Yahudi yerleşimcilerin Mescid-i Aksa'ya geçen hafta düzenledikleri baskın sırasında bazı dini ritüelleri yüksek sesle gerçekleştirdikleri gerekçesiyle gözaltına alınan üç reşit olmayan yerleşimcinin avukatları, temyiz başvurusunda bulundu.
Mahkeme, üç yerleşimcinin Mescid-i Aksa'ya baskınları sırasındaki "eylemlerinin düzensizliğe ve kargaşaya yol açabilecek herhangi bir davranış içermediğini" belirtti.
Öte yandan İsrail hükümetinden yapılan yazılı açıklamada, Aksa'da sadece Müslümanların ibadet edebileceği, diğer din mensuplarının ise ziyarette bulunabileceği yönündeki "statükoya" ilişkin değişiklik veya planlı bir değişiklik olmadığı savunuldu.
İsrail Sulh Mahkemesi'nin kararının, davadaki "üç çocuk hakkında" olduğu ve "Mescid-i Aksa'da genel olarak ibadet hürriyetini kapsamadığı" belirtilen açıklamada, söz konusu davaya ilişkin kararın bölge mahkemesinde temyize taşınacağı ifade edildi.
Filistin Dışişleri Bakanlığı ise yaptığı yazılı açıklamada, İsrail mahkemesinin söz konusu kararını kınayarak, şu ifadelere yer verdi:
Kararın, İsrail'deki "yargı ve mahkemelerin, işgalin bir parçası olduğunun yeni bir kanıtı olduğu" kaydedilen açıklamada, bu durumun mahkemelerin "Aksa'yı zamansal olarak bölme amacıyla fanatik Yahudilere koruma sağladığının bir göstergesi olduğunu" vurguladı.
Mescid-i Aksa, İsrail ile Ürdün arasında 26 Ekim 1994'te imzalanan barış antlaşmasına göre Ürdün Vakıflar, İslami İşler ve Mukaddesat Bakanlığına bağlı Kudüs İslami Vakıflar İdaresinin himayesinde bulunuyor.
Ancak Yahudiler, 2003'ten bu yana İdarenin izni olmadan İsrail'in tek taraflı kararıyla polis eşliğinde kutsal mabede giriyor.
Bu girişleri baskın olarak nitelendiren Kudüs İslami Vakıflar İdaresi, Müslümanların egemenliğinin ihlal edildiğini belirtiyor.
İsrail'de bir mahkeme, Ekim 2021'de Yahudilerin Mescid-i Aksa'da "sessizce" ibadet etmelerinin kanuna aykırı olmadığına hükmetmiş, söz konusu karar Filistin sokağı ve İslam dünyasında tepkiyle karşılanmıştı.
Açıklamada, Mescid-i Aksa'nın statüsünde herhangi bir değişikliğin olmadığı ve bu konuda bir planın da bulunmadığı kaydedildi.
Sulh Mahkemesi'nin kararının reşit olmayan kişilerin davranışları konusunda olduğuna dikkat çekilen açıklamada, söz konusu kararın Mescid-i Aksa'da ibadet özgürlüğü konusunda daha geniş çaplı bir karar alma yetkisinde olmadığı belirtildi.