New York Eyalet Meclisi Üyesi Charles Barron, Minneapolis’te polis şiddeti sonucu hayatını kaybeden siyahi George Floyd üzerine başlayan protestolarda barışçıl değişim yöntemlerinin gözardı edilmesi halinde şiddetin kaçınılmaz olduğunu söyledi. Kendini “seçilmiş siyahi aktivist ve devrimci” olarak tanımlayan, 18 yaşında Kara Panter Partisi’ne (Black Panther Party) katıldığını ve 50 yıldan fazladır polis şiddeti üzerine siyahi aktivist olarak mücadele ettiğini belirten Barron, “Uzun yıllardır uyarıyorum, değişim için barışçıl yöntemler dikkate alınmaz veya reddedilirse şiddet kaçınılmaz olur” dedi. Barron, ABD’de yıllardır bu olayların tekrar ettiğini belirterek, “Aynı olaylar farklı sonuçlar doğurmaz. Polis bizi her öldürdüğünde, acımasız davrandığında, anayasaya aykırı olarak durdurup sorguladığında insan haklarımızı ihlal ediyor, kanuna göre cezalandırılmaları gerekir” diye konuştu.
2005’te New York Belediye Başkanlığını, 2006 Temsilciler Meclisi adaylığını kıl payı kaçıran 69 yaşındaki siyahi aktivist, şunları söyledi: “Amerika şedit bir ülke. Yurt dışındaki emperyalist savaşlarıyla şedit, yurt içinde polis teşkilatı ve Martin Luther King gibi barışçıl veya Malcolm X gibi kendini savunmacı hareketleri yok etmek için oluşturduğu karşıt programlar ile şedit. Barışçıl ve haklı olman önemli değil, sonunda suikaste uğruyorsun. Barışçıl bir şekilde gösteri yapsan da bir şeyleri yakıp yıksan da sonunda dövülüyorsun. Sonuç hep aynı.” Barron, yoksulluk, işsizlik, polis şiddetinin önüne geçme gibi konularda milyonlarca kişi sokağa inmedikçe sistemde köklü bir değişiklik beklemediğini de kaydetti.
Barron, “Ne yazık ki bu ülkede protestolar, kapitalizmin zarar göreceği bir düzeye yükselmezse sesini duyuramaz” yorumunda bulunarak, “Floyd’un ölümü ve ardından protestoların tüm bu ilgiyi çekmesinin nedeni o 4 polisin çalıştığı binanın yakılmış olmasıdır. Kapitalizmin yeni tip koronavirüsle (Kovid-19) başı dertteydi, şimdi gösterilerle dertte. Göstericilerin sesinin duyulduğu tek yol bu. Eğer George Floyd için yakıp yıkmalar olmasaydı, olaya karışan polisler hala gözaltına alınmayacaktı, Floyd’un ensesine dizini basan polis Derek Chauvin hakkındaki suçlama 3. derece cinayetten 2. dereceye çıkılmayacaktı” ifadelerini kullandı.
Başkan Donald Trump ile Demokrat aday Joe Biden arasında pek fark olmadığını belirten Barron, “Bizim, Adalet Bakanı (Eric Holder) siyahi olan, ülkenin en tepesine seçilmiş Demokrat Parti’den siyahi bir başkanımız (Barack Obama) oldu. Ama aynı dönemde Orlando’da Trayvon Martin, Ferguson’da Michael Brown gibi siyahi gençler ırkçılığa maruz kalarak öldürüldü, o davalardan hiçbir sonuç çıkmadı. Eğer polisi ve onun ırkçı kapitalist sistemini korumaya devam edecekse, Demokrat veya Cumhuriyetçi, siyah veya beyaz başkanın olması hiç farketmiyor” değerlendirmesini yaptı.
ABD’nin Minneapolis kentinde, polisin tutuklama esnasında zanlının boynuna baskı uygulama yetkisinin yasaklanmasına dair kararın kabul edildiği bildirildi. Minneapolis Belediye Meclisi’nin polislerin tutuklama prosedürlerinin yeniden gözden geçirildiği toplantısından, polis memurlarının, gözaltına alma esnasında zanlının boynuna diziyle bastırması veya koluyla çevreleyerek boynunu sıkıştırmasının yasaklanması kararı çıktı. Siyahi George Floyd’un, polisin diziyle boynuna bastırması sonucu hayatını kaybetmesi ve devamındaki protestoların ardından gelen karara göre, böyle bir uygulama yapıldığını gören diğer polis memurunun da olaya müdahalesi ve uygulamayı yapan memur arkadaşını rapor etmesi zorunlu hale getirilecek. Siyahi Amerikalı 46 yaşındaki George Floyd, dolandırıcılık şüphesiyle Minneapolis’te polisler tarafından gözaltına alınırken, bir polisin uzun süre ensesine diziyle basması nedeniyle dakikalarca “Nefes alamıyorum” diye yalvarmıştı.