Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un geçen Cuma günü “radikallikle mücadele reformu” adı altında İslam’ı hedef alan sözlerinden sonra gözler ülkede artan İslam karşıtlığına çevrildi. Fransa’da son dönemde devreye giren uygulamalarla Müslüman kadınlar toplumsal hayattan silinmenin eşiğinde. Fransa’da İslam’ın görünür hale gelişinin en öndeki müsebbibi olan başörtülü kadınlar, devletin onları yabancılaştıran toplumsal müdahalelerinin ilk kurbanı oluyorlar. İslam’ı “cumhuriyet değerleri içinde eritmeyi”, anayasada geçen tabirle “asimile etmeyi” öngören ve bunu da “İslam’ın varlığına karşı değiliz” ambalajı içinde “Fransa İslam’ı” projesiyle duyuran Fransız hükümeti, esasında dinini gündelik hayatın en doğal ve rutin pratikleriyle yaşamaya çalışan Müslümanların varlığına dahi karşı olduğunu bir kez daha açık etti. Fransa’da son yılarda özellikle Müslüman kadınları hedef alan yasaklardaki artış gözlerden kaçmıyor. Adeta Müslüman kadınlar evlerine hapsedilme tehdidiyle karşı karşıya.
2004 yılında ilk ve orta dereceli okullarda başörtüsü takmak yasaklanırken, 2013 yılında özel sektörde çalışan başörtülü kadınların iş güvenliği gerekçesiyle işten atılmaları Yargıtay kararıyla kolaylaştırıldı. 2016 yılından itibaren, halka açık plaj ve havuzlara “burkini” (haşema) ile girmek yasaklandı, pek çok başörtülü kadın kamu hizmeti alırken kıyafetlerinden dolayı hakarete veyahut ayrımcılığa maruz bırakıldı ya da özel sektörde ayyuka çıkmış ayrımcı tutumla işsizliğe mahkûm edildi. Tüm bu sınavlardan sıyrılabilen başörtülü kadınları bekleyen şey ise 2019 yılında alınan ve akıllara durgunluk veren bir karar oldu: Başörtüsü takan velilerin, çocuklarının okul gezilerine, müsamerelere ve veli faaliyetlerine katılmaları, bir güven ortamı oluşturulması ve dinsel simgelerin kamusal alanda görünmemesi gerekliliği öne sürülerek yasaklandı.