27 Mayıs 1960 askeri darbesine giden süreçte Amerikan medyasında yer alan Türkiye profili, ‘Adnan Menderes hükümetinin otoriterleştiği iddiası’ üzerine kurulurken, darbenin ayak sesini duymadığını iddia eden ABD yönetimi ise demokrasiden yana tavır almak yerine darbeci yönetimi ilk günden tanıdı. 12 Mart 1971’de ise Türk ordusuna mensup dört kuvvet komutanı, dönemin başbakanı Süleyman Demirel ve hükümetine muhtıra verdi. Demirel hükümeti iktidardan düşerken yerine gelen Nihat Erim hükümeti, ABD ile gerginleşmiş olan ilişkileri yumuşatma yönünde politika izledi. Erim, Temmuz 1971’de ABD’nin isteğiyle haşhaş ekimini yasakladı.
12 Eylül darbesi, Türkiye tarihinde ordunun yönetime üçüncü açık müdahalesi olarak tarihe kara bir leke olarak geçmişti. Darbenin başındaki Kenan Evren yıllar sonra, “Darbe yapacağımızı ABD’ye bildirdik” itirafında bulunmuştu. Ortaya çıkan gizli yazışmalar ABD’nin sürecin her aşamasından haberdar olduğunu ortaya koyarken, 1970’li yıllarda CIA’nın Türkiye şefi olan Paul Henze ise 12 Eylül darbesinin gerçekleştiğini dönemin ABD Başkanı Jimmy Carter’a şöyle duyurmuştu: “Bizim çocuklar başardı (Our boys have done it).” Vesayet odaklarıyla ABD ittifakına bir diğer örnek ise 28 Şubat süreci oldu. ‘Bin yıl sürecek’ denilen 28 Şubat postmodern darbesinde sivil siyaset değil ordu da yeniden dizayn edildi. Dindar subaylar namaz kıldığı ya da içki içmediği için TSK’dan ihraç edilirken FETÖ’cülerin orduda yükselmesi sağlandı. 28 Şubat da başından sonuna dek ABD’nin destek verdiği bir darbe olarak tarihe geçti.
ABD’nin Türkiye’ye yönelik tarihteki en büyük kumpası ise 15 Temmuz darbe ve işgal girişimi oldu. 15 Temmuz, FETÖ’yü tasfiyeye hazırlanan Türkiye’ye karşı ABD’nin dış müdahalesiydi. Washington’un tutumunu, dönemin ABD Dışişleri Bakanı John Kerry “Mekanizma harekete geçti, Erdoğan artık gidici” ifadeleriyle itiraf etmişti. FETÖ’cülere yakıt ikmali yapan uçakların İncirlik’ten kalkması, NATO’daki kaçak subaylar, FETÖ’cülerin telefon trafiği, Erdoğan’ın bindiği uçağa ilişkin koordinatların CIA destekli Stratfor sitesinde anlık yayınlanması, darbe girişimi sırasında pek çok Amerikalı emekli asker ve uzmanın televizyonlara çıkıp “Bu darbeyi yapanlar iyi adamlar” şeklinde konuşması ve daha pek çok veri, 15 Temmuz’un doğrudan Amerikan tertibi olduğunu ortaya koydu.
15 Temmuz 2016’da ABD ve İsrail’in FETÖ eliyle kalkıştığı işgal hamlesi sırasında ‘ABD Başkan Yardımcısı’ sıfatı taşıyan Joe Biden, darbe girişiminden tam 1,5 ay sonra ‘özür’ için geldiği Ankara’da Erdoğan’a, “Darbe girişimine gerektiği gibi tepki veremediğimiz için şahsen Türkiye’ye geldim. Özür dilerim, keşke daha önce gelebilseydim” şeklindeki ifadeleriyle dikkat çekmişti. 4 yıl sonra bu kez başkan adayı olarak sahneye çıkan Biden, seçimi kazanması halinde Erdoğan’a bedel ödeteceğini, Türkiye’de muhalefete Erdoğan’ı yenmeleri için her türlü desteği vereceğini, muhalif unsurlardan daha fazla verim almak için ‘onları güçlendireceğini’ söylüyor. Ocak ayında ABD’de bir grup gazeteciye verdiği röportaj yeniden gündeme oturan Biden, şu skandal ifadeleri kullanıyor:
“Bence hemen Erdoğan’a çok farklı bir yaklaşım uygulamalıyız. Muhalif liderleri desteklediğimizi açıkça göstermemiz lazım. Parlamentoya katkı sunmak isteyen Kürt toplumunu entegre etmek için.. Bu iş bir süre iyi gidiyordu. Bir yol haritamız olduğunu açıkça göstermemiz lazım. Düşündüğümüz şeyle ilgili sesimizi yükseltmemiz lazım, (Erdoğan) bedel ödemeli. Nasıl çalışacaklarını anlamak için çevresinde savaş uçağı uçurdukları hava savunma sistemi olduğuna göre ona belli silahları satmaya devam edip etmeyeceğimiz konusunda bedel ödemeli. Yani çok endişeliyim. Ama benim yaptığım gibi onlarla daha doğrudan temasa geçip Erdoğan’ı yenecek duruma gelmeleri için hâlâ var olan Türk liderliği unsurlarından daha fazla verim almalı ve güçlendirmeliyiz görüşündeyim. Darbe ile değil... Darbe ile değil ama seçim süreciyle...”
“Partisi (AK Parti) İstanbul’dan dışarı atıldı. Peki biz ne yapıyoruz? Burada oturup boyun eğiyoruz. Yapacağım en son şey ona Kürtler konusunda boyun eğmek olurdu. Kesinlikle en son şey... Ve onlarla, Kürtlerle ilgili olarak birkaç görüşmem oldu. O dönem henüz üzerlerine gitmiyorlardı. Yani şunu göstermemiz lazım; çünkü günün sonunda Türkiye, Rusya’ya bağımlı olmayı istemek zorunda değil. Uzun bir zaman önce o elmadan bir ısırık aldılar. Ama şu ana kadar onlara davrandığımız şekilde davranmaya devam etmeyeceğimizi anlamak zorundalar. Yani çok, çok endişeliyim. Hava üslerimiz ve onlara erişimimize dair de çok endişeliyim. Bence bölgedeki müttefiklerimizle bir araya gelerek onun bölgedeki faaliyetlerini nasıl izole edeceğimizle ilgilenmek bizi son derece uğraştıracak. Özellikle Doğu Akdeniz’de petrolle ilgili faaliyetleri ve görüşülmesi uzun sürecek olan çok sayıda başka şey... Ama cevabım, evet endişeliyim.”
Joe Biden’ın sözlerine muhalefetten nasıl bir tepki geleceği merak konusu olurken CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun öncelikle ABD’li Biden’ı değil de Erdoğan’ı hedef alması dikkat çekti. Biden’ın skandal sözleri ‘geçmişte kullandığını’ ifade ederek onu temize çıkarmaya çalışan CHP Lideri, “7 ay önce yapılan açıklama ortada dururken bu ülkenin Cumhurbaşkanı kimdi? Bu ülkenin sarayında kim oturuyordu? Dışişleri Bakanı kimdi? 7 ay önce Fahrettin neredeydi?” diye sordu. Kılıçdaroğlu’nun ABD’ye tepkisi ise sadece şu cümleyle oldu: “Hiçbir emperyal gücün gölgesini dahi kabul etmiyoruz.” Kılıçdaroğlu’nun tavrı bu yöndeyken CHP içerisinde yeni bir hareket başlatan Muharrem İnce ise Biden’a sert tepki gösterdi. Sosyal medya hesabında İnce, “Atatürk’ün de söylediği gibi bağımsızlık karakterimizdir! Türkiye’de Hükümet değiştirmek sizin işiniz değil, milletin işi” diye yazdı.