Yeni Şafak’ın sorularını yanıtlayan Yerhov, şu yanıtları verdi:
28 Aralık’ta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkileri normalleştirme önerilerinin ardından Rusya, Türkiye ve Suriye’nin savunma ve istihbarat kurumlarının başkanları arasında Moskova’da bir toplantı düzenlendi. Şu anda üç ülkenin dışişleri bakanlarının bir araya gelmesi de gündemde. Böyle bir görüşmenin olası tarihleri üzerinde mutabakat süreci devam ediyor, bu konuda henüz somut bir karar yok, ancak çalışmalar sürüyor. Elbette Rusya, iki dostumuz ve ortağımız olan Türkiye ve Suriye arasındaki ilişkilerin geliştirilmesine mümkün olan en büyük katkıyı sunmakta kararlı ve buna hazırdır.
Yaşanan zorluklara rağmen 2022 yılı ikili ölçekte bir hayli başarılı geçti. Henüz yılın sonuçları hakkında bir istatistik yok, ancak ticaret hacminin rekor seviyeye ulaştığını şimdiden söyleyebiliriz. Turizm sektöründe de güzel göstergeler mevcut. Akkuyu NGS gibi stratejik projeler hayata geçirilmeye devam ediyor. Santralin 2023’te planlandığı gibi hizmete girmesi, Türkiye’nin uluslararası nükleer kulübe girmesi anlamına gelecektir. İçinde bulunduğumuz yılda ülkelerimiz, her ikisi için en az bunlar kadar önemli diğer alanlarda da çaba gösterme niyetindedir.
Silahlı çatışmaların devam etmesi Rus ve Ukrayna halkları için bir ortak talihsizliktir. Ancak şu anda Kiev makamları barışa hazır değil, müzakerelerin başlaması için çeşitli koşullar öne sürmeye devam ediyor ve hatta müzakerelerin yerine getirilme imkanını yasal düzlemde yasaklamaya çalışıyor. Burada iyi bir şeyden söz edemeyiz. Biz, iyi niyet göstergesi olarak Noel günü ateşkes ilan ettik, Ukrayna tarafı ise meydan okurcasına bombardımanlarla karşılık verdi. Bu, durumun olduğu gibi devam ettiği anlamına geliyor. Kiev'de gücü elinde bulunduranların gerçek tutkularından, savaşı ciddi şekilde arzuladıklarından bir kez daha emin olduk.
Karadeniz girişimi kapsamında şimdiye dek 17 milyon ton Ukrayna tahılı ihraç edildi. Bununla birlikte Ukrayna'nın gıda ürünlerini alanların coğrafi dağılımında hala çarpıklıklar gözlemliyoruz, zira yoksul ülkelere bunların en fazla yüzde 3'ü gidiyor. Bizim ürünlerimizle ilgili durum da hiç iç açıcı değil. Rus tarım ürünleri ihracatının normalleştirilmesine yönelik Rusya-BM Mutabakat Zaptı'nın uygulanmasında gerçek bir ilerleme kaydedilmedi. Rus üreticiler ve tedarikçiler, banka ödemelerinin bloke edilmesiyle, yasaklayıcı nitelikteki sigorta ücretleriyle ve limanlara erişimin engellenmesiyle karşı karşıya kalmaya devam ediyor. Rus gübrelerinin en yoksul ülkelere ücretsiz olarak transferinde bile gecikmeler yaşanıyor. Kargoların küçük bir kısmı Hollanda'dan Malavi'ye gönderildi. Letonya, Estonya ve Belçika ürünlerimizi limanlarda tutmaya devam ediyor. Hem "Karadeniz Girişimi" hem de Rusya-BM Mutabakat Zaptı'nda bununla ilgili bir madde bulunmasına rağmen gübre üretiminde kullanılacak amonyak hammaddesinin Yujnıy limanından transferi de başlatılmadı. Amonyak tedarikinin yeniden başlaması, yalnızca ve münhasıran Kiev tarafından engelleniyor. Halbuki 200 milyon insanı beslemek için 7 milyon ton gübre üretmeye yetecek olan yılda 2,5 milyon tonluk hammaddeden bahsediyoruz. Bütün bunlar, aslında kimin yalnızca küresel gıda güvenliğini sağlamaya yardımcı olmamakla kalmayıp aynı zamanda da neo-sömürgeci veya açgözlü hedefler peşinde koşarak Afrika, Asya ve Latin Amerika ülkelerinin ihtiyaçları ile ilgili spekülasyon yaptığını açıkça ortaya koyuyor.