Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fransız mevkidaşı Macron ile ortak basın toplantısında konuştu.
Türkiye 54 yıldır AB kapısında bekletilen bir ülke. AB bize gerekçe sunamıyor. Sürekli bize de artık alıverin diyecek halimiz yok. Bunu da Fransa'dan dillendiriyorum.
Türkiye gibi bir başka ülke Avrupa Birliği içinde yok. Gerekçelerini sunmaya gelince Avrupa Birliği bize gerekçe de sunamıyor ve öyleki ilk zamanlar 15 fasıl üzerinden bizi engellerken daha sonra bize yönelik bu fasılların sayısı 35'e çıktı ve bu 35 fasıl daha sonra da yine bir farklı yaklaşımla faslın açılması ama kapatılması noktasına gelince kapatılması da olmadı, bunları da yaşadık hala da yaşıyoruz. Tabii bu bizi ciddi manada yorduğu gibi milletimi de ciddi manada yoruyor, yani belki de bizi bir karara doğru sürükleyecektir. Zira sürekli olarak 'ne olur artık bizi de alıverin' diyecek halimiz de pek yok, bakın bunu Fransa'dan söylüyorum, buradan dillendiriyorum, sesleniyorum.
(Türkiye'nin AB'ye üyelik süreci) Bu bizi ciddi manada yorduğu gibi milletimi de ciddi manada yoruyor. Yani belki de bizi bir karara doğru sürükleyecektir. Zira sürekli olarak 'ne olur artık bizi de alıverin' diyecek halimiz de pek yok.
Yani bizim bir stratejik ortaklığımız da var askeri alanda bu da bize birbirimize yönelik bir güç katıyor. Nitekim bugün burada EUROSAM ile ilgili bir anlaşmayı da imzalamış olduk ki bu çok çok önemli bir adım. Bir diğer NATO ülkesi İtalya'yı da içine alacak şekilde üçlü bir anlaşmanın adımını da böylece atmış olduk. Şimdi bundan sonrası süratle yola çıkmak ve süratle de bu işin üretimine geçmek.
Bu konuda da yine Türkiye-Fransa ilişkilerinin ikili anlamda nereye geldiğini gösteriyor. Hedef nedir? Hedef 20 milyar avro gibi bir ticaret hacmine ulaşabilmek. Bu Fransa Türkiye el ele verdiği zaman yapılmayacak bir ticaret hacmine ulaşma değildir, yapılır bu ve bunu başarabiliriz. Bütün mesele buradaki ilgili bakanlarımızın ve ilgili birimlerimizin, ticaret odalarımızın dayanışma içinde atacakları adımdır. Özellikle THY ve Airbus arasındaki anlaşma büyük önem arz ediyor.
Bunların bütün bakımı bize ait, sivil toplum örgütlerimize ait. Biz bunlara yönelik şu ana kadar 30 milyar dolar harcama yaptık. Avrupa Birliği'nin vermiş olduğu söz vardır, ama bu söz yerine gelmemiştir. Kendileriyle görüştüğümüzde 'Şu anda plana aldık, verdik veriyoruz' hep demişlerdir, verilen bir şey yok. Şu ana kadar verdikleri rakam 900 milyon ne yazık ki avrodur. Aynı şekilde Dünya Mülteciler Komisyonuna bakıyorsunuz oradan da ciddi bir rakam gelmiyor, son olarak herhalde bir 600 milyon doları buldu, oradan gelen de bu. Fakat biz bütün bunlara rağmen bu yolda geri adım atmayacağız, yine buralardan gelen mültecilere en büyük desteği vermeye devam edeceğiz çünkü bunu bir insani, bir vicdani mesele olarak görüyoruz.
Fransa'da FETÖ mensuplarına yönelik hassasiyet çok önem arz ediyor. Buralarda dernekleriyle, vakıflarıyla, iş yerleriyle adeta kurumsallaşıyorlar. PKK aynı şekilde kurumsallaşıyor. Yani buralardaki hassasiyet eğer gözden kaçırılırsa inanıyorum ki yarın bunun sıkıntısı farklı olacaktır.
Her an DEAŞ'la mücadelemiz süreceği gibi şimdi dostlarımıza sesleniyorum, aynı şekilde PYD/YPG, PKK'nın yan kollarıdır. Bunlara karşı da aynı mücadeleyi bizim beraber vermemiz gerekir. Maalesef bazı dostlarımız bu konuda bakıyorsunuz halen YPG'yi, PYD'yi yanlarına almak suretiyle DEAŞ'a karşı mücadele ettiklerini sanıyorlar. Halbuki DEAŞ'a karşı yeni yeni planlamalar yapılıyor ve onlara daha farklı yaşam zeminleri hazırlanıyor. Bu konuda da bence uyanık olmak, istihbarat örgütlerimizin birbirleriyle olan dayanışmasını, bilgi akışını daha ileri seviyelere taşımamız gerekir diye düşünüyorum.
Ben güçlüyüm, güçlü olduğuma göre haklıyım" yaklaşımının yanlışlığına dikkati çeken Erdoğan, "Güçlü olmak, haklılık sebebi değildir. Güç, haktan gelir, eğer haklıysanız güçlüsünüz, haklı değilseniz güçlü değilsiniz. Er veya geç bütün her şeyinizi kaybetmeye mahkum olursunuz. İşte bunun örneklerini de böylece görmüş olduk. Libya'da, Mısır'da aynı sıkıntılar yaşanıyor, bir el buraları sürekli olarak maalesef karıştırıyor.
Gerçekten dostum Macron, o dönem içerisinde kendisi de şahsım da sürekli olarak telefon diplomasisiyle buralarla görüşmelerimiz oldu. Nasıl yardımcı olabiliriz, nasıl bunları çözebiliriz, bunları sürekli aramızda da görüştük.
Kudüs konusunda bundan sonra atılabilecek adımlarla ilgili Fransa ile yakın istişare içinde olacağız.
Fransa ile özellikle diyaloğumuz 'Suriye' konusunda da kararlı bir şekilde devam edecek. Ayrıca Suriye konusunda fikirdaş ülkelerle, dışişleri bakanlarımızın bir araya gelmesi ve yapacakları toplantılar neticesinde de müşterek adımları nasıl atarız, bunları da belirleyeceğiz.
Bir diğer konu özellikle Fransa'da, FETÖ mensuplarına yönelik hassasiyet çok önem arz ediyor. Buralarda dernekleriyle, vakıflarıyla, iş yerleriyle adeta kurumsallaşıyorlar. PKK aynı şekilde kurumsallaşıyor. Yani buralardaki hassasiyet eğer gözden kaçırılırsa inanıyorum ki yarın sıkıntısı bunun çok farklı olacaktır. Çünkü bunları biz ağır ödedik. İşte biz 15 Temmuz'da, bildiğiniz gibi, 251 şehidimiz oldu. FETÖ, bize maalesef bu bedeli ödetti. 2 bin 193 vatandaşımız gazi oldu. Bu terör örgütü bize bu bedeli ödettti. Artık dostlarımız aynı bedeli ödesin istemiyoruz. Biz şu anda içeride FETÖ, PKK, DEAŞ ile bu mücadeleyi veriyoruz, vermeye devam edeceğiz ama kararlıyız.
Sayın Cumhurbaşkanı (Macron) bana bazı isimler verdi. Ben Adalet Bakanlığımızdan onlarla ilgili bilgileri temin ederek kendilerine göndereceğim fakat şunu bilmelerini isterim. Terör kendi kendine oluşmuyor, terörün ve teröristin bahçıvanları vardır. Bu bahçıvanlar işte o 'düşünce adamıdır' diye bakılanlardır. Onlar, gazetelerin köşelerinden orayı sularlar, oranın bahçıvanı, fikir babaları, düşünce babaları olarak işte onları yetiştirirler ve bir gün gelir bakarsınız ki bu insanlar karşınıza terörist olarak çıkarlar. Biz bunun bedelini 35 bini aşkın şehit vererek ödedik. Temenni ederim ki Fransa böyle bir bedeli ödemez.
Fransa'daki FETÖ mensupları kurumsallaşıyor, PKK da aynı şekilde kurumsallaşıyor.
Dolayısıyla Batı, her zaman bize 'Yargı bağımsızdır' diyor. Türkiye'de yargı bağımlı değil ki. Türkiye'de de yargı bağımsız. Ve bağımsız yargı, kendi kararını kendisi oluşturuyor. Kendisi de kararını veriyor. Bununla ilgili Sayın Cumhurbaşkanı bana bazı isimler verdi. Ben Adalet Bakanlığımızdan onlarla ilgili bilgileri temin ederek, kendilerine göndereceğim.
Fakat şunu bilmelerini isterim; terör kendi kendine oluşmuyor, terörün ve teröristin bahçıvanları vardır. Bu bahçıvanlar işte o 'düşünce adamıdır' diye bakılanlardır. Onlar, gazetelerin köşelerinden orayı sularlar, oranın bahçıvanı, fikir babaları, düşünce babaları olarak işte onları yetiştirirler ve bir gün gelir bakarsınız ki bu insanlar karşınıza terörist olarak çıkarlar. Biz bunun bedelini 35 bini aşkın şehit vererek ödedik. Temenni ederim ki Fransa böyle bir bedeli ödemez.
Fransız gazetecinin "Türkiye MİT tırlarıyla Suriye’ye silah gönderdi" sorusu üzerine;
FETÖ'nün ağzıyla konuşuyorsun. ABD'nin PYD'ye 4 bin tır silah göndermesini niye sormuyorsun? Gazetecisin ya. FETÖ ağzıyla konuşmayın.
Suriye'nin kuzeyinde terör koridoruna müsaade etmeyeceğiz. Gereği neyse yaparız, geri adım atmayız.
Bizim hedefimiz Esed'li bir çözüm değildir. Bizim hedefimiz Esed'siz ve Suriye halkının kendi demokratik iradesiyle bir seçimi gerçekleştirmektir. Bizim buna yardımcı olmamız lazım.
Fransız gazetecinin "Sayın Erdoğan, Fransa ve Avrupa Birliği terörle mücadelede size güvenebilir mi? Suriye'deki iç savaştan 7 yıl sonra orada savaşan kişilere bu kadar silah göndermiş olmaktan dolayı pişman mısınız?" sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle yanıt verdi:
"Suriye'nin kuzeyinde terör koridoruna müsaade etmeyeceğiz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Astana ve Soçi süreçlerine inanmadığını söyledi. Türkiye, İran ve Rusya ile bu süreçlerin içinde. Diğer yandan da Fransa ile Suriye krizinin çözümü konusunda diyalog istediğinizi söylediniz? Bu durumda Fransa ile Türkiye, Suriye krizinin çözümü konusunda nasıl diyalog içinde olacak?" sorusunu da yanıtladı.
Astana sürecinin 8. toplantısının yapıldığını ve sürecin devam ettiğini hatırlatan Erdoğan, sürece Rusya, İran ve Türkiye'nin yanı sıra ABD'nin de dahil olduğunu belirtti.
Ürdün ve gözlemci üyeler de göz önüne alındığında Astana Süreci'ne katılımın daha fazla olduğunu dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:
"Bu sürecin devamında bir de Soçi çalışmaları başlatıldı. Astana, Soçi dahil bunlar Cenevre'ye alternatif değil, Cenevre'yi tamamlayıcı çalışmalardır. Bu çalışmalar da aynı şekilde devam ediyor. Çünkü Suriye'de Rusya'nın ciddi bir etkinliği var. İran'ın aynı şekilde bir etkinliği var ve Türkiye de 911 kilometre sınırıyla Suriye'de önemli bir yere sahip. Tabii ki Suriye'nin kuzeyi Türkiye için sürekli bir tehdit unsurudur. Şu anda kuzeyde belli bir bölge bizim kontrolümüzün altındadır ama biz Suriye'nin kuzeyinde bir terör koridoru oluşturulmasına müsaade etmeyeceğiz. Burada kararlılığımız var. Burada böyle bir gelişme olması halinde gereği neyse bunun gereğini de yaparız. Buradan geri adım atmamız mümkün değil."
Türkiye-Suriye sınırında yerleşim bölgeleri bulunmasının yanı sıra yaklaşık 260 bin mültecinin yaşadığına dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:
"Şu anda bütün mesele YPG, PYD, bunlar PKK'nın yan kuruluşları olarak kuzeyden aslında Akdeniz'e girmenin yollarını arıyorlar. Buna müsaade yok. Burada kararlıyız ve dostlarımızın da burada bizimle beraber hareket etmesi beklentimizdir ama ne yazık ki bizim NATO'da dostumuz olan, kendilerine de bunu söylememize rağmen, Amerika'nın kalkıp halen PYD, YPG, bunlara tırlarla yüklü zırhlı taşıyıcıları, silahları vermeleri bizim üzüntü kaynağımızdır. Böyle bir şey olamaz. Müttefiksek bunun gereğini yapmamız lazım. Kaldı ki biz 'Özellikle DEAŞ'a karşı bu mücadeleyi beraber yapalım.' teklifini kendilerine yaptık ama bu kabul edilmedi."
Erdoğan, "Bir terör örgütünü, iki terör örgütüyle yok etme anlayışının, terörle mücadele olmadığını" vurgulayarak, "Bunu bir defa kafamızdan silmemiz lazım. Bu mücadeleyi bu şekilde sürdürmekte kararlıyız. Yani biz Soçi sürecinde bu ay Soçi'deyiz, önümüzdeki ay İstanbul'dayız, ondan sonra Tahran'dayız. Bizim hedefimiz, Esedli bir çözüm değildir. Bizim hedefimiz Esedsiz ve Suriye halkının kendi iradesiyle demokratik iradesiyle bir seçimi gerçekleştirmektir. Bizim buna yardımcı olmamız lazım. Suriye halkının kendi iradesinin ortaya çıktığını hep beraber görmemiz gerekir diye düşünüyorum. Bunun için de tabii elimizden gelen desteği, gayreti ortaya koyacağız." değerlendirmesini yaptı.
Fransız gazetecinin "Görüşmelerde hangi konulardan bahsedildi, Osman Kavala'nın ismi geçti mi?" sorusuna Erdoğan, "Kavala'nın avukatları var, iyi. Burada da demek ki bu avukatlar bayağı iş görüyorlar, çalışıyorlar ama bunlar, Türkiye'de İstanbul'daki 2013 Gezi olaylarının perde arkasındaki, geri planındaki aktörleri olduğunu ben hanımefendiye hatırlatayım da onun üzerinde de bir çalışma yapsın, isabetli olur." karşılığını verdi.
Türkiye ile Fransa arasında eski, güçlü ve yakın ilişkilerin olduğunu belirten Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Erdoğan ile görüşmesinde ortak sorunları, ikili ve bölgesel konuları ele aldıkların ifade etti.
Macron, Türkiye’nin, NATO ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi içerisinde yer almasının, iki ülke arasında bağı güçlendirdiğini söyledi.
Her iki ülkede Fransız ve Türk vatandaşları olduğunu ve ortak noktaların bulunduğunu ifade eden Macron, "(Türkiye ile) terörle mücadelede örnek teşkil eden iyi bir işbirliğimiz var. Terörle mücadeleyi birlikte sürdüreceğiz." dedi.
Macron, Erdoğan ile terörle mücadelenin önemi konusunda aynı düşündüklerini ifade ederek, "Fransa'da terör örgütü olarak kabul ettiğimiz PKK ile özellikle finansı sağlayan şebekelerle mücadele etmek için gereken önlemleri alıyoruz." açıklamasında bulundu.
Bütün terör örgütleri ile mücadelenin devam edeceğini ifade eden Macron, nisan ayında düzenlenecek zirvenin bu amaca hizmet edeceğini söyledi.
Macron, Sinop’ta nükleer santralin önemli olduğunu hatırlatmak istediğini belirterek, son aylarda tarım alanında 5 bin 700 ton ihracat yapıldığını, tavuk eti, meyve ve sebze konusunda çalışmaları ilerletmek istediğini kaydetti.
Suriye’deki iç savaşın Türkiye’de 3 milyon sığınmacının ağırlanmasıyla sonuçlandığını bildiğini belirten Macron, terör örgütü DEAŞ ile savaşın kazanıldığı zaman Suriye'de istikrarın sağlanacağını ifade etti.
Macron, Suriye meselesi ile ilgili, siyasi açıdan taraflı olduğu için Astana ve Soçi'nin bir sonuca götürmeyeceğini belirtti.
Türkiye’deki üniversite öğretim üyelerinin ve gazetecilerin durumunu da ele aldığını kaydeden Macron, bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bir liste ilettiğini dile getirdi.
Macron, Avrupa’da aktif olan teröristler konusunda kendileri de dikkatli olacaklarını söyledi.