İsrail’in “güvenliği” gerekçe göstererek seyahat yasağı getirdiği Uluslararası Af Örgütünün (Amnesty International) Kudüs Bölge Ofisi Kampanya Yürütme Sorumlusu Leys Ebu Zeyyad, “Koronavirüs nedeniyle insanların yeni tanıştığı karantina sürecini, Filistinliler 72 yıldır yaşıyor.” dedi.
Dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca insan, son birkaç ayda yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle seyahat yasakları da dahil, devletlerin koyduğu kurallar ve düzenlemelerin altında yaşamanın zorluklarıyla belki ilk defa tanışırken Filistinliler, İsrail’in toprakları üzerinde kurulduğu 1948’den bu yana bu uygulamalara maruz kalıyor.
İşgal altındaki Batı Şeria ile Doğu Kudüs ve abluka altındaki Gazze Şeridi’nde yaşayan milyonlarca Filistinli, Tel Aviv yönetiminin, baskıları, ihlalleri ve insan haklarına aykırı uygulamalarının gölgesinde hayatta kalma mücadelesi veriyor.
İşgal altındaki Doğu Kudüs’ün İsrail’in inşa ettiği Ayrım Duvarı’yla (Utanç Duvarı) Batı Şeria tarafında kalan mahallelerinden Ayzeriye sakini, Uluslararası Af Örgütünün Kudüs Bölge Ofisi Kampanya Yürütme Sorumlusu 29 yaşındaki Ebu Zeyyad, Tel Aviv yönetiminin “güvenlik sebepleri” nedeniyle seyahat yasağına takıldı.
Ebu Zeyyad, Doğu Kudüs’teki bir hastanede tedavi gören hasta annesine refakat etmesine İsrail makamlarının izin vermemesiyle, İsrail’in “kara listesine” alındığını anladığını söyledi.
Ayzeriye’deki evinde açıklama yapan Ebu Zeyyad, “İsrail’in bana yönelik baskıları 2019’un eylül ayında başladı. Kudüs’teki Augusta Victoria Hastanesinde tedavi gören anneme refakatçi olmak için İsrail’e izin başvurusunda bulunduğumda Kudüs’e girişime izin verilmemişti ve o zaman İsrail’in baskılarını fiilen anlamaya başladım.” dedi.
Ebu Zeyyad, daha önce Kudüs’e 3 defa giriş izni alabildiğini, ancak eylül ayındaki başvuru sonrası bir daha izin alamadığını, hastanede iki ay tedavi görüp burada hayatını kaybeden annesini son kez görmesine bile izin verilmediğini ifade etti.
İsrail’in Kudüs’e girişine izin verilmemesini “güvenlik sebeplerini” gerekçe gösterdiğini ve bu sebeplerin içeriğinin ne olduğunu bilmediğini belirten Ebu Zeyyad, daha sonra bu sürecin sadece Kudüs’e girişine izinle sınırlı kalmadığı, işgal altındaki Batı Şeria’dan da çıkışına izin verilmediğini anlattı.
Kendisi dahil Filistinlilerin işgal şartlarında yaşam mücadelesi verdiğini ve Kovid-19 süreciyle insanların yaşadıkları karantinayı her daim yaşadıklarını belirten Ebu Zeyyad, “Koronavirüs nedeniyle insanların belki yeni tanıştığı bu karantina sürecini Filistinliler 72 yıldır yaşıyor. Bu salgın insanlara Filistinlilerin yaşadığını fiilen yaşatmış oldu adeta. Tabii bu karantina insanlar için bir çeşit önlem, ancak İsrail bütün Filistin halkını bu ‘karantinaya’ zorluyor ve toplu olarak cezalandırıyor. Yani Filistinliler sağlık için değil siyasal sebeplerle karantinadalar. İşte Gazze Şeridi’ndeki Filistinliler 14 yıldır tamamen abluka altında. Seyahat özgürlüğümüz her zaman kısıtlı, her yerde kontrol noktaları mevcut. İsrail her taraftan kuşatmış durumda, sınırlarımızı da kontrol ediyor.” diye konuştu.
Karantinanın başkaları için olumlu bir şey olduğuna, İsrail’in uyguladığı “daimi karantina” durumunun ise Filistinliler için toplu bir cezalandırma yöntemi olduğuna vurgu yapan Ebu Zeyyad, yaklaşık iki milyon Filistinlinin yaşadığı Gazze Şeridi’nim tam bir abluka altında olduğunu, işsizliğin had safhaya ulaştığını, insanların ekonomik durumlarının çok kötü olduğunu ve hiçbir şekilde bu durumdan çıkamadıklarını anlattı.
Ebu Zeyyad, İsrail’in şahsına yönelik koyduğu bu seyahat yasağının Uluslararası Af Örgütünün daha önce Batı Şeria’daki yasa dışı Yahudi yerleşim birimleriyle çalışan uluslararası kuruluşları deşifre eden bir rapor yayınlamasıyla alakalı olabileceğini, çünkü İsrail’in eski eski Kamu Güvenliği Bakanı Gilad Erdan da dahil olmak üzere 4 İsrailli bakanın Uluslararası Af Örgütü gibi uluslararası kuruluşlara yaptırım getirme kararı aldığını belirtti.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW) Filistin ve İsrail sorumlusu Ömer Şakir’in aynı süreç sonrasında sınır dışı edildiğini hatırlatan Ebu Zeyyad, “Yani insan hakları alanında çalışan her kim olursa olsun mutlaka İsrail’in bu baskılarına maruz kalıyor.” ifadelerini kullandı.
Ebu Zeyyad, İsrail’in Batı Şeria’yı ilhak etmekle Filistinlilerin geleceğini yok edeceğini belirterek, “Apartheid rejimi diyebileceğim İsrail, şimdi Batı Şeria’yı uluslararası hukuka aykırı bir şekilde ilhak etmeyi planlıyor. Filistin halkının geleceği tamamen yok ediliyor ve durumumuz çok daha kötü olacak.” değerlendirmesini yaptı.
İsrail’in işgalinin sona ermesiyle Filistinlilerin gerçekten haklarına ulaşabileceğini vurgulayan Ebu Zeyyad, “İşgalin sona ermesi dışındaki tüm alternatifler hiçbir zaman gerçek haklarımızı sağlayamayacak. İşgalin sona ermesini, Filistinlilerin barış ve özgür bir şekilde yaşamasını, bizim şimdi çektiğimiz sorunları yaşamamasını diliyorum.” dedi.