Siyaset Bilimci Finkelstein, Doğu Kudüs’ün Şeyh Cerrah mahallesinde Filistinli ailelerin evlerinden çıkarılması gerginliği ile başlayıp teravih namazında Mescid-i Aksa’nın İsrail polisi tarafından basılması ve ardından Gazze’ye yönelik saldırılarla ilgili gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi.
Finkelstein, ikinci olarak, İsrail’in işgal altında tuttuğu Filistin topraklarından ayrılmayacağını defalarca beyan ettiğine ve uluslararası hukuka göre yasa dışı ilhak yaptığına işaret ederek şunları kaydetti:
Doğu Kudüs’te ve Gazze’de son günlerde yaşanan olayların İsrail'in uzun vadeli, sistematik ve planlı girişiminin mikroskobik bir parçası olarak değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yapan Finkelstein, Filistinlilerin topraklarının çalınması olayının İsrail’in kuruluş yıllarından daha geriye uzandığını belirtti.
Finkelstein, sözlerine şöyle devam etti:
"Süreç 1948'de sona ermedi. İsrail kurulduğunda, süreç devam etti. İsrail’in sistematik, yöntemli şekilde el koyma ve hırsızlığı gün be gün hala devam ediyor. Buna gerçek ifadeyle 'Filistin topraklarının çalınması' diyelim. Ve şimdi gördüğünüz şey, gerçekten de bu sistematik, metodik hırsızlık ve Filistin topraklarının soygununun bir mikrokozmosudur."
Uluslararası hukuk ve İsrail’in insanlık dışı eylemleri dikkate alındığında Filistinlilerin hırsız devlete karşı topraklarını savunmak için her türlü yolu kullanma hakkına sahip olduğunu vurgulayan Finkelstein, "Eğer bu ifade yerindeyse, yurttaşlarınız bu toprak soyguncuları ve toprak hırsızları tarafından saldırıya uğruyorsa, buna direnmek için her türlü hakkınız var." diye konuştu.
Finkelstein, Gazze'deki Filistinlilerin Doğu Kudüs'tekilere destek olmak istemesi üzerine de şunları kaydetti:
"Unutma, Gazze nedir? Gazze’nin yüzde 70’i mülteci ve mülteci soyundan geliyor. Bu nedenle kalplerinde ve ruhlarında Doğu Kudüs'e ne olduğunu anlıyorlar. Çünkü 73 yıl önce onlara da aynı şey oldu. Evlerinden çıkarıldılar, uluslararası hukukun dilini kullanırsak, zorla yurtlarından tahliye edildiler. Onlar Kudüs’e bakınca, 73 yıl önce başlarına gelenleri ve sonrasını, yani mülteci hallerini görüyorlar. Öyleyse bana, Doğu Kudüs’te yurttaşları Filistinlilerin başına bunlar geldiğinde dayanışma için hiçbir hakları olmadığını, mülteci olacak bu kişilerin yanında direnmeye hakları olmadığını mı söyleyeceksin? Hayır!"
İsrail'e karşı "Yeter artık!" şeklinde öfkesini dile getiren Finkelstein, İsrail’in Filistin topraklarına diktiği, tek amacının insanları ve toprakları birbirinden ayırmak olan sözde güvenlik duvarına da "Bunların modern dünyada hala devam ettiğine inanmak gerçekten zor." sözleriyle tepki gösterdi.
Finkelstein, "Bu duvarı New York şehrine diktiğinizi, siyahi birçok insanın yaşadığı Harlem’i ayırdığını ama Central Park’ta boş toprak olduğu için tuttuğunuzu hayal edin. (Filistin topraklarında) bu duvarın dikilmesinin bir tek amacı var, diğer halk dışında Yahudi çoğunluğu ve bütün toprakları ellerinde tutmak istiyorlar. Bu, İsrail'in hikayesidir." dedi.
İsrail’in Ürdün nehrinden Akdeniz’e kadar Yahudi üstünlüğünü kurmayı hedefleyen "apartheid" bir devlet olduğunu söyleyen Finkelstein, son şiddet olaylarına karşı ABD’de Joe Biden yönetiminin tepkisinin ise diğerlerinden farksız olduğunu kaydetti.
Finkelstein, "Benim tahminim, (eski ABD Başkanı Donald) Trump yönetiminden farklı olarak, belki ateşe gazyağı dökmüyorlar. Muhtemelen sessizce İsraillilere o aileleri Şeyh Cerrah’tan tahliye etmemelerini söylüyorlar." görüşünü paylaştı.
Finkelstein, İsrail’in hedeflediği, Filistin’de bütün topraklara el koyarak Yahudi çoğunluklu bir devlet kurma arzusunun uluslararası hukukla bağdaştırılamaz ve kabul edilemez olduğunu vurgulayarak sözlerini noktaladı.