Suriye’de 2011 yılında başlayan çatışma süreciyle güçlenen ve DEAŞ’tan boşalan alanlarda hakimiyet kazanan PYD/YPG Türkiye'nin müdahalesiyle denklem dışına itildi. ABD’nin desteği ile 2014 yılında oluşmaya başlayan terör koridorunu ortadan kaldıran ise Türkiye'nin Barış Pınarı Harekatı ile ortaya çıkan iki mutabakat oldu.
Süreci yenisafak.com’a değerlendiren Prof. Dr. Kemal İnat özellikle ABD ve Avrupa’da bazı aktörlerin istediği bu terör koridoru projesinin 14 günlük süreçle sonlandığını belirtti. ABD, Avrupa, Rusya ve Şam yönetiminin PKK/YPG konusundaki politikasının önemine vurgu yapan Kemal İnat değerlendirmelerine şöyle devam etti:
ABD ile birinci mutabakat ile Amerika Başkanı Trump’ın Türkiye ile uzlaşmak istediğini biliyoruz. Ama uzun zamandır terör örgütüne yatırım yapan ABD’deki bazı çevreler kolay kolay bundan vazgeçmek istemediler. Türkiye'nin bu konudaki kararlılığı ve ABD Başkanı Trump’ın bu konudaki rasyonel tutumu ile söz konusu mutabakat imzalandı.
Avrupa ayağına baktığımızda sahada olmadıkları için verdikleri desteğin çok da önemi yoktu. Türkiye sahada kendisini göstererek bu tehlikeyi bertaraf etmiş oldu.
İkinci aşama dün Soçi’de söz konusu olan mutabakat ABD'nin çekilme kararı ile Rusya daha fazla devreye girdi. Bizim için asıl kritik aktör haline geldi. Rusya ile birlikte Şam yönetimini de kast ediyorum. Bizim için önemli olan Şam yönetiminin PKK ile geçmişten beri kurmuş olduğu ilişkiler ve Şam’ın desteği ile kendini geliştirmesini düşünürsek onların tutumu.
Bu yeni aşamada ABD'nin çekilmesinden sonra Rusya ve Şam’ın tutumu bizim için çok önemliydi. Zaten bu ziyarette bu kaygı ile tamamen öne alma amacıyla yapılmış bir ziyaretti. Burada kararlaştırılan mutabakat ile zaten Rusya ve Şam yönetimin bir terör koridoru oluşturma düşüncesi yoktu. Ama şöyle bir risk olabilirdi. Terörle mücadele edilmemesi ve hatta Türkiye’ye karşı bir araç olarak kullanılması riski olabilirdi. Dün akşam imzalanan mutabakat ile Türkiye bu riski büyük ölçüde ortadan kaldırmış oldu.
Bu garantiler Türkiye'nin bundan sonra rahat olacağı anlamına gelmiyor. Türkiye orada gözetlemeye devam edecek. Oradaki YPG unsurlarının Türkiye’ye tehdit oluşturmayacak şekilde çekilmelerini gözetleyecek. Bu anlamda bir terör örgütü devletini PKK/YPG koridorunun tamamen ortadan kalktığını,
PKK/YPG’nin Suriye denkleminden tamamen dışarı çıktığını düşünüyorum.
ABD ve Rusya ile varılan mutabakatların ardından ortaya çıkan süreçteki risklere değinen İnat, sürecin dikkatle izlenmesi gerektiğinin altını çizerek, terör koridoru sürecini bitiren sahadaki askeri varlığa vurgu yaptı. Prof. Dr. Kemal İnat, ABD ve Rusya ile yapılan mutabakatın Türkiye'nin sahadaki varlığını garanti altına aldığını belitti.
Suriye’de 2011 yılında başlayan savaş terör örgütlerinin zamanla gelişeceği çatışma sürecini daha da derinleştireceği bir tarihsel akışı da beraberinde getirdi. Ortaya çıkan
PKK/KCK örgütünün Suriye'nin kuzeyinde PYD adı altında hızla örgütlenmesine zemin hazırladı. Rejime bağlı askeri güçlerin merkeze doğru çekilmesiyle 19 Temmuz 2012’de Ayn el-Arap ve diğer bölgelerin kontrolü YPG’nin eline geçti. Terör örgütü PYD, Afrin, Ayn el-Arap ve Haseke bölgelerinde etkili bir şekilde örgütlendi. 12 Kasım 2013 tarihinde
Afrin, Cezire ve Kobani
isimleriyle üç kanton bölge ilan eden PYD, 30 Ocak 2014 tarihinde ise Kuzey Suriye'nin bazı kısımlarında PYD öncülüğünde
özerklik ilan etti.
Takvim yaprakları 2014 yılı ocak ayını gösterdiğinde Türkiye'nin güney sınırında ABD eli ile oluşturulacak haritanın ilk adımları da atılmaya başlandı. Terör örgütü DEAŞ’ın başta Rakka olmak üzere, Haseke, Halep’in doğu ve Türkiye sınırına doğru uzanan hat DEAŞ’ın eline geçti. Eylül 2014’te ise neredeyse Ayn el-Arap’ın etrafındaki bütün köyler DEAŞ’ın hakimiyetine geçti. Ayn el-Arap’ın DEAŞ tarafından ele geçirilmesi ile birlikte uluslararası koalisyonu kuran ABD, Suriye ve Irak’ta DEAŞ’a hava saldırılarına başladı. Amerika'nın operasyonlarının özellikle DEAŞ ve YPG arasındaki çatışmalı alanlarda yoğunlaşması ile
ABD, 2015 yılında ise terör örgütünü Suriye Demokratik Güçleri (SDG) adı altında topladı.
ABD Özel Kuvvetler Komutanı Orgeneral Raymond Thomas, 22 Temmuz 2017’de YPG’nin adını kendilerinin tavsiyesiyle “Suriye Demokratik Güçleri” (SDG) olarak değiştirdiğini açıklamıştı. ABD’nin kesintisiz ve yoğun hava desteğiyle Fırat’ın batısına yöneldi. Örgüt, 27 Aralık 2015'ten itibaren
Dört yıl sonra ise terör örgütü YPG/PKK, Türkiye sınırında işgal ettiği Tel Abyad ve Ayn el-Arap'da kendine bağlı sözde askeri meclisleri SDG'ye devretmiş gibi gösterme kararı aldı. 2014 yılından sonra Suriye’nin kuzeyinde oluşturulmaya çalışılan terör örgütünün de içinde yer aldığı harita Türkiye'nin 9 Ekim’de başlattığı
Barış Pınarı Harekatı ardından Amerika ve Rusya ile iki mutabakatın ardından çöpe atıldı.
Türkiye Barış Pınarı Harekatına başladığı 9 Ekim’den sonra ABD ile 17 Ekim'de ve Rusya'yla 22 Ekim'de imzaladığı mutabakatlarda YPG'nin Suriye’deki terör koridoru planı boşa çıkarıldı. ABD ile varılan mutabakatla, Barış Pınarı Harekâtı'nın yürütüldüğü Ras'ul Ayn-Tel Abyad arasındaki
ve ardından Türkiye'nin kontrolünde olacak bir güvenli bölgenin oluşturulması kararlaştırıldı. Rusya ile sağlanan mutabakatla ABD ile varılan anlaşmadaki 120 kilometrelik güvenli bölgedeki durumun korunmasına, ancak sınırın geri kalanındaki bölgelerde
30 kilometre derinliğe kadar Suriye ve Rusya askerlerinin girerek YPG'nin çekilmesini sağlamasına karar verildi.
150 saat sürecek olan bu görev, 29 Ekim'de, Türkiye saati ile 18.00'da doluyor. Ardından Rusya ile Türkiye ordularının, sınırın 10 kilometre güneyine kadar inecek olan ortak devriyesi başlayacak. Bu iki mutabakatla 6 yılda oluşturulmaya çalışılan terör koridoru 14 günde çöpe atılmış oldu.