Çevremde çoğu kişiden duyduğum ve uzun zamandan beri değinmek istediğim bir durum var. Çoğu kişinin karşılaştığı ve bana anlatılan hikâyelerin birden fazla olması nedeniyle özellikle yazarak ifade etmek istediğim bir konu bu: Kadın ya da erkek fark etmeksizin kişilerin duygusal boşluk durumunda yaptığı hatalar…
Ve bu hatayı yapanların, bazı kimselerin ruhsal durumunu olumsuz yönde etkilemesine kadar varıp, âh ettirecek kadar acı veren hassas gönüllerdeki sonuçları…
Bahsetmek istediğim şu;
Bir şey ya vardır ya yoktur, ortası belirsizlik demektir ki; belirsizlik yıpratıcıdır. Dini perspektiften bakıldığında ise yıprattığınız kişinin vebalini almak da hayat boyu size birçok yönden yük olur.
Bir kimsenin hayatında duygu beslediği birisi varken, ilişkisine ara verdiği ya da duygusal bozulmalar yaşadığı dönemlerde farklı bir kişiye yönelim göstermesi durumu…Size de tanıdık geldi mi?
Hemen herkesin böyle bir hikâyesi vardır. Üstelik günümüzde bana anlatılan bu tür hikâyelerin sayısı o kadar fazla ki…
YARA BANTI MI, YARA MI?
Kişilerin yukarıda bahsettiğim dönemlerde o boşluğu doldurma çabası ile başka bir kişiye yönelerek, bunu umut veren bir davranış olarak görmeden üstelik hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam eder halleri ile karşılaştıysanız bahsettiğim hikâyelere siz de dâhilsiniz demektir.
Şunu unutuyoruz; iletişim sadece sözlü değildir. Sözsüz iletişim dediğimiz, etkileşimi sağlayan önemli bir iletişim türü vardır. Üstelik bu iletişim türünde duygular devrededir ki karşılıklı etkileşimi kişiler hisseder. Bir bakış, gülüş, hal ve tavırlar kişinin niyetini belli eder. Oysa ki hepimizin yanıldığı şey, duygusal anlamda umut vermenin sadece söz ile ifade edilen bir şey olduğudur.
Duygusal boşluğunu doldurma ya da başka bir kimseyi yara bandı olarak kullanma denemesinde bulunan kişi, karşı tarafa belirsizlik oluşturma davranışları ile umudun “u”suna giriş yapmıştır bir kere. Ancak sözlü bir ifade olmadığı için bunu ispatlamak zordur karşı taraf için. Sonra bir anda kişinin eylemleri, hal ve tavırları değişir çünkü o kişi duygusal deforme yaşadığı kişiye geri dönüş yapmıştır. Bir bakmışsınız ki, komik bir şekilde size karşı önceki tavırlarından eser kalmayan ve hayatındaki kişiden mütevellit kader mahkûmu gibi davranan ahlaklı kişi tavırları ile karşılaşırsınız.
Üstelik hayatındaki kişi ile tam olarak bağını kesmeden başka kimseye duygusal yönelim sergilemek hayatındaki kişiye karşı bir tür aldatmadır. Yöneldiği kişi ile fiziksel olarak bir etkileşim olmasa da bu durum duygusal bir aldatma ve samimi olmayan bir sevgi örneğidir.
DEĞİRMEN AĞIR DÖNER AMA İNCE ELER
Daha sonra kendi yoluna bakan ve “Ben ahlaklı biriyim” edalarında hayatına devam eden kişi karşıdaki kişinin kendi içindeki sorgulamaları ile bu konuda ahlaksız davranan kişi sanki o imiş psikolojisine sürükler.
Kişinin hakiki sevgi anlayışının denge sorunu yaşaması ile başlayan bu oyunda başta umutlandırdığı insan kaybediyor gibi görünse de oyunun sonunda kaybeden aslında kişinin kendisidir.
Bu durumu yaşayıp, ruhsal anlamda etkilenen ve psikolojik olarak manevi bir yönlendirme isteyenler için, inanç ve psikoloji temelinde şunu söylemek istiyorum:
Kendimizi suçlu psikolojisine sürüklemeyelim. Olana eyvallah diyerek, durumu sonunu hayra çıkaracak olana Yüce Allah’a sonsuz güven ve teslimiyet ile havale edelim.
Bil ki kelamdan da ötede sadece ah var, ah ki dünya onun üzerinde durur, gök kubbe onun harareti ile döner. Allah’ın değirmeni ise ağır döner ama ununu ince eler.
Sadece sabır…
İstifade etmek ve yaşayabilmek ümidi ile…