Libya için toplanan Berlin Konferansı sonrası yayınlanan bildiri, Batılı ülkelerin sömürge yöntemlerini sürdürme niyetlerini bir kez daha ortaya koydu. Libya’nın petrol ve diğer gelirlerinin yönetilmesinde kayyum olarak algılanan ‘uluslararası denetim mekanizmaları’ önerisi ile Saddam Hüseyin döneminde Irak’ta uygulanan petrol karşılığı gıda programının benzerinin Libya’da uygulanabileceği belirtildi. Libya’nın kayıp 150 milyar dolarına el koyan batılı ülkelerin petrol gelirini yönetmek istemesi dikkat çekici bulundu. 55 maddelik bildirideki ekonomi ve finans önerileri, 1800’lerin sonunda yine Berlin’de toplanan ve Afrika’da Batılı ülkelerin sömürgeciliğinin yasal başlangıcı olarak görülen tarihi Berlin Konferansı’ndaki zihniyetin sürdüğü yorumlarına neden oldu.
Libya’ya yönelik ağır ambargolar öngören bildirgenin ‘ekonomik ve finansal reform’ başlıklı 7. maddesinde, ülkenin ekonomisinin kaynağı olarak görülen Libya Merkez Bankası, Yatırım Ajansı, Ulusal Petrol Şirketi ve Finansal İnceleme Otoritesi gibi kurumlara ‘uluslararası heyet yönetimi ve denetimi’ önerildi. Bu kurumların şeffaflık, hesap verilebilirlik ve etkinliğini artırmak için ‘teknik yardım’ ve ‘denetimler’ dahil uluslararası standartlara uygun hale getirme önerisinde bulunuldu. Libya petrol gelirlerinin adil ve şeffaf şekilde dağıtımı amacıyla önerilen mekanizmalar ‘kayyum’ olarak yorumlanıyor.
Sonuç bildirgesinin BM Güvenlik Konseyinde kesin kararlara dönüştürülmesi isteniyor. Ancak bildirinin Libya ekonomisine ilişkin maddelerinin bu haliyle uygulamaya konulması halinde, Saddam Hüseyin döneminde Irak’ta uygulanan ‘Petrol Karşılığı Gıda Programı’nın bir benzerinin Libya’da uygulanmasının yolunu açılacak. BM tarihinin bu alandaki en büyük programı Irak Petrol Karşılığı Gıda, İlaç ve İnsani İhtiyaç Maddeleri Programı, Aralık 1996’da başlatılmış ve 2003 sonunda sona ermişti. Program kapsamında Irak rejimi yaptırımlarla ezilirken, petrolünün işlenerek satılması ve halkın temel ihtiyaçlarının karşılanması öngörülmüştü.
Petrol Karşılığı Gıda Programı, uzunca bir süre uluslararası kamuoyunda tartışıldı. BM, petrol gelirlerinin idaresinde yolsuzluk yapıldığı suçlamalarına maruz kaldı, yolsuzluk suçunu devrik lider Saddam’a yıkmak isteyen itirafçılar ortaya çıktı, BM üst düzey yöneticilerinin yakınlarına ait şirketlere verilen komisyon iddiaları gündeme geldi. Dönemin Irak hükümeti ve birçok uluslararası şirketin bu programda yolsuzluk yaptığı ortaya çıktı. BM tarihinin en büyük insani operasyonu olarak görülen Gıda Karşılığı Petrol Programı’nın eski başkanı Benon Sevan örgütten istifa etti. İddiaları araştırmak için kurulan Volcker Komisyonu, yolsuzluğun boyutunun 11 milyar doları bulduğunu açıkladı.Irak modeli son olarak ekonomik ve siyasi krize itilmek istenen Venezuela’da da gündeme gelmişti. Başkan Nicolas Maduro’nun siyasi rakiplerinden, eski Lara valisi Henri Falcon, bir dönem Irak için hayata geçirilen ‘Petrol Karşılığı Gıda’ programının benzerinin Venezula’da uygulanması teklifini BM ve ABD’ye sunmuş ancak bu öneriye sıcak bakılmamıştı.
Berlin Konferansı’nda Libya’nın gelirlerine kayyum öneren Batılı ülkeler, Kaddafi’nin malvarlığı olarak anılan Libya’nın kayıp 150 milyar dolarına el koymakla da suçlanıyor. Bu paranın nerede olduğu bilinmiyor. Halen 300 milyar dolar olarak ifade edilen Libya’nın mevcut nakit parasının da bir kısmının ABD’de, kalanın ise başta Fransa olmak üzere çeşitli Avrupa ülkelerinde tutulduğu öne sürülüyor. BM kuralları gereği Merkez Bankası’ndaki paradan kamu görevlilerinin ücretlerinin ödenmesi dışında herhangi bir para harcanamıyor. Ancak bu kural, darbeci Hafter cephesinde Libyalılara saldıran milislerin maaş ödemelerinde kullanılıyor. BM, meşrû Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin Libya’nın yurtdışındaki parasını ülkeye getirmesine de engeller çıkarıyor.
Uluslararası denetim mekanizmasıyla satılan Irak petrolünden elde edilmiş gelir, BM hesabına geçiriliyor, Iraklılar ise belli bir çerçeve içinde, önemli maddelerin satın alınabilmesi için müracaat edebiliyor. Bu maddeler arasında, askeri amaçla kullanılabilecek malzemeler yer almıyor. Bu yolla, petrol satışından elde edilen gelirin büyük bir bölümünün Irak halkına geri dönmesi amaçlanıyordu. Gelirin geri kalan kısmı tazminat olarak Kuveyt’e ve silah denetçileri ve ‘Petrol Karşılığı Gıda’ programının masrafları nedeniyle BM’ye aktarılıyordu. Programın uygulandığı süreçte toplam 65 milyar dolar değerinde petrol satışının yapıldığı ve bunun 48 milyar dolarlık bölümünün gıda, ilaç ve altyapı projeleriyle ülkeye geri döndüğü iddia edildi.