Amerikan Merkez Bankası (FED) , 23 Aralık 1913 yılında aslında, ABD’deki bankacılık felaketlerinin önüne geçmek için kuruldu. Federal Rezerve adıyla merkezi bir bankanın kurulmasını savunan Senatör Nelson Aldrich, Owens ve Kongre Üyesi Glass, bankacılık işlemlerindeki para akışının bir ajans tarafından kontrol edilmesinin, ABD’nin kuruluş yıllarında ortaya çıkabilecek ekonomik felaketlerin önüne geçeceğine inandı.
FED’in yapısı ABD Başkanı’nın atadığı Yönetim Kurulu, Açık Piyasa Komitesi ve 12 bölgesel Fed Başkanı’ndan oluşuyor.
ABD’de ilk merkez bankası benzeri kurum 1791 yılında kuruldu. 1811 yılına kadar da faaliyetlerine devam etti. Sonrasında 1811-1816 yılları arasında ülkedeki bankacılık faaliyetleri denetlenmedi. Yıl 1816’yı gösterdiğinde ABD’nin ikinci bankası kuruldu. Bu banka ülkede 1836 yılına kadar faaliyetlerini sürdürdü. Ancak sonra yine yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle banka kapatıldı.
1837 -1862 yılları arasında ABD’de banka yoktu. Bu süreçte 1846 yılında Bağımsız Hazine Sistemi kabul edildi. 1863 yılına gelindiğinde, ulusal bankalar kurulmaya başladı. 1907 yılındaki ekonomik paniğin ardından, 1913 yılında Federal Rezerve sistemine geçildi.
FED kararlarıyla piyasaların hatta küresel ekonominin yönünü belirlemeye davam ediyor.
Federal Rezerv Sisteminin kurulmasında Birleşik Devletler coğrafi olarak her biri ayrı olarak kurulmuş bir Rezerv Bankası olan 12 Bölgeye bölünmüştür. Bölge sınırları, 1913'te var olan yaygın ticaret bölgelerine ve ilgili ekonomik bölgelere dayanır, bu yüzden eyalet sınırlarıyla örtüşmez.
12 Federal Rezerv Bölge bağımsız olarak çalışır, ancak FED merkezi tarafından denetim altındadır.
Federal Rezerv Sistemi, Birleşik Devletler'in merkez bankasıdır.
ABD ekonomisinin ve daha genel olarak kamu yararının etkin bir şekilde kullanılmasını teşvik etmek için beş genel işlev gerçekleştirir.
Amerikan Merkez Bankası (FED) Başkanı Janet Yellen’in dört yıllık görev süresinin 2018’de dolacak olmasından dolayı Kasım ayının başında yeni başkanın açıklanması bekleniyor.
Janet Yellen'nin ekonomi dünyasında sevilen bir sima olması aldığı kararlar ve çok yönlü politikasının bir karşılığı olarak okunuyor.
13 Ağustos 1946 tarihinde New York, ABD'de dünyaya gelen Yellen, 1971 senesinde Yale Üniversitesi'nden mezun oldu. FED bünyesine dahil olmadan önce Berkeley Üniversitesi'nde İşletme Profesörü olan Yellen, 2010-14 yılları arasında FED Başkan Yardımcılığı yaptı. Aynı zamanda Bill Clinton döneminde Beyaz Saray Konseyi EKonomik Danışma Başkanı ve FED San Francisco Başkanı görevlerini üstlendi. 6 Ocak 2014 tarihinde ABD Senatosu, Yellen'in adaylığını onayladı.
FED'in ilk kadın başkanı olarak 3 Şubat 2014 tarihinde yemin edip göreve başlayan Yellen, 1978 senesinden bu yana Nobel Ödüllü ekonomist George Akerlof ile evlidir.
St. Louis Fed Başkanı James Bullard Başkan Janet Yellen'in görevinin sona ermesinin FED'i yolundan döndürmeyeceğini belirtti.
CNBC'ye konuşan Bullard "Trump hükümeti mevcut para politikası konusunda memnuniyetsiz olmadığının sinyalini veriyor. Bu da Yellen'in yeniden başkan seçilmesi veya başka birinin seçilmesinin sürecin devam edeceğini ve sert bir değişim olmayacağını gösteriyor" değerlendirmesini yaptı. Bullard'a göre bu durum piyasalar için de olumlu oluacak. Bullard, "Piyasalar 6, 9 veya 12 aylık dönemde kimin başa geçeceği konusunu fiyatlıyor" ifadesini kullandı.
ABD Başkanı Donald Trump başkan olmadan önce 2018'de görev süresi dolunca Yellen'i görevden alacağını belirtmişti. Bloomberg'in haberine göre, Yellen ise bu ay ki basın toplantısında görev süresinin uzatılması hakkında Trump'la görüşmediğini ifade etmiş ve "Şubat ayında bitecek olan ilk başkanlık dönemimi kesinlikle tamamlamak niyetinde olduğumu daha önce belirtmiştim. Başkan Trump ile geleceğe yönelik planları konusunda bir görüşmemiz olmadı" değerlendirmesini yapmıştı.
Uluslararası ilişkilerde de çok sık karşılaştığımız şahin ve güvercin deyimi son dönemde finansal piyasaların da gündeminde. Sadece şahin ve güvecin değil, kelebek etkisi, marketteki fil, tavşan, ayı, boğa ve siyah kuğu gibi pek çok hayvan politika deyimi olarak kullanılmaktadır.
Şahin kelimesi konuşma dilinde agresif ve saldırgan anlamlarını çağrıştırmakla beraber sıkı para politikasını savunanları ifade ederken, gevşek para politikasını savunanlara ise güvercin denilmektedir.
Günümüz kullanımına paralel olarak tarihte ilk kez şahin kullanımı 19.yüzyılda İngilizlere karşı savaşa girilmesini savunan Amerikan Kongre üyelerini tanımlayan bir ifade olurken güvercin ise savaştan kaçıp diplomatik çözüm arayanların lakabıydı.
Duruşundan taviz vermeyen, sıkı politikalar izleyen özellikle gevşek para politikası karşıtı tutum izleyenler için kullanılır. Fed üyeleri arasında ekonominin daha uzun bir süre Fed desteğine ihtiyacı olduğunu düşünenler var. Ekonomide toparlanma tam istikrara kavuşmadan yapılacak erken bir faiz artırımı bütün kazanımları geri verdirebilir, o yüzden aceleci olunmamalı, bir süre daha ekonomik veriler takip edilmeli.
Güvercin tabiri ise, global krizden çıkışın büyüme yönünde mali gevşeme ve düşük faiz ortamında mümkün olduğunu düşünen para politikacılarını tasvir etmekte kullanılmaktadır.
Gedik Yatırım Müdür Yardımcısı Beste Naz Köksal, FED’in tutumuna ilişkin, “Fed ’de kararlar uzlaşma şeklinde alınır. Başkanın bir oy hakkı vardır ve ortak karara bağlanmış bir standart vardır. Başkanın burada duruşu, Fed ile piyasa arasında olmak ve en yetkili ağızdan iletişimi sağlamaktır. Bunlar dışında şayet karar vericilerin oyu eşit kalmışsa, başkanın oyu belirleyici oluyor. Özetle Fed başkanının şahin ya da güvercin olması aksiyon bazında oldukça kısıtlı olurken, sözlü yönlendirme bazında kullandığı dil daha önemli oluyor” açıklamasında bulundu.
FED Başkanı Janet Yellen’in görev süresi Şubat 2018’de sona eriyor. Ancak yeni FED başkanının kim olacağına yönelik söylentiler aylardır gündemdeki yerini koruyor. Trump’ın 3 Kasım’da açıklayacağı isim, FED’in politikalarında önemli bir yer teşkil edecek.
FED Başkan adaylarına yönelik söylentiler devam ederken muhtemel başkan adaylarına ilişkin değerlendirmeleri de sizin için derledik.
Ahlatcı Yatırım Araştırma Uzmanı Özgecan Özdemir, “Trump’ın ABD’nin Başkan koltuğuna geçmesiyle birlikte kendi yakın çevresiyle çalışma isteği piyasalar tarafından biliniyor. Özellikle adaylar arasında şahin duruş sergileyen bir Başkan’ın FED’in koltuğuna yerleşmesi durumunda piyasalar bu duruma çok sert cevap verebilir. Trump’ın önemle söz ettiği ekonomik büyüme ve alt yapı harcamaları ibareleri Başkan koltuğuna oturacak olan adayın hedefleriyle örtüşmesinin birincil koşul olduğu söylenebilir. Ayrıca Trump, karar mekanizması açısından düşük faiz ve güçlü olmayan Dolar hedefini öncelikli olarak göz önünde bulunduracağa benziyor” ifadelerini kullandı.
Özdemir, “Yellen’in agresif olmayan tutumu ve faiz konusunda temkinli davranarak Dolar’ı etkileyecek katalizörlerden uzak duruşu aslında Trump’ın hedeflerine uygun olduğunu gösteriyor. Ancak Başkan olduktan sonra kadro değişikliğinde titiz davranan Trump’ın Yellen ile birlikte çalışıp çalışmayacağı belirsizliğini koruyor” açıklamasında bulundu.
Fed Başkan koltuğunda değişiklik meydana gelse de Janet Yellen’in, 31 Ocak 2024 tarihine kadar Fed yönetim kurulu üyeliğini sürdüreceğini ifade eden Özdemir, “ABD Başkanı Trump’ın yeni başkan duyurusunu 3 Kasım’da yapacağı uzun süreli seyahat öncesi gerçekleştirmesi bekleniyor” dedi.
Gedik Yatırım Müdür Yardımcısı Beste Naz Köksal, “Trump’ ın 3 Kasım’da çıkacağı Asya gezisi öncesi yeni FED başkanını açıklaması bekleniyor. Aday listesindeki en güçlü kişiler; J.Powell, J.Taylor ve mevcut Fed Başkanı Yellen. Finans dünyasında herhalde bir çok kişiye göre Yellen en başarılı Fed başkanlarından biri oldu” dedi.
Köksal, Yellen’in politikalarına ilişkin, “Yeri geldi güvercin yeri geldi şahin söylemleriyle piyasaları sözle yönlendirmeyi güzel organize etti. Benim düşünceme göre Yellen başkan olarak devam edebilir. Powell ve Yellen ne şahin ne de güvercin, her ikisi de orta noktada bulunuyor. Taylor ise önemli bir ekonomist ve bundan önce yazdığı para politikaları kuralları birçok kişi tarafından kullanılıyor. Fakat majör banka yöneticileri Taylor’a uzak duruyor. Çünkü Taylor’un para politika kuralına göre Fed’ in faizleri yüzde 1,00-1,25 aralığında değil, yüzde 3,75 civarında olmalı. Bu da bir çok kişiye göre oldukça katı, fazlasıyla şahin, kullanıma elverişsiz geliyor. Bu nedenle Taylor yeni Fed başkanı olursa, faizlerin hızla olağandan daha hızlı artırılabileceği gerekçesiyle gelişen ülkelerden fon çıkışı riski teşkil ediyor” açıklamasında bulundu.
Ziraat Bankası Ekonomisti Bora Tamer Yılmaz, Stanford Üniversitesi öğretim görevlisi John Taylor’ın, kendi adı ile anılan kurala göre FED’in politika faizinin belirli ve mekanik bir kurala bağlanmasından yana olduğunu ifade ederek, “Taylor, başkanlık konusunda ismi geçen adaylardan. Son yıllarda FED yöneticileri para politikasının mekanik bir kurala bağlanmaması gerektiği yönünde ciddi bir tartışma içindeydiler. Ekonominin, davranışsal yanı nedeniyle sürekli belirli bir kurala göre yönetilmesinin istenmeyen sonuçlara yol açabileceği yönünde FED yöneticileri hemfikirdiler. İlaveten güncel Nobel ekonomik ödülleri de davranışsal ekonomi üzerine çalışan araştırmacılara verilmekte. Böyle bir konjonktürde John Taylor’un isminin FED başkanlığı için geçmesi piyasalarda ilgiyle izlenmekte” ifadelerini kullandı.
Yılmaz, “Eğer Taylor başkan seçilirse, kendi adıyla uygulanan kuralı devreye alıp alamayacağı izlenecektir. Kendi kuralını uygulamaya geçirmesi durumunda ABD’de faizlerin hızla artma riski ortaya çıkıyor. Çünkü Taylor kuralına göre şu anda ABD’de faizlerin yüzde 3,75 oranında belirlenmesi lazım. Oysa ki FED’in mevcut politika faizi yalnıza yüzde 1,25 oranında (daha doğrusu yüzde 1 ila yüzde 1,25 bandında) ve önümüzdeki sene sonunda yüzde 2,25 oranına ulaşması öngörülüyor” dedi.
“Eğer Taylor kuralı devreye girerse ister istemez faiz etkisiyle ABD Doları’nda değer kazancı baskısı görebiliriz” diyen Yılmaz, “Kaldı ki ikinci bir soru da eğer Taylor kuralı devreye girerse faizlerin ne kadar hızlı yükseltileceğidir. Faizlerin yükseltilme hızına bağlı Dolar da aynı ölçüde değer kazanabilir” açıklamasında bulundu.
Yılmaz, Taylor kuralı tartışması dışında FED’in başına gelecek ismin ciddi bir tesiri olmayacağını vurgulayarak, “Zira, ABD’de iktisadi faaliyet canlı gidiyor. Küresel ekonomideki senkronizasyon ve artan ticaret hacimleri, önümüzdeki dönemde ABD ekonomisi için umut verici gelişmeler. Enflasyon ağır da olsa yüzde 2 hedefine doğru tırmanıyor. Bu nedenle önümüzdeki dönemde FED’in faizleri arttıracağı biliniyor. Bu nedenle FED’in başına kimin geleceği orta ve uzun dönem fiyatlamalar açısından çok belirgin görünmüyor. Ancak Taylor kuralı tartışması gelişen ülke kur ve varlıkları için bir risk unsuru. Kısa vadede ise eğer hâlihazırdaki başkan Janet Yellen yeniden atanırsa ya da Bernanke – Yellen ekolü ile özdeşleştirilen Jerome Powell’ın göreve gelmesi durumunda kısa süreli bir rahatlama rallisiyle karşılaşabiliriz. Bu durumda hisse senetleri ve gelişen ülke kurlarında değer kazançları görebiliriz” dedi.
Dünyanın en büyük ekonomisinin para politikalarını yöneten Amerika Merkez Bankası (FED), küresel finans piyasaları açısından büyük bir önem taşıyor.
Ziraat Bankası Ekonomisti Bora Tamer Yılmaz, ABD’nin merkez bankacılığı konusunda diğer ülkelere göre daha öngörülü olduğunu, ifade ederek, “FED’in görev tanımı zaten istihdamı içeriyor. Ancak FED ile ilgili diğer merkez bankalarına göre ayrışan bir tartışma söz konusu. O da faiz oranının nasıl belirleneceği” açıklamasında bulundu.
Gedik Yatırım Müdür Yardımcısı Beste Naz Köksal, Fed ’in attığı faiz adımları ve yaptığı sözlü yönlendirmelere ilişkin, “ABD borçlanma aracı piyasasını ve bu borçlanma aracını elinde bulunduran yabancı ülkelerin hazine dengesini de etkiliyor. Bu nedenle piyasaların Fed ile olan sözlü ilişkisi oldukça önemli. Başkanın yönlendirmeleri ne çok güvercin ne de çok şahin olmalıdır. Piyasada gereksiz yere sıkılaşma veya gevşek davranışlar, paniğe veya fiyatlarda şişmeye neden olabilir” ifadelerini kullandı.
Köksal, “Diğer yandan Fed ’de boş olan koltuk yalnız başkanınki değil, başkan yardımcısı ve 4 üye koltuğu da boşta bulunuyor. Dolayısıyla burada başkanı belirlemek yalnızca manşet öyküsü. Diğer üyelerin de atanmasıyla birlikte konsensüs duruş, FED’in yeni dönem duruşunda önemli olacak” dedi.
Küresel finans piyasasının baş aktörü FED'in alacağı kararlar diğer ülkeleri etkilediği gibi Türk ekonomisini de etkiliyor. 2018 yılında yeni bir Fed komitesiyle karşı karşıya kalacağımızı ifade eden İntegral Yatırım Araştırma Uzmanı Eda Karadağ, "Şimdiden FED başkan adayları konuşulmaya başlandı ve bu hafta Beyaz Saray yetkilisinin açıklamasına göre Perşembe (02 Kasım) günü ABD Başkanı D. Trump yeni başkanını açıklayacak. Adaylar arasında Jerome Powell ve John Taylor öne çıkıyor. Her iki adayın tonu oldukça farklı. Powell, güvercin bir aday, Taylor ise oldukça şahin bir aday olarak karşımıza çıkıyor. Her iki adaya yönelik çıkan spekülasyonlar fiyatlamalar içerisinde daha önceden hissedilmişti. Ancak, buna rağmen adayın Taylor olarak açıklanması Doların yukarı yönde tepki vermesini destekleyebilir" açıklamasında bulundu.
"Jerome Powell ise şu anki Fed komitesinin guvernörü dolayısıyla Powell’ın seçilmesi şu anda sürdürülen para politikasının devam edeceği şeklinde yorumlanabilir" diyen, Karadağ, "Powell’ın yeni başkan olması ise Doların sınırlı negatif bir tepki vermesine neden olacaktır çünkü geçtiğimiz hafta Cuma günü Powell ile ilgili çıkan spekülasyonlar Doların gevşemesine neden olmuştu. J. Powell’ın seçilmesi sert bir şekilde fiyatlamalara yeniden yansıtılmayabilir" dedi.
Karadağ, "Bir tarafta güçlü Dolar algısını canlandırabilecek Taylor, bir tarafta mevcut Dolar algısını sürdürebilecek Powell var. Her iki senaryoda ise gelişmekte olan ülke piyasalarına yönelik farklı tepkiler oluşacağı aşikar" açıklamasında bulundu.
"Küresel piyasalarda, güçlü Dolar demek gelişmekte olan ülke piyasalarından fon çıkışlarının başlamasına ve gelişmekte olan piyasalara olan cazibenin azalmasına yol açabilir" diyen Karadağ, "Bizimde dahil olduğumuz bu sepette, Türk Lirasının da bu durumdan sınırlı negatif etkilenebileceğini söyleyebilirim. Diğer bir senaryoda ise mevcut şu anda izlenen Doların ise GOP’lar üzerinde çok büyük bir değişim göstermeyeceğini söylemek mümkün" dedi.
Bora Tamer Yılmaz, enflasyon hedeflemesinin 1989 yılında Yeni Zelanda’da başladığını ifade ederek, "Kanada, Yeni Zelanda’yı takiben 1991 yılında enflasyon hedeflemesine geçen öncü ülkelerdendi. Enflasyon hedeflemesinin ilk döneminde merkez bankaları önemli başarılar elde ettiler ve 2000’li yılların başında dünya genelinde enflasyon oranları düşük seviyelere iyileşti" açıklamalarında bulundu.
Merkez bankaları salt faiz oranı ile yetinmeyerek makro-ihtiyati politikalarla finansal istikrarı ve kredi döngüsünü gözetir hale geldiklerini vurgulayan Yılmaz, "Bugün geldiğimiz noktada merkez bankalarının görev tanımları sorgulanıyor. Enflasyon hedeflemesini başlatan Yeni Zelanda’da yapılan genel seçimlerde iktidar değişti. Yeni hükümetin seçim vaatlerinden birisi de merkez bankasının görev tanımına istihdamı eklemek. Kanada’da ise merkez bankasının yöneticileri enflasyon hedeflemesini ve fiyat istikrarını tartışmaya açma isteğindeler" ifadelerini kullandı.