Türkiye'nin Libya Özel Temsilcisi ve AK Parti Ankara Milletvekili Emrullah İşler, "Doğu Akdeniz'de Türkiye'yi yok sayarak hareket edenlere 'dur' dedik çünkü biz büyük bir ülkeyiz" dedi.
İki ülke ilişkilerinin ileri seviyede olduğunu gösteren anlaşmaların, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanlık Konseyi Başkanı Fayiz es-Serrac başkanlığındaki meşru hükümetle imzalandığını söyleyen İşler, "Meşruiyet tartışması yapanlar aslında bunu sulandırmak istiyor, bu doğru değil" dedi.
İşler, Türkiye'nin, Akdeniz'in doğusuna yönelik tek taraflı adımlar atılmaması konusunda ilgili ülkeleri uyardığını ancak bu ülkelerin, Türkiye'nin uyarılarını hesaba katmadan tek taraflı adımlar attıklarını hatırlattı.
İşler, özellikle Türkiye'nin tanımadığı Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin, 2003'te Mısır, 2007'de Lübnan, 2010'da da İsrail ile tek taraflı anlaşma yaptığını anımsattı.
Akdeniz'e en uzun kıyısı bulunan iki ülke olan Türkiye ve Libya'nın anlaşma imzaladığına dikkati çeken İşler, "Bu anlaşma ile Doğu Akdeniz'deki güneybatı deniz sınırlarımızın bir kısmı belirlenmiştir. Anlaşma, Birleşmiş Milletler (BM) Deniz Hukuku Sözleşmesi, Uluslararası Adalet Divanı içtihatları dahil olmak üzere bütünüyle uluslararası hukuka uygundur. Kıyıların uzunluğu ve yönü deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasında dikkate alınmalıdır" diye konuştu.
"Ülkemizin hakkını gasbedenlere karşı attığımız bir adım" diyen İşler, anlaşmanın BM'ye de bildirildiğini söyledi.
Libya ile yapılan anlaşma sonrasında "Türkiye'nin diğer ülkelerle de görüşmeye ve müzakereye açık olduğunu" anlatan İşler, "Bu adımla hem Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin haklarını hem de Kıbrıs'taki Türk vatandaşlarımızın haklarını savunmuş olduk. İki ülkenin lehine olan bu anlaşmayla tavrımızı net şekilde ortaya koyduk. Türkiyesiz bir denklem kurulamayacağını gösterdik" diye konuştu.
İşler, Türkiye'yi dikkate almayanların, gerekli mercilere müracaatlar yapabileceklerini belirterek, "Bu iş uluslararası mahkemelere giderse Türkiye'nin lehine sonuçlanacağından eminim" dedi.
Türkiye'nin, Akdeniz'in doğusunda hakkının gasbedilmesini önlediğine dikkati çeken İşler, "Doğu Akdeniz'de Türkiye'yi yok sayarak hareket edenlere 'dur' dedik çünkü biz büyük bir ülkeyiz. Akdeniz'e bin 792 kilometre sınırımız var. En uzun sınır bizde. Türkiye yok sayılarak Akdeniz'in adeta Rum veya Yunan gölüne çevrilmesi hesapları, planları yapılıyor. Bu doğrultuda maalesef Akdeniz'e kıyısı olan ülkeler de kullanılıyor" ifadelerini kullandı.
İşler, Libya ile anlaşmaya ilişkin Yunanistan ve BM'den gelen açıklamaların siyasi değerlendirmeler olduğunu, bunları dikkate almadıklarını söyledi.
"Bir ihtilaf varsa ki olduğunu düşünmüyoruz, o zaman başvuracakları merci hukuktur." diyen İşler, bugüne kadar verilen kararların, ortaya konulan içtihatların Türkiye'nin haklı olduğunu gösterdiğine dikkati çekti.
"Türkiye'nin aslında bu hamleyle oyunu bozduğunu, oyun kurucu olduğunu ortaya koyduğunu" vurgulayan İşler, "Akdeniz'de bunu yaptık ancak Türkiye uzun zamandır Suriye'de izlediği politikalarla oradaki oyunları da bozdu. Türkiye, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekatlarıyla tezlerini dünyaya kabul ettirdi" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "uyuyan devi uyandırdığını" söyleyen İşler, şunları kaydetti:
"Bu devin hareket etmesi birilerini rahatsız ediyor. Türkiye'ye karşı birlik olmalarının nedeni bunlardan kaynaklanıyor çünkü çıkarları zarar görüyor. Bu coğrafyada bin yıllık geçmişi olan büyük bir ülkeyiz. Uluslararası hukukun bize sağladığı hakları sonuna kadar kullanırız. Bu hakkımıza sahip çıkarken başkalarının hakkını gasbetme gibi bir derdimiz yok. Adalet diyoruz ve Akdeniz'de de hakça bir paylaşım olsun istiyoruz.
Bunun için bu adımı attık. Bizi dinlemeyenlere karşı hamlemizi ortaya koyduk."
Türkiye'nin, Libya hükümetinin talebi doğrultusunda asker de gönderebileceğinin altını çizen İşler, "Libya tarafından talep gelirse her türlü desteği sağlarız. Esas mesele Libya'nın bunu istemesi. Libya'nın istemesi durumunda dost ve kardeş ülke olarak nasıl Katar'a, Somali'ye yaptıysak aynı şekilde Libya'ya da bu konuda yardımda bulunabiliriz" değerlendirmesinde bulundu.
İşler, Trablus'taki BM'nin tanıdığı meşru aktörlerin, 4 Nisan'dan bu yana Libya'nın doğusunda gayrimeşru, silah zoruyla yönetimi ele geçirmeye çalışan emekli asker Halife Hafter'e bağlı birlikler karşısında ciddi başarılar elde ettiğini hatırlattı.
Türkiye'nin, meşru aktörlerin yanında durmaya devam edeceğini vurgulayan İşler, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu konuda her türlü tedbiri almaya hazır olduğumuzu da ifade ettik, ediyoruz. Elbette Türkiye, uluslararası toplumun sessizliğini, meşru aktörlerin darbeci unsurlar tarafından nasıl hedef alınarak gayri hukuki yollara başvurulduğunu ve bunun 'demokrasi dedektifi' güçlerce nasıl desteklendiğini görmektedir. Mısır'da yaşanan da buydu. İmzaladığımız iki mutabakat muhtırasından biri karşılıklı güvenlik ve savunma iş birliğini öngörüyor.
Meşru hükümetin taleplerine göre uluslararası hukuk çerçevesinde Türkiye, Libya'ya gerekli desteğini sürdürmektedir. Karşılıklı iş birliği her geçen gün artmakta, bu durumun gelecek dönemde ise artarak devam edeceği öngörülmektedir."
Fayiz es-Serrac başkanlığındaki hükümetin, Roma deklarasyonuyla bütün uluslararası aktörlerin kabul ettiği ve BM'nin yetkilendirdiği meşru bir hükümet olduğunu belirten İşler, Hafter'in ise BM'nin Libya siyasetinin meşru çerçevesi gördüğü Libya Siyasi Anlaşması'na göre "illegal bir aktör" olduğuna dikkati çekti.
Birilerinin, bu tarihi anlaşmayı boşa çıkarmak ve işleviz kılmak adına Hafter'in Trablus'a yönelik illegal saldırılarından medet umduğunu, buna yönelik illegal desteğini artırdıklarına işaret eden İşler, şunları kaydetti:
"Krizin çözümüyle mükellef olanlar ise arızi yöntemleri ve hukuksuzluğu meşrulaştırmaktan başka bir şey yapmamaktadır. Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Suudi Arabistan ve Rusya'dan Hafter'e yardımlar yapıldığını bütün dünya biliyor. Son olarak Rusya'nın 'Wagner' adlı özel askeri şirketi, askeri denklemi Hafter lehine çevirmek adına operatif hale geldi. Türkiye, hukuk çerçevesinde Libya'da demokrasi ve sivil iradenin yanında olmayı sürdürmektedir.
Askeri çözümden medet umanlar bu coğrafyayla kader ve gönül birliği içinde olmayanlardır. Sayın Cumhurbaşkanımızın kaydettiği üzere Türkiye, Libya halkının meşru temsilcisi ve uluslararası olarak tanınan Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti'nden talep gelmesi durumunda Libya'ya asker göndererek, Libya'da askeri dikta kurmak isteyenlere karşı demokrasi ve sivil iradenin yanında olmaya hazırdır.
Bu noktada Cumhurbaşkanımızın Wagner örneği de doğru not edilmelidir."