Bizdeki baharat ismi büyük ihtimalle “Baharet”ten geliyor. Bizim Hindistan dediğimiz, İngilizce “India” olarak nitelenen ülkenin kendi dilindeki ismi “Baharet” “India” eski Yunanca’dan alınma ama bu isim İngilizce’de 17. yüzyılda canlanmaya başlamış. Hindistan ise daha eski ve Farsçadan alınma: “Hinduların Yurdu” manasına geliyor.
Fazla geriye gitmeden Hindistan ve Pakistan’ın İngilizlerden bağımsızlığını kazandığı 14 Ağustos 1947’den başlamak daha uygun olur.
Pakistan 14 Ağustos, Hindistan ise 15 Ağustos 1947’de Birleşik Krallık ’tan bağımsızlığını kazandı. Müslümanlar, Hindu ve Müslümanların ayrı milletler olduğuna vurgu yapan “İki Millet (Two Nation)” teorisi uyarınca, inançlarına uygun yaşayabilecekleri ayrı bir devlet olarak Pakistan’ı kurdular.
Hindistan içinde azınlık olarak kalan Müslümanların nüfusu da az değildi.
İngilizler Hindistan’a adeta bir imparatorluk bıraktılar: İçerisinde 500’den fazla emirlik ya da beylik barındıran, 398 dilin konuşulduğu, 300 milyondan fazla nüfusa sahip, 3,3 milyon km2’lik büyük bir coğrafya.
İngilizler arkalarında sadece iki devlet bırakmadı, Keşmir ve Arakan gibi önemli problemler de bıraktı.
Hindistan bağımsızlığını kazandıktan sonra Keşmir sorunu ile karşı karşıya kaldı ve hatta konuyu BM’ye taşıdı ama, kanımca, BM’nin sorunun çözümü ile ilgili önerdiği, Keşmir halkının kendi kaderini tayin bağlamında halk oylamasını (Plebisit) engelleyerek büyük hata yaptı. Keşmir halkının halk oylaması için sandık başına gitmesi belki de bugünün birçok sorununun daha o zamanlarda çözülmesi manasına gelirdi.
Hindistan kuruluşundan sonra ülke içerisinde birliği sağlama yolunda adımlar atmış, Federal Cumhuriyet olarak 1952’de ilk seçimleri yaptırmıştır.
Anayasa seküler olup diğer dini bireylerin baskı altına alınmasını yasaklamasına rağmen sahada durumlar farklıdır. Özellikle de Modi’nin 2014’de iş başına gelmesi ile birlikte Hindu Milliyetçiliği yükselmekte ve ülkeyi bir “Hindu” devleti yapma yolunda çabalar sarf edilmektedir.
Hindistan 1960’lı yıllarda, Soğuk Savaş ortamında “Üçüncü Yol” olan “Bağlantısızlar Hareketi”nin kurucu, etkili üyelerinden biri olmuştur. Ama, Soğuk Savaş sonrası ABD ile yakınlaşmış hatta stratejik ortak olmuştur.
Hindistan’ın son yirmi yılda ekonomik ve askeri alanda sağladığı gelişme Hindistan’ın bölgesel büyük bir güç statüsünden süper güç statüsüne yükselip yükselemeyeceği tartışmalarını da beraberinde getirmiştir.
Genel kanı Hindistan’ın süper güç refleksleri vermekle birlikte, böyle bir statü kazanmak için birçok alanda daha uzun bir yol kat etmesi gerektiği şeklindedir.
Hindistan’ın süper güç olma yolunda güçlü ve zayıf olduğu yönlerine bakacak olursak:
Hindistan 27 Nisan 2023’te nüfus açısından Çin’i geride bıraktı. Toplam nüfus 1 milyar 423 milyon civarındadır. Nüfus büyüyor, ama yıllık büyüme oranı düşüyor. Hindistan genç bir nüfusa sahip.
Hindistan kurulduğundan bu tarafa demokrasi üzerinden siyasi bir istikrara sahip oldu. Keşmir ve Maoistler gibi iki önemli sorun olmasına rağmen siyasi istikrarın korunması önemli bir başarıdır. “Dünyanın en büyük demokrasisi” olarak nitelenen, içinde büyük paradokslar barındıran ama yine de iktidarın seçimle el değiştirdiği bir demokrasisi vardır.
Hindistan ekonomisi son yirmi yılda düzenli şekilde büyüdü ve ilk beş büyük ekonomi içerisine girdi. Ama ilk ikideki ABD ve Çin ile arasında büyük fark var, kişi başına gelir noktasında da gerekli sıçramayı yapamadı.
Hindistan askerî açıdan da önemli mesafeler kaydetti. De facto olarak (NPT’ye tabi olmayan) ABD’nin şefkat eli altında nükleer bir güç. Nükleer başlıklarını taşıtabileceği kısa, orta ve uzun menzilli füzelere sahip. Daha da önemlisi nükleer saldırıya uğradıktan sonra nükleer olarak saldırma (second strike) kabiliyetine sahip. İki uçak gemisi ve nükleer denizaltı var. İkinci, üçüncü ve dördüncü nükleer denizaltılar da yolda.
Hindistan uydu savar silah sistemine sahip dört ülkeden biri. Ordunun siyasetin tam kontrolünde olması büyük avantaj. Savunma sanayiinde başta Rusya olmak üzere dışarıya aşırı bir şekilde bağımlı olması Hindistan’ın en büyük zaafıdır.
Hindistan’ın İngilizce ile canlı bağı da önemli avantaj. Hindistan dünya üzerinde İngilizce’nin canlı kullanıldığı, ABD’den sonra ikinci büyük ülkedir.
Hindistan’ın bu güçlü noktaları yanında bir süper güç olabilmek için büyüyen diplomasisi, ucuz işgücü, iyi eğitim sistemi, etkili IT hizmetleri, düşük dış borcu ve yeterli döviz stokları, güçlü bir diasporası, iyi değerlendirilebilirse büyük zenginlik olan çok ırklı ve çok dinli sosyal yapısı gibi avantajları var.
Ama bunun yanında önemli zayıf noktaları şöyle sıralayabiliriz:
Hindistan’da %20 civarında yoksulluk sınırı altında yaşayan nüfus var. Yani, büyük bir kesim günde 26 rupi (yaklaşık yarım dolar) ile yaşıyor demektir.
Zayıf altyapı yine büyük bir zaaf olarak karşımıza çıkmaktadır.
Hindistan enerji noktasında büyük oranda dışa bağımlı bir ülke. Bu da enerji güvenliği konusunda bir kırılganlık oluşturuyor.
Hindistan’ın diplomatik ağı büyük güce yakışmayacak şekilde zayıf. Çeşitli alanlarda önemli büyümeler kaydetmesine rağmen ülkeyi en geniş diplomatik ağa sahip ilk 10 ülke içerisinde göremiyoruz.
Bunların yanında, derinlere işlemiş kast sistemi, yetersiz adalet sistemi, içeride Keşmir meselesi ve Maoistlerin yürüttüğü silahlı isyan, dışarıda ise iki nükleer hasım komşu ile çevrilmiş olması, ülkenin istikrarını etkileyecek şekilde Hindu milliyetçiliğinin yükselmesi, Hindistan’ın henüz gerçek anlamda bir okyanus gücü olamaması, işsizlik gibi zaaf noktaları Hindistan’ın süper güç olma yolundaki önemli eksiklikleridir.
Bitirirken altını çizmek istediğim konu şudur: Hindistan, başka zaman ve mekânda büyük savaşlarla ele geçirilen, adeta imparatorluk gibi büyük bir coğrafyayı içindeki tüm zenginlik ve çeşitliliği ile altın tepside teslim aldı. Şimdi bunun ileriye doğru sürdürülebilmesi için içeride eşitlik ve adaletin sağlanması önemlidir. Öbür türlü bu devasa yapıyı bir arada tutmak, bir müddet için sürdürülebilir olsa da sürekli mümkün olmayabilir.
Hindistan tabii ki süper güç olabilir. Ama daha uzun bir yol gitmesi gerekiyor. Hindistan’ın süper güç olma yolundaki güçlü yanlarına bakacak olursak:
Öncelikle ülkenin bağımsızlığını kazandıktan bu tarafa siyasi bir istikrarı vardır. Seçimlere dayalı, dinamik, güçlü bir demokrasisi ve bu yönden de siyasi bir istikrarı söz konusudur. Ekonomik açıdan da Hindistan hızla büyüyen bir ülkedir. Ekonomik büyümenin getirdiği zenginliğin paylaşımı tam yapılamasa da ülke ekonomik olarak hızla büyüyen, gerekli şeffaflık kriterlerine sahip bir ekonomidir.
Hindistan’ın profesyonel ve güçlü bir ordusu vardır. Ordunun ülkenin siyasetine müdahalede bulunmaması, ülkede kuruluşundan bu yana askeri darbe yapılmamış olması da ülke demokrasisini sağlıklı yapmaktadır.
Hindistan’ın bilim ve teknoloji alanında özellikle de uzay teknolojisi alanında kaydettiği gelişmeleri de güçlü olduğu konular listesine yazmamız gerekir. Ülkenin ekonomik kalkınmasına katkıda bulunan eğitimli nüfus ve başarılı diasporayı da unutmamamız gerekiyor.
Dış politika ve ulusal güvenliği de Hindistan’ın güçlü olduğu alanlar içerisinde zikredebiliriz.
Ülkenin süper güç olma yolundaki zaaf notalarından ikisini zikretmek gerekirse, öncelikle ekonomik eşitsizliği zikretmek gerekiyor. Büyük bir ekonomik büyüme söz konusu ama ekonomik gelişme ve refah paylaşımı tabana aynı şekilde yansımıyor. Eşitlik içermeyen bir büyüme söz konusudur Hindistan’da.
Diğer taraftan, süper güç olma iddiasındaki bir ülkenin komşuları ile ilişkilerini bir şekilde, diplomasiyi de kullanarak düzeltmesi gerekiyor. Komşular geçinmesi güç ülkeler olabilir, istikrarsızlık kaynağı olabilir ama süper bir gücün bir şekilde komşularla ilişkileri iyi tutması da gerekir. Hindistan’ın tüm komşuları ile güçlü dostluk bağları oluşturmada başarılı bir politikası olamamıştır.
Netice olarak Hindistan süper güç olma kriterlerini taşımaktadır ama hala gitmesi gereken uzun bir yol vardır.
Tarihsel açıdan bakıldığında bir ülkenin büyük güç olabilmesi için ekonomik güç, askeri güç, enerji güvenliği, demografik yapı, siyasi diplomatik etki gibi bazı kriterleri karşılaması gerekir.
Ekonomik açıdan Hindistan şu anda dünyanın 3. büyük ekonomisidir. Son yirmi yılda en hızlı büyüyen 10 büyük ekonomi arasında yer almıştır.
Geçtiğimiz ay Hindistan Çin’i geçerek dünyanın en kalabalık ülkesi haline geldi. Bu unvanı kazanması ile birlikte Hindistan’ın Çin gibi yükselen bir güç olup olmayacağı tartışmaları gündeme geldi.
Mevcut veriler açısından Hindistan’ın beklentileri karşılamak için kat etmesi gereken bayağı uzun bir yol var demek gerekiyor.
Hindistan’ın büyük güç olabilmesi için ekonomik açıdan istikrarını sürdürmesi gerekiyor.
Hindistan hala işgücünün %40’ını tarımda istihdam etmektedir. Çin’in 2000 yılındaki verileri bundan daha iyi idi.
Okuma yazma oranı ve diğer verilerini Çin ile karşılaştırdığımızda ekonomik açıdan Hindistan’ın kendini daha da geliştirmesi gerekiyor.
Hindistan’ın bir süper güç olabileceği öngörüsüne varmak şu an için oldukça zordur.
Askeri güç, süper güç olma yolundaki en önemli kriterlerden biridir. Realist teoriye göre de ekonomik güç, askeri gücü tetikler, askeri güç ve ekonomik güç birlikte siyasi ve diplomatik gücü tetikler.
Hindistan askeri güç bakımından, Rusya başta, Fransa, ABD ve İsrail’e aşırı bağımlıdır. Dışa bağımlılık Hindistan’ın kendi askeri savunma sanayiini geliştirememesinin de bir nedenidir.
Hindistan’ın bir süper olabilmesi için öncelikle askeri güç açısından savunma sanayiini geliştirmesi ve dışarıya olan bağımlılığını ciddi şekilde azaltması gerekmektedir.
Üçüncü bir konu ise enerji güvenliğidir, tarihsel açıdan baktığımızda büyük güçler enerji güvenliğini sağlayarak büyük güç oluyorlar. Çin ve Hindistan bunu henüz sağlayamadılar.
Hindistan enerjide ciddi şekilde dışa bağımlıdır. Hindistan güncel verilere göre dünyanın üçüncü büyük ham petrol ve petrol ürünleri tüketicisidir. Hindistan tükettiği bu ham petrolün %80’inden fazlasını ithal etmektedir.
ABD Hindistan’ı bölgede Çin’i dengeleyebilmek için büyük bir güç- süper güç demiyorum- haline getirmek istiyor ve her tür desteği sunuyor.
Hindistan’ın demografik gücü, insan kaynakları onun süper güç olma yolundaki önemli artılarıysa da aynı zamanda önemli eksilerindendir.
Son yıllarda, özelliklede Modi döneminde Hindistan’da demokrasi geriye gitmektedir. Vatandaşlık yasası, başta Müslümanlar, Hristiyanlar ve diğer dini azınlıklara karşı ülkede artan öfke ve sindirme operasyonları, Hindistan’ın küresel güç olma yolundaki imajını ciddi şekilde zedelemektedir.
Hindistan eğer hem bölgesel ve hem de küresel bir güç olmak istiyorsa bu iç sorunlarını halledebilmesi gerekiyor. Hindistan’ın içeride tüm etnik azınlıklara karşı eşit bir şekilde davranması ve bunu anayasa ile güvence altına alması gerektiğini kavrayabilmesi gerekiyor.
Hindistan’ın yumuşak gücü bir artısıdır. Son yıllarda Hindistan’ın ekonomisi güçlendikçe Hindistan’ın dışarıdaki yumuşak güç etkisi de artmaya başladı. Dış politikadaki stratejik özerkliği Hindistan’ı küresel düzlemde birçok ülke nezdinde “ayakta dik durabilen” onaylanmış bir ülke konumuna getiriyor. Son yıllarda Afrika başta olmak üzere Hindistan’ın ciddi atılımı var. Belli periyotlarla Afrika zirveleri, Asya ülkeleri ile sık sık bir araya gelmeler gibi. Özellikle BRICS ve ŞEİ üyelikleri önemli.
Bunlar önemli artılar ama askeri ve ekonomik gücü Hindistan’ın halen Çin ile kıyaslanabilecek bir ülke olmadığını gösteriyor.
Özellikle kritik teknolojilerde Hindistan halen dışa çok bağımlı.
Hindistan’ın büyük bir güç olabilmesi için bilim ve teknolojide ilerlemesi kritik öneme sahip.