Avrupa Birliği (AB) her geçen gün büyüyen sorunlar karşısında çözüm yolları bulmakta zorlanıyor. Siyasi, ekonomik ve sosyal kaynaklı sorunları çözmekteki yetersizliği Kovid-19 salgınıyla iyice su yüzüne çıkan Brüksel, artık üye ülkelerin güvenini ve inancını da kaybetmeye başladı. Özellikle ikinci sınıf üye olarak görülen Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri kendilerini Brüksel’in boyunduruğundan kurtaracak çıkışlar arıyor. Bunun son işareti Polonya Yüksek Mahkemesi’nin, “AB yasalarının, ülke yasalarının üstünde olamayacağına” dair hükmü oldu. Öte yandan Birlik, kendi içinde liderlik sorunuyla, Brexit sonrası Manş Denizi meselesiyle ve Fransa’nın başıbozuk dış siyasetiyle derin bir çözümsüzlük içinde.
Brüksel’in Polonya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan gibi çeperdeki üye ülkelere hukuki dayatmalarda bulunması, söz konusu başkentlerde tepkiye neden oluyor. Adeta üye ülkeler arasında ayrımcılık boyutuna varan uygulamalar sonrasında Polonya Yüksek Mahkemesi’nin, AB hukukunun iç hukuka üstün olamayacağı kararı, Varşova-Brüksel gerilimini artırdı. Polonya’nın AB hukukunu devre dışı bırakan kararına Macaristan’dan da destek geldi. Avrupa medyasında Brexit’ten sonra Polexit’in gündeme gelebileceği yorumları yer aldı. Söz konusu ülkeler üzerinde artan ABD etkisi de Brüksel için bir başka mesele.
Söz konusu ülkeler üzerinde artan ABD etkisi de Brüksel için bir başka mesele. Washington, Polonya, Çekya, Macaristan ve Romanya gibi ülkelere sağladığı askeri ve siyasi destekle Brüksel’in bıraktığı güvenlik boşluğunu dolduruyor. Bu ülkeler, özellikle Rusya’ya karşı AB’yi değil, ABD’yi kendileri için daha güvenilir ortak görüyor. İngiltere’nin Brexit süreci de bu ülkeleri Brüksel’e karşı daha cesur hamleler yapmaya teşvik ediyor.
Almanya Başbakanı Angela Merkel’in 16 yıllık görevinden ayrılması sadece Berlin için değil, Brüksel için de belirsizlik oluşturuyor. Mevcut siyasi fotoğrafta, ne Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, ne Almanya’da olası koalisyonda başbakan olması beklenen Olaf Scholz’un ne de İtalya Başbakanı Mario Draghi’nin bu boşluğu doldurabilecek liderliğe sahip olmadığı değerlendiriliyor. Merkel’in yokluğunda AB’nin kritik konularda ortak karar almasının daha da zorlaşacağı ve Birlik’in varoluş krizine sürüklenebileceği kaydediliyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ülkesini İslam karşıtı bir konuma sürüklemesi ve Türkiye, Cezayir, İngiltere gibi ülkelere hasım politikaları da Brüksel için bir başka sorun. Macron’un ayrımcı ve sorumsuz iç/dış politikası hem Avrupa içinde bölünmeye hem de Brüksel’in çevre coğrafyasından soyutlanmasına neden olabilir.