Yaklaşık 200 yıl önce, ülkemizdeki tarihi eserlerin çalınarak çeşitli ülkelerde alınıp-satıldığı ve sergilendiği biliniyor. Bu kapsamda ilk örnekler, gezgin, asker ve arkeologların Batı'dan gelerek buradaki eserleri kaçırdığı yönündeki olaylarda görülüyor. 1800'lü yılların ikinci yarısından itibaren Fransız, Alman ve İngiliz askerlerininin özellikle Ege bölgesindeki tarihi eserleri kazılar sonucu kaçırdığı bilinen gerçeklerden.
Genel görüş; Her eserin üretildiği coğrafyaya ait kültürün ürünü olduğu yönünde... Bu kapsamda uzmanlar da eserlerin 'üretildiği yerde' bir anlam ifade edeceğini savunuyor. Bu noktada şu atasözü akıllara geliyor: "Taş yerinde ağırdır"
Tarihi eserleri yasaya aykırı olarak yurtdışına çıkaran kişi, beş yıldan on iki yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar para cezası ile cezalandırılıyor. Tarihi eser bulmak amacıyla izinsiz kazı veya sondaj yapan kişilere, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası var. İzinsiz olarak define araştıranlara üç aydan iki yıla kadar hapis cezası veriliyor.
Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne bağlı Kaçakçılıkla Mücadele Bürosu önemli faaliyetlerde bulunuyor. Kaçakçılıkla Mücadele Bürosu'nun 2002 yılında kurulmasından bu yana 283 hırsızlık olayı gerçekleşti ve bu olaylarda çalınan eserlerden 672'si geri alındı. Ayrıca 2004'te 123 kg çini ele geçirildi.
Kaçakçılıkla Mücadele bürosunda, çalınan eserlerin duyurusunun yanı sıra yurtiçi ve yurtdışındaki müzayede ve antika pazarlarının web siteleri, müzayede katalogları ve ilgili yayınlar sürekli olarak taranıyor, çalınan eserler tespit edildiğinde geri alınması sağlanıyor.
Binlerce yıl boyunca uygarlıkların ev sahibi olan ülkemiz, dünya tarihinin en eski yapılarının bulunduğu Anadolu toprakları asırlarca kültür ve sanatın en önemli merkezi oldu. Dünyanın bilinen en eski yapıları Şanlıurfa'da bulunurken, parayı icat eden ve birçok değerli eşyadan oluşan Karun Hazine'sinin de sahibi olan Lidyalılar Manisa'da medeniyetlerini kurdu. Tüm gelişmeler ışığında çok sayıda tarihi eser bu coğrafyada yer alıyordu.
İlkçağ'ın en büyük İmparatorluklarından birisi olan Asurlular bu topraklarda faaliyet gösterirken, tarihte bilinen ve varlığı kanıtlanan en eski dil Hititçe de bu topraklarda doğdu. Persler, Frigyalılar, Romalılar, Selçuklular ve daha birçok büyük medeniyete ev sahipliği yapan coğrafyamız haliyle çok sayıda tarihi eseri de toprağın üzerinde ve altında bulunduruyor.
Eşsiz tarihi eserleri çalarak ülkelerine kaçıran Batılı devletlerin sergilediği 10 eserimiz de dikkatleri çekiyor. Her gün yüz binlerce kişinin ziyaretine sunulan eserler, öz vatanlarından binlerce kilometre uzakta tutuluyor. İadesi istenen eserlerin türlü yollarla Batı'da tutulduğu biliniyor.
1860 sonrası dönem Anadolu coğrafyasındaki birçok eserin yurt dışına kaçırılma sürecinin de başladığı dönem olarak geçiyor. Bu dönemlerde Anadolu’ya gelen tarihçiler, mühendisler ve özellikle arkeologların eliyle yurt dışına çıkarılan eserler bugün dünyanın farklı ülkelerindeki müzelerde sergiliyor. 1900’lü yılların başında hız kazanan arkeolojik çalışmalarda ortaya çıkarılan eserlerin yurt dışına kaçırılma süreci devam etti. Bugün, Avrupa ve ABD’deki birçok müzede Türkiye’den kaçırılan çok sayıda tarihi eser bulunuyor.
1950’li yıllardan itibaren hız kazanan kazı çalışmaları sonucu ortaya çıkarılan eserlerin yasa dışı yollarla yurt dışına çıkarıldığı biliniyor. Günümüzde Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu eserleri geri getirme çalışmaları devam etse de Almanya, ABD, Danimarka, Rusya, Avusturya, İtalya ve Fransa’da çok sayıda eser yer alıyor. Bu eserlerin bir kısmının yasa dışı yollarla kaçırıldığı, bir kısmın ise satın alındığı yıllar sonra yapılan araştırmalarda ortaya çıktı.
Almanya’da Anadolu’dan kaçırılan Boğazköy Sfenksi, Bergama-Zeus Sunağı, Aphrodisias-İhtiyar Balıkçı Heykeli, Konya-Beyhekim Camii Mihrabı, Hacı İbrahim Veli Türbesi ve Troya eserleri bulunurken, ABD’de de Lidyalılar, Hititler, Urartular, Pers ve Mezopotamya dönemlerinden kalma çok sayıda eser bulunuyor.
Diyarbakır Müzesi Sfenks figürini, Akşehir Seydi Mahmut Hayrani Türbesi’ne ait sanduka, Cizre Ulu Camii kapı tokmağı, ve Nuru Osmaniye Kütüphanesi Kur-an’ı Kerim yaprakları ise Danimarka’da bulunuyor.
Yurt dışındaki müzelerde 80 bin eser yer alıyor. Özel koleksiyonlar ve müze depolarıyla birlikte toplam 150 bin tarihi eserimiz kaçırıldı.
Türkiye'den ABD'ye kaçırılan tarihi eser sayısı, 2003 yılında Irak'ın istila edilmesinden ve 2011 yılında Suriye'de iç savaş başlamasından sonra daha da arttı. 2016'da Türkiye ve Mısır’dan ABD’ye 'sayısız' tarihi eser kaçırıldı.
Almanya'nın başkenti Berlin'de de ABD'dekine benzer bir tablo söz konusu. Pergamon (Bergama) adlı bir müzede sergilenen eserler dikkatleri çekiyor. Müzeye ait görülen eserlerin çoğu bu topraklardan götürülmüş durumda. Bu müze, ziyaretçilerine kestiği biletler üzerinden her dokuz yılda, bir milyar euro para kazanıyor. Bu noktada kültürel sürecin yanı sıra ekonomik faktörler de söz konusu.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Başbakanlık ile Dışişleri Bakanlığı'nın son yıllarda attığı adımlar dikkati çekiyor. Daha önce yurt dışına kaçırılmış olan eserler için yoğun bir diplomasi yürütülüyor. Bu kapsamda sürdürdüğü temaslarla bugüne kadar Türkiye'ye iadesi sağlanan toplam eser sayısı 15 yılda, 5 bini aştı. Aralarında 3 bin 300 yıllık Boğazköy Sfenksi, Antik Yunan’dan kalan Herakles heykelinin üst yarısı, Bursa Sinanpaşa Camii’nden çalınan ve üzerinde Kur’an-ı Kerim’den ayetler bulunan çinilerin de olduğu eserler, Türkiye genelinde ait oldukları müzelerde sergileniyor.
Özellikle Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinden itibaren Türkiye'de gerçekleştirilen izinsiz kazı ve araştırmalar sonucu çok sayıda eser, yurtdışına kaçırılarak Avrupa ve ABD'deki müze ve koleksiyonlara dahil edildi. Bu konuda alınan tüm önlemlere ve çalışmalara rağmen, kültür varlığı kaçakçılığı çeşitli yollarla sürdürülmeye çalışılıyor.
Türkiye birçok ülkeyle ikili anlaşmalar imzalayarak kaçakçılıkla mücadele aşaması için işbirliğini güçlendiriyor. 28.08.2012 tarihinde Bulgaristan ile imzalanan 'kültür varlıklarının yasa dışı ithal, ihraç ve mülkiyet devrinin önlenmesine yönelik ikili işbirliği anlaşması' bunun son örneklerinden Ayrıca Türkiye üyesi olduğu UNESCO 'Kültür Varlıklarının Kaynak Ülkeye İadesi veya Kanunsuz Alıkoyma Durumunda Geri Verilmesinin Teşviki Hükümetlerarası Komite'de aktif rol üstleniyor.
Tarihi eser kaçakçılığında özellikle son yıllarda artış gösteren bir durum da dikkatleri çekiyor. Dolandırıcılar sahte tarihi eserleri gerek yurt içi gerekse yurt dışında yüksek rakamlara satıyor. Kaçakçılıkla mücadele faaliyetleri kapsamında düzenlenen operasyonlar devam ederken, yetkililer her platformda uyarılarda bulunuyor.
Sahtecilik uygulamasına en çok maruz kalan eser türü sikkeler. Piyasada gerçeği de çok sayıda bulunduğu için, ilgilenen kişilerin takibi zor oluyor. Ender bulunmayan eserlerin sahteleri piyasada yüksek rakamlara satılıyor.
Hakiki sikke üzerindeki patin, asit, limon, alkol ve sirke gibi maddelerle çıkarılabilir, sahte sikke üzerindeki patin ıslak bezle çok kolay temizlenir.
Hakiki sikkeler üzerinden bulunan patinler yosun yeşili, duman rengindedir.
Hakiki sikke avuç içinde kayar.
Ağırlık ve çapları arasında uyumsuzluk olanlara, yazılardaki harf hatası olanlar.
Sahtesinin yapımı kolay olan ikinci bir varlık ise heykeller. Türkiye'deki müzelerde dahi 3 bine yakın sahte eser olduğu bildiriliyor. Türkiye'den yurt dışına kaçırılan ve satılmak istenen yine çok sayıda sahte heykelcik bulunuyor.
Yasadışı yollarla kaçırılan Anadolu'nun zengin tarihinin, ait olduğu topraklara getirilmesini sağlayacak araştırma komisyonu kurulması için Meclis'teki dört parti, TBMM Başkanlığı'na başvurdu. Komisyonun amacı, "Anadolu’nun kültür varlıklarının korunması ve kaçırılan varlıkların Türkiye’ye iadesini teminen Meclis iradesini göstermek" olacak.
Yapılan ön araştırmada eserlerin en çok Almanya, Avusturya, Danimarka, Fransa, Hollanda, İngiltere, Yunanistan, ABD ve Rusya gibi ülkelerde bulunduğu belirlendi.
Yurtdışına kaçırılan kültür varlıklarının belirlenmesi ve mevcut varlıkların korunması için çalışmalarda bulunulacak. Yurtdışındaki ürünlerin iadesi için çalışmalar yürütülecek. Alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi kapsamında Meclis Araştırma Komiyonu'nun kurulmasına karar verildi.
27 Temmuz'da alınan karar ve bugün Resmi Gazete'de yayımlanan bildiri kapsamında önemli bir gelişme yaşandı.
Yeni Şafak Gündem servisi, Resmi Gazete'de yayımlanan 'kaçırılan tarihi eseler için araştırma komisyonu kurulması' kararının ardından okuyucularına "Türkiye'den kaçırılan kültür eserleri için ne yapılmalı?" sorusunu yöneltti. Yaklaşık 1000 kişinin katılım gösterdiği ankette; "İade talep edilmeli","Türkiye eseri yazılmalı","Tazminat istenmeli","Yenilere sahip çıkılmalı" seçenekleri sunuldu. Anketin sonuçlarına göre, İade talep edilmeli seçeneğinin yüzde 73'le açık ara önde olduğu tespit edildi.
Sosyal medya üzerinden görüşlerini paylaşan çok sayıda vatandaş da benzer taleplerde bulunuyor. Özelikle Avrupa'da her gün binlerce kişiye sergilenen eserlerin Türkiye'den çalındığı ve iade edilmesi gerektiği vurgulanıyor.
Görüşelerin bir kısmı da 'sahip çıkamadık, alabilirler' yönünde oluyor. Bu noktada Batı uzun yıllardır 'İyi ki taşıdık yoksa siz kıymetini bilmezdiniz' propagandası yapıyorlar.
Son bir asırdır büyük bir istikrarsızlığın içinde yer alan İslam coğrafyası son 30 yılda ise birçok işgalin, çatışmanın ve saldırının izlerini taşımakta. Kadim bir kültürel mirasa ev sahipliği yapan İslam coğrafyasında yaşananlar, İslam medeniyetini de etkiledi. Afganistan’dan, Irak’a, Suriye’den Yemen’e birçok İslam ülkesi büyük bir yıkıma şahitlik ediyor. Ve bu yıkım en çok kadim İslam medeniyetine zarar verdi. İlk işgalini Soğuk Savaş’ın sürdüğü 1978 yılında Afganistan ile yaşayan İslam coğrafyasında domino etkisi yapan istikrarsızlık süreci Bosna, Kosova, Irak, Yemen, Libya, Suriye ve Pakistan gibi İslam ülkelerini etkiledi.
Terör örgütü DEAŞ tarafından 2014 yılında ele geçirilen Musul, üç yıl sonra terör örgütünden alındı. Dönemin ticaret merkezlerinden biri olan Irak'ın en büyük ikinci kenti Musul bugün enkaz halinde. Kentte bulunan ve tarihe tanıklık eden çok sayıda eser terör örgütü DEAŞ tarafından tahrip edildi. Tarihi eserler bugün enkaza dönerken, zamanında çocukların oyunlar oynadığı sokaklar ise molozlarla doldu.
Musul'un batısında bulunan Musul Ulu Camisi ve simgesel Al-Habda Minaresi de yıkılan eserlerden yalnızca birkaçı. Teröristlerin harabeye çevirdiği yerler arasında Yunus Peygamber Türbesi de yer alıyor.
Terör ve iç savaşlara tanıklık eden bölge için çeşitli girişimlerde bulunulması bekleniyor. Birleşmiş Milletler çatısı altında atılan adımlar yetersiz kalıyor. Türkiye'nin de katılacağı İran, Suriye, Irak, Mısır, Çin, Yunanistan, İtalya, Habeşistan, Latin Amerika ülkelerinin yer alacağı toplantılarda Birleşmiş Milletler çatısı altında önemli çalışmalar yapılabilir. Bu noktada ilk aşamada 50 yıllık bir stratejik plan hazırlanabilir.
Uzmanlar, Birleşmiş Milletler'de tarihi eser iade yönetmeliklerinin değişmesi için ortak hareket etmesini savunuyor.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO'nun Dünya Miras Listesi'nde Türkiye'nin önemli bir yeri bulunuyor. Türkiye'den yurt dışına kaçırılan binlerce ürün de UNESCO standartlarına uygun şartlara sahip. Türkiye'de bulunmadığı için, sergilendiği ülkede değer görüyor...
Uluslararası litaratürde önem olan ve bu nedenle 'korunmaya değer' nitelikleri taşıyan doğal oluşumlara, anıtlara ve sitlere 'Dünya Mirası' statüsü tanınıyor.
Sözleşmeyi kabul eden üye devletler, UNESCO'ya başvuruyor ve Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi (ICOMOS) ve Uluslararası Doğayı ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN) uzmanlarının başvuruları değerlendirmesi sonucu aday varlıklar Dünya Miras Komitesi'nin kararıyla statüye kavuşuyor.
Türkiye'den 17 varlık, Miras Listesi'nde yer alıyor. Son güncelleme bu yıl yaşandı. Aydın'daki Afrodisias ile bu sayıya ulaşıldı. Listede 15 varlık 'kültür' bölümünde yer alırken, 2 varlık ise kültürel ve doğal karma bölümde bulunuyor.