlakî bir görev kabul etti. Bu yüzden, Ahîler tarafından üretilen ürünler el emeği-göz nuru sanat eserleri hüviyetinde oldu. “Hakkıyla çalışıp hakkıyla bizi geçenler bizdendir” ilkesini düstur edinen ustalar, çıraklarının ilerlemesini toplumsal gelişmenin esası olarak gördü.
Hz. Peygamber’in (sav) kılıcını Hz. Ali’ye hediye etmesi, genellikle Ahilik ve Fütüvvet teşkilatının kuruluş günü kabul edilir. Ahîler’de ahlakî değerlere bağlılık, meslek disiplinine gönülden uymak ve üyeler arasındaki özel kardeşlik bağına riayet etmek çok önemlidir. “Ali’den başka fetâ, zülfikardan başka kılıç yoktur” anlayışını rehber edinerek Hz. Ali’yi Pîr ve Baş Fetâ/Baş Ahî olarak tanımaları sûfiliğin de ötesinde bir hüviyet kazanmalarını sağladı.
Türkler anayurtları Orta Asya’da edindikleri ve Divan-ı Lügati’t-Türk’te geçen “akılık” kültürünün kapsadığı yiğitlik, kahramanlık ve cömertlik ilkelerini Müslüman olduktan sonra İslam dininin inanç ve ahlak değerleriyle kaynaştırdı. Anadolu’daki Ahîlik kurumunun özgünlüğünün sebeplerinden birisi de bu birikimdir. Akılık ülküsüne sahip Ahîler’in öncüsü olan Fütüvvet teşkilatı IX. yüzyılda İslam dünyasında ortaya çıkan ve sonraki yüzyıllarda Akdeniz ve çevresine yayılan meslekleri ve sanatları yaşatan çok kapsamlı bir örgütlenme ağına sahipti. Bunların bir dizi ahlakî ve meslekî ilkeye bağlılıkları vardı. Fütüvvet teşkilatı özellikle Mısır, Suriye ve Irak dahil olmak üzere İslam dünyasında etkiliydi. İslamî dönemde İspanya’da da üyeleri vardı.
XIII. yüzyıldan itibaren etkisi hissedilen teşkilat XIV. yüzyılda esas varlığını gösterdi. Anadolu’nun İslamlaşması ve Türkleşmesine katkı sağlayan Ahîler, Türk beyliklerinin toplumsal düzeni kontrol etmesine yardım etti. Osmanlı devletinin şehir hayatından güç alarak yayılmasına Ahîlik teşkilatı katkı sağladı. Ahîlik teşkilatı sayesinde Anadolu ve Rumeli’nin demografik yapısı da Türkler lehine dönüştü.
İBN BATTÛTA’NIN GÖZÜNDEN
Ahîlik hakkındaki bilgilerimizin kaynaklarından birisi de İbn Battûta’dır (1304-1369). Orhan Bey devrinde, 1332 yılında, Alanya Limanı’ndan girerek başladığı Anadolu gezisini büyük bir heyecanla sürdürdü. Anadolu şehirlerini neredeyse baştan sona gezen İbn Battûta, Ahîlik teşkilatı hakkında hem güvenilir hem de detaylı bilgiler verdi. İbn Battûta’nın Anadolu ve Kırım seyahati, Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarına ilişkin Türklerin ekonomik, siyasî, sosyal ve kültürel özelliklerini koruyup geliştirerek çetin koşullarda bir hayat mücadelesi içinde olduklarını gösteren eşsiz gözlemleriyle doludur. Gidip gördüğü köylerin, kasaba ve şehirlerin doğal ve demografik özellikleri yanında siyasî, ekonomik, sosyal ve kültürel yönlerini de incelemiştir. Adeta bir antropolog ve etnolog gibi XIV. yüzyılda Anadolu ve İslam dünyasının siyasî, beşerî ve fizikî haritasını yazıyla çizdi. Anadolu’da gittiği her şehirde genellikle Ahî zaviyelerinde konakladı. Ahilerin o çağda Anadolu’nun her köşesinde teşkilatlanmış olduklarına tanık oldu. Bu yüzden onun Rıhle adıyla bilinen seyahatnamesi Anadolu’daki Ahîlik teşkilatı ve Ahîlerin tarihi rolleri hakkında temel kaynaklar arasına girdi. Ahîler etik davranışları, karşılıklı yardımlaşmaları ve sosyal sorumlulukları ile güçlendi; demirciler, dokumacılar ve marangozlar gibi çeşitli zanaat ve meslekler için loncalar kurdular.
XIII. yüzyılın sonlarından itibaren, Osmanlı devleti’nin kuruluş aşamasında; XIV. yüzyıldan itibaren ise gelişmesinde Ahîlik teşkilatı diğer tasavvuf kurumları gibi önemli bir rol oynadı. Osmanlılar, Ahililerin gelenek ve uygulamalarından büyük ölçüde etkilendi ve onların birçok sosyal ve ekonomik yaklaşımını kendi yönetim sistemlerinin güçlendirilmesinde değerlendirdi. Ahî Evran ve Ahîlik öğretilerinin Anadolu’nun kültürü ve toplumu üzerinde kalıcı bir etkisi oldu.
TÜRK DİLİ, KÜLTÜRÜ VE SANATI
Ahîler Türkçe konuşan esnaf ve tüccarların bir arya gelip deneyimlerini paylaşmaları için ortak bir platform sağladı. Türkçe’nin çarşı pazarlardan başlayarak Anadolu’nun hâkim dil olmasına katkıda bulundu. Moğol istilalarının etkisiyle, Anadolu’ya doğru göç etmek zorunda kalanlar arasında Mevlana Celâleddin, Hacı Bektaş Veli ve Ahî Evran gibi büyük mutasavvıflar da vardı. Bu bilge kişiler Anadolu’daki insanlara dostluk ve kardeşlik mesajlarını ulaştırmak yanında göçmen olarak gelen Türklere manen önderlik edip geleceğe umutla bakmalarını sağladı. Anadolu’da şehirleşmelerini ve ülkede kalıcı bir yurt edinmelerini öğütlediler. Böylece yüksek bir dayanışma ruhu sergilerken, Anadolu’da Türk dili ve kültürünün yerleşmesi, Türk müziği, Türk örf ve adetlerinin korunması bağlamında önemli roller üstlendiler. Ahîler Türklerin şiir, müzik ve diğer sanatsal ifade biçimlerini yaşatan kişiler olarak tanındı.
Ahîler, misafirperverlikleri ve cömertlikleri sayesinde Türklerin kültürel geleneklerini yansıtan özgün bir mutfak geliştirdiler. Bu mutfak, günümüz Türkiye’sinde hala popüler olan kebap, pilav ve baklava gibi yemekleri içererek zamanla Türk mutfağını oluşturdu.
Ahilerin ortak kimlik duygusunu geliştirmeye yardımcı olan çeşitli ritüelleri ve gelenekleri de vardı. Mesela, yeni üyeler için başlangıç törenleri düzenlerler, özel kutlama ve anma günleri yaşarlardı. Bu uygulamalar, Anadolu’daki Türkler etrafında ortak tarih, dil ve kültür tesisine yardımcı oldu.
ESNAF KESESİ
Ahîlik teşkilatı üretim kalitesi için standartlar oluşturdu. Üretimi güçlendirmek yanında tüketicinin haklarını çiğnemekten de kaçındılar. Meslek ve toplum ahlakına riayet edip etik davranış ve adil ticaret uygulamalarını desteklediler. Bu durum Türkçe konuşan tüccarlar ve zanaatkarlar arasında bir topluluk ve güven duygusu doğurdu. Her esnaf grubu bir yardım sandığı kurardı. Buna Esnaf Kesesi, Esnaf Vakfı veya Esnaf Sandığı da deniyordu. Ahî teşkilatı adına toplanan aidatlar bir sandıkta toplanarak ihtiyaç duyan esnafa sermaye yardımı ve borç olarak tahsis ediliyordu. Mali açıdan zorluklarla karşılaşan üyeler için bir destek ağı sağladılar ve topluma geri vermenin önemini vurguladılar. Böylece Anadolu ve Rumeli’de Türk ekonomisinin gelişmesi sağlandı.
TOPLUMSAL ÖRGÜTLENME
Ahîlik karşılıklı yardımlaşma, kardeşlik ve sosyal sorumluluk ilkeleri etrafında örgütlenen etkin bir teşkilata sahipti. Ahîler bazı durumlarda siyasî etkiye dönüşen güçlü bir topluluk ve sosyal sorumluluk duygusuna sahipti. Zaman zaman iktidar ile halk arasında arabuluculuk yaptılar, yerel yönetim ve karar alma süreçlerinde rol oynadılar. Ahî zaviyeleri şehirlerden köylere ülkenin en uzak noktalarına kadar yayılmıştı. Bunlar toplanma, buluşma, haberleşme ve konaklama imkanlarına kadar birçok sosyal hizmeti de veriyordu.
İbn Battûta’nın gözlemlerine göre, Ahîler şehirlerini ziyaret eden yabancılarla ilgilenerek onları misafir etmek noktasında duyarlılık gösteriyordu. Ayrıca, bu tür misafirleri eşkıya ve vurgunculara karşı korumak için gerekli önlemleri de alıyorlardı.
Teşkilat mensuplarının evlilik, doğum, hastalık, vefat vb. durumlarda ortaya çıkan olağanüstü masraflarının karşılanmasında Ahîlik kurumu destek oluyordu. Ahîlik zaviyelerinde çeşitli merasimler yapılıyordu. İslamî değer ve uygulamaların Anadolu’da yayılmasına katkıda bulundular. Bu da güçlü bir aidiyet bağı ve Türk milletine mensubiyet duygusunu geliştirdi.
İLİM VE İRFAN
Ahîler, çocuk ve gençlerin İslamî öğretiler ve temel dersleri öğrenebilecekleri programlar yaptı ve medreseler kurdu. Bu, İslamî bilginin yayılması ve Anadolu’nun Türkçe konuşan nüfusu arasında okuryazarlığın gelişmesine yardımcı oldu. Mesleki eğitim ile temel eğitim arasında bir bağ kuruldu. Meslek ahlakının ilkelerini, İslam dininin öğretilerine dayandırarak bu ilkelere daha derin bir anlam kazandırıldı. Böylece meslek ilkeleri ile ahlakî ve dinî ilkeler arasında çatışma değil uyum sağlandı. Kaliteli üretim, standartlara uygun üretim, doğru bilgilere dayalı pazarlama, adil fiyat, emek hakkı, ürün değeri, müşteri memnuniyeti gibi temel alış-veriş kavramları sadece teorik düzeyde öğretilmedi, fiilen de uygulandı. Böylece, eğitim-öğretim reel hayatın bir parçası haline getirildi. Günümüzdeki meslek içi eğitim ve hayat boyu eğitim yaklaşımları, Ahîlik teşkilatının sunduğu eğitim-öğretimin parçasıydı.
BAYINDIRLIK
Ahîler, şehirdeki camiler, mescitler, medreseler, zaviyeler, çeşmeler, hamamlar ve diğer yapıların inşası ve bakımıyla da ilgilendi ve bu tesisleri işletti. Anadolu’ya yerleşen Türkler kendi mahallelerini kurdu, bulundukları şehirlere kendi varlıklarını yansıtan bayındırlık faaliyetleri yaptı. Zaviyelerin mimarisinde olduğu gibi, teknik ve sanatsal becerileriyle özgün Türk tarzı mimarisini oluşturmaya çalıştılar.
ORDU SAFLARINDA HİZMET ETTİLER
Ahîlik teşkilatına mensup kişilerin çoğu doğrudan doğruya veya dolaylı olarak Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu’nun askeri kuvvetlerinde görev yaptı. Cesaretleri ve sadakatleri ile diğer askeri birliklerden geri kalmadılar. Orduya farklı milletlerden askerler katılsa da ortak lisanın Türkçe olmasına katkı sağladılar. Askerler sefere çıktığında Ahîler orduya hem asker hem de meslek bilgileriyle katkı sağladı. Demirciler, kılıç ustaları, çadır ustaları, ok-yay ve zırh ustaları aşçılar, terziler ve nalbantlar gibi meslek sahipleri ordunun ihtiyaçlarını karşılamakta idi.
Diğer taraftan Anadolu’ya yeni gelen Türkler, bir yandan Bizans halkına, bir yandan da Orta Asya’daki şehirlerini yok ederek ilerleyen Moğollar’a karşı çetin bir varlık mücadelesi veriyorlardı. Ahîlik sistemi bir meslek dayanışması olduğu kadar yurt topraklarını sivil savunma güçleriyle koruyan bir teşkilat hüviyetindeydi.
ŞAHSİYET GELİŞİMİNİ ÖNCELEDİLER
Ahlakî değerler her toplum için önemlidir. Tüm toplumlarda ikili ve çoklu insan ilişkilerinde güven duygusunu sağlayan etik davranışlardır. İslam dünyasında Fütüvvet ve Ahîlik teşkilatı önemli görevler icra etti. Akdeniz’den Basra Körfezi’ne Bağdat’tan Anadolu ve Endülüs’e kadar uzanan geniş coğrafyadaki toplumların ahlak anlayışı İslamî değerler ile tanıştı ve etkilendi.
Moğol istilası sürecinde Anadolu’ya gelen Kalenderlik ve Rufailik ekollerine mensup bazı dervişler şehirlerde ve köylerde başkalarına el açarak dileniyordu. El emeğini, göz nurunu yücelten Ahîler dervişlik yönü kendilerine benzese de dilenmek gibi yiğitlik ve cömertlik ilkelerine ters düşen bu duruma karşı bir bilinç geliştirdi. Bu kişilere karşı ciddi bir örgütlenme sağlayarak gençlerin meslek sahibi olmasına yardım ederek asalaklıkla mücadele etti.
Ahîler gerek meslek gerekse toplumsal yaşamda örnek insan oldular. Erdemli insan ve erdemli toplumun önemini ortaya koydular. Her Ahî onuruna leke getirmemek yanında sanatında zirveye ulaşmayı ahlakî bir görev kabul etti. Bu yüzden, Ahîler tarafından üretilen ürünler el emeği-göz nuru sanat eserleri hüviyetinde oldu. “Hakkıyla çalışıp hakkıyla bizi geçenler bizdendir” ilkesini düstur edinen ustalar, çıraklarının ilerlemesini toplumsal gelişmenin esası olarak gördü.
Günümüzde Ahîlik teşkilatının devamı niteliğindeki esnaf örgütleri ile sanayi ve ticaret odalarının faaliyetleri kültürden sanata, eğitimden sosyal dayanışmaya kadar çok çeşitlidir. Özellikle büyük şehirlerimizdeki odalar kendi adlarıyla anılan üniversiteler kurmaya başladı. Bu üniversiteler bulundukları şehre ciddi katkılar verdiği gibi ticaret ve sanayii alanında nitelikli istihdam oluşturuyor.
İstanbul’da İTO, Ankara’da ise OSTİM ve TOBB tarafından kurulan üniversiteler kayda değer başarılı örnekler arasındadır. Ayrıca, hemen her ticaret odasının kurduğu ve devlete bağışladığı ilkokullar, ortaokullar ve liseler yanında spor salonları, kimya, fizik ve bilgisayar laboratuvarları ülkenin kalkınmasına katkılar sunmaktadır. Yine birçok esnaf teşkilatı ve ticaret ve sanayi odasının kültür yayınları vardır. Çağlar öncesine dayanan üretime, kaliteye, eğitime, yeteneğe, tecrübeye ve istihdam oluşturmaya önem veren Türk ekonomi anlayışı, sosyal ve kültürel değerleriyle gelişmesini sürdürmektedir. Ahîlik değerleri bugün de yaşamaya devam ediyor…