Fransız vatandaşı olan Selma Ajam ve Karine Boissieux ülkelerindeki Müslüman kadınlara yönelik baskılara daha fazla dayanamayıp İstanbul’a yerleşti. Cezayir asıllı Selma Ajam ve 2015 yılında İslam’ı seçen Fransız Karine Boissieux, başörtülü oldukları için yaşadıklarları haksızlıklara tahammül edemediklerini söylüyorlar. Cezayir asıllı Fransız vatandaşı Selma Ajam, kendisini İstabul’a getiren süreci şöyle anlattı: “Uzun bir süredir Fransa’dan ayrılmayı düşünüyordum. Ben daha küçük yaşlardayken Müslümanlar üzerine baskılar artmaya başlamıştı. Babam yaşadığımız yerdeki caminin imamı olduğu için iyi bir İslam eğitimi aldım. 16 yaşında kendi isteğimle başımı örttüm. Üniversiteyi bitirince de doğal olarak bir işe girmek istedim. Tüm kapılar yüzüme kapandı. Fransa, sözde insan hakları ve hürriyetin merkezi olan bir ülke. Ancak bir kadının kendi istediği gibi giyinmesine bile tahammül edemiyorlar. Tüm Müslüman kadınların iradesiyle değil baskıyla örtündüğü algısını yaratıyorlar. Halbuki çoğu Fransız vatandaşı bunun doğru olmadığını biliyor.”
Eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy döneminde başlayan kötü gidişin Macron ile zirveye çıktığını dile getiren Ajam, sözlerini şöyle sürdürdü: “Macron’un İslamofobik açıklamalarıyla toplumda nefret daha da arttı. Yolda yürürken bile bir vatandaş sizi durdurup başörtünüze, dininize hakaret edebiliyor. Ekonomi kötü gidiyor ve işsizlik arttı. Macron, bunun sorumlusu olarak göçmenleri gösteriyor. Halbuki bu göçmenlerin büyük çoğunluğu da Fransız sömürgelerinden gelen Müslümanlar ve burada yeni değiller. Her türlü sorunun merkezine bizi koyuyor. Başarısızlıklarının faturasını Müslümanlar’a ödetmeye çalışıyor.”
Karine Boissieux ise Müslüman olma sürecini şöyle özetledi: “İslam ve Müslümanlar hakkında çok konuşulduğu için ilgimi çekiyordu. Araştırma yaptım ve evime yakın olan bir mescide gittim. Sorularımı içtenlikle yanıtladılar. İslam dinine geçmeyi yavaş yavaş düşünmeye başlamıştım. 2015 yılındaki Charlie Hebdo olayları kararımı hızlandırdı. Müslümanlara yönelik öfke ve nefret beni sarstı. Halbuki asıl aşırılıkçı olanlar kendileriydi. Bu gerçeği İslam dinine girdikten sonra çok daha iyi fark ettim. Annem bile kararımı duyduğunda ne zaman Suriye’ye gideceksin dedi. Çünkü kafalarında kalıplaşmış bir algı var.”
Eşinin de İslam’ı seçtiğini dile getiren Boissieux, sözlerini şöyle sürdürdü: “Müslüman olduktan sonra çalıştığım yerdeki çoğu kişi selam vermeyi bıraktı. Bulunduğum ortamlarda yüksek sesle İslam’a hakaret, namaz kıldığım zaman alay ediyorlardı. Artık dayanılmaz bir hal almıştı. Eşim de benzer sorunlarla mücadele ediyordu. Fransa’dan bir geleceğimiz olmadığını biliyorduk ve ülkeyi terk etmeye karar verdik. Üç yıl Norveç’te yaşadık. Bu süreçte Fransa’da Müslümanlara ne kadar büyük bir baskı olduğunu daha da iyi anladık. Çünkü Norveç’te hiçbir özgürlüğümüz kısıtlanmadı ve dinimizi yaşayabildik.”
Boissieux , İstanbul’da yaşamaya karar verme sürecini ise şöyle özetledi: “Norveç’te baskı yoktu. Ancak çocuklarımızın Müslüman bir ülkede büyümesini ve eğitim almasını istedik. Fas, Mısır ve Türkiye seçeneklerimiz arasında idi. Bir araştırma sürecinden sonra İstanbul’a geldik. Kararımızın doğru olduğunu buraya yerleşince daha iyi anladık. İnsanlar çok yardımsever, buraya geldiğimiz için mutluyuz.”
Selma Ajam ve Karine Boissieux, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un politikalarına ilişkin ne yapılması gerektiğine dair görüşlerini de dile getirdiler. Selma Ajam, “Macron, Müslümanlar’ı ülke içinde başka bir devlet kurmaya çalışmakla suçluyor. Fransa’daki Müslümanlar olayların ciddiyetinin farkında değiller. Sadece cemiyetler ve sivil toplum örgütleri tüm suçlamaları reddeden açıklamalar yaptı. Bu yeterli değil. Seslerini daha güçlü çıkarmalı ve tek vücut olmalılar” dedi. Karine Boissieux ise bir algı operasyonu olduğuna dikkat çekti ve ekledi: “ Fransa’da ekranlarda boy gösteren ve bizi temsil ettiğini iddia eden kişiler var. İmam olduğunu söyleyen biri çıkıyor ve diyor ki İslam’da başörtüsü zorunlu değil. Bu nedenle Müslümanların algı operasyonlarına karşı medya kampanyaları yapmaları gerekiyor. “
Gazeteci ve aktivist Selma Ajam, İstanbul’da bir belgesel çekeceğini belirtti. Ajam, “Fransa’yı terk edip Türkiye’ye gelen başörtülü bir kadının hikayesini anlatacağım. Laikliğin uygulanması konusundaki büyük farkları ortaya koymayı düşünüyorum. Çalışmalara başladım” dedi.