ABD'de gerçekleşen seçimlerden zaferle ayrılan Trump, seçim kampanyası sürecinde iç ve dış politika konusunda birçok söz verdi. Dış politikası henüz netlik kazanmamış olan yeni Başkan'ı bekleyen konular ise Suriye krizi, DEAŞ ile mücadele ve İran ile müzakereler gibi başlıklar.
ABD'de dün yapılan 58. başkanlık seçimlerini sürpriz bir şekilde kazanarak ülkenin 45. başkanı seçilen Cumhuriyetçi Donald Trump, dış politikaya ilişkin net olmayan önerilerini “ABD liderliğini yeniden inşa etmek” formülüyle özetledi.
ABD'de 1 Şubat 2016'da Iowa'daki ön seçimlerle başlayan 58. başkanlık seçim süreci, dün ülkenin 50 eyaletinde ve başkent Washington DC'de yapılan seçimlerle sonuçlandı.
İki dönem Demokrat bir başkana ev sahipliği yapan Beyaz Saray, Trump ile yeniden Cumhuriyetçi bir başkanı ağırlayacak ve böylece sadece birkaç istisnası olan "iki dönemden sonra başkanlığın diğer partiye geçmesi geleneği" bozulmamış olacak.
Bir yanda artan uluslararası güvenlik sorunları, öte yandan terör tehdidi ve savaşlar sebebiyle ortaya çıkan büyük göç dalgaları, Avrupa'yı olduğu kadar ABD'yi de zorluyor.
Mevcut başkan Barack Obama'nın dış politikadaki en büyük "eleştirmeni" olan Trump'ın bugünkü politikaları nasıl revize edeceği sorusunun cevabını tüm dünya merak ediyor.
Özellikle Ortadoğu'daki "karmaşık" ilişki ağı ve 6. yılına giren Suriye iç savaşı, Trump'ın masasında bulacağı en önemli dış politika dosyalarından biri olacak. Benzer şekilde DEAŞ'la mücadele de Trump'ın en önemli gündem maddeleri arasında yer alacak.
Ön seçim ve sonraki süreçte ABD'nin enerjisini kendi bahçesine harcaması gerektiği yönünde mesajlar veren Trump, Clinton'a kıyasla daha "izolasyonist" bir dış politika izleyeceği izlenimi verdi.
Uçuşa yasak ve/veya güvenli bölgeler oluşturulabileceğini ve ABD'nin Esed'i devirmek için girişimde bulunmaması gerektiği savunan Trump, Suriye'deki muhalif grupların silahlandırılmasına şüpheyle bakan bir yaklaşımı temsil etti.
DEAŞ'la mücadele kapsamında ABD'nin Rusya ve İran'la rakip olmak yerine bu ülkelerle bir arada çalışabileceğini dile getiren Trump, en önemli odak noktasının "DEAŞ'ın yenilmesi" olduğunu ifade etti.
DEAŞ'ın hangi strateji ve politikalarla yenileceğine dair net ipuçları vermeyen Trump, Clinton'ın politikalarının "3. Dünya Savaşına neden olabileceğini" savundu.
Suriye ve Ortadoğu konusunda zaman zaman birbiriyle çelişen ifadeler de kullanan Trump'ın İslamofobik söylemleri, dünya genelindeki Müslüman ülkelerden tepki topladı.
İran'la nükleer anlaşmaya net bir biçimde karşı olduğunu birçok kez belirten Trump, başkan olması halinde söz konusu anlaşmayı yeniden müzakereye açabileceğini dile getirdi.
Bir konuşmasında Trump, "İran'ın büyük bir sorun olduğunu biliyorum ama başkan olursam onunla nasıl baş edeceğimi de biliyorum." ifadelerini kullandı.
ABD'nin Rusya ile daha iyi geçinerek Ortadoğu'da ve DEAŞ'la mücadelede daha etkin olabileceğini düşünen Trump, öte yandan Moskova'nın "agresif" tavırlarından dolayı Ukrayna'ya ölümcül silahlar verilebileceğini dile getirdi.
Her fırsatta ABD ekonomisinin Çin tarafından "kullanıldığını" savunan Trump, başkan olması halinde bu ülke ile olan ticari anlaşmaları gözden geçireceğini ve Çin'den gelen mallara daha fazla gümrük vergisi koyacağını ifade etti. Asya-Pasifik bölgesindeki Amerikan askeri varlığını artıracağı vaadinde bulunan Trump, dolaylı olarak askeri anlamda Çin ile rekabet edeceğini söyledi.
NATO ile ilgili yaklaşımında ekonomik dengeleri de göz önünde bulunduran Trump, ABD'nin bu örgüte çok fazla para harcadığını ve NATO'nun "modası geçmiş bir yapı" olduğu görüşünü savundu.
Özellikle beyaz Amerikalılardan yoğun oy toplayan Trump, Obama döneminde gelirlerin düştüğünü ve ekonominin her geçen gün kötüye gittiğini ileri sürdü.
Vergilerin çok yüksek olduğunu savunan Trump, temel olarak vergilerin önemli ölçüde düşürülmesi fikrini dile getirdi. Örneğin yüzde 35 olan kurumlar vergisinin yarı yarıya düşürülmesini önerdi. Trump'ın bu önerilerinin zenginlere yarayacağı eleştirisi yapıldı.
Halihazırda yürürlükte olan serbest ticaret anlaşmalarına karşı olduğunu açıklayan Trump, anlaşmaların Amerikan ekonomisine faydadan çok zarar getirdiğini ve yeniden müzakere edilmesi gerektiğini savundu.
Trump'ın göçmenlerle ilgili yaklaşım ve söylemi, belki de beyaz Amerikalıları en çok cezbeden yanlarından biri. Meksika sınırına duvar örmeyi öneren Trump, bu yolla Hispanik kökenli kaçak göçmenleri engelleyeceğini söyledi.
Kampanyasının ilk bölümünde Müslümanların ABD'ye alınmaması önerisini de yapan Trump, ön seçimlerin sonuna doğru bu söylemini biraz gevşeterek “katı güvenlik kontrolü” söylemine geçti.
Her fırsatta Obamacare'in başarısız olduğunu ve başkan olması halinde bunu sona erdireceğini vurgulayan Trump, yerine ne koyacağına ilişkin yeterince açık bir politika sunmadı. Vergilerin çok yüksek olduğunu savunan Trump, başkan olması halinde önemli ölçüde vergi kesintileri yapmayı vadetti.
Kürtaj konusunda eyaletlerin kendi kararlarını vermesi gerektiğini belirten Trump, mevcut kanunlar çerçevesinde kürtajın yasallığının devam etmesi çizgisini benimsedi.
Cumhuriyetçi Parti elitleriyle uzun süre "çekişen" Trump'ın, başkan olması halinde kimlerle çalışacağına ilişkin şimdiye kadar ciddi haberler kamuoyuna yansımadı.
Ancak Amerikan medyasında yapılan yorumlarda New York'un eski valisi Rudy Giuliani'nin ismi Adalet Bakanlığı için geçerken, Temsilciler Meclisinin eski başkanı Newt Gingrich'in Dışişleri Bakanı ve emekli general Michael Flynn'in de Savunma Bakanı olabileceği yönünde tahminler yapılıyor.