Mushaftaki sıralamada yüzüncü, iniş sırasına göre on dördüncü sûredir. Asr sûresinden sonra, Kevser sûresinden önce Mekke’de inmiştir. Medine’de indiğine dair rivayetler de vardır. Adiyat suresi Mekke döneminde inmiştir. Adiyat suresi 11 âyettir. Adiyat suresi ile ilgili tüm bilgileri Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından verilen bilgilerle derledik.
Âdiyât, hızlı koşan atlar manasına gelmektedir.
İnsanoğlunun nankörlüğü ve mala düşkünlüğü, ahiret hayatı için harcama yapmaması ve bu yüzden onu kötü bir sonucun beklediği söz konusu edilmektedir.
1. Vel adiyati dabha
2. Fel muriyati kadha
3. Fel muğırati subha
4. Fe eserne bihı nak'a
5. Fe vesatne bihı cem'a
6. İnnelinsane li rabbihı le kenud
7. Ve innehu ala zalike le şehıd
8. Ve innehu li hubbil hayri le şedıd
9. E fe la ya'lemü iza bu'sira ma fil kubur
10. Ve hussıle ma fis sudur
11. İnne rabbehüm bihim yevmeizin le habir
1- By the (Steeds) that run, with panting (breath),
2- And strike sparks of fire,
3- And push home the charge in the morning,
4- And raise the dust in clouds the while,
5- And penetrate forthwith into the midst (of the foe) en masse;-
6- Truly man is, to his Lord, ungrateful;
7- And to that (fact) he bears witness (by his deeds);
8- And violent is he in his love of wealth.
9- Does he not know,- when that which is in the graves is scattered abroad
10- And that which is (locked up) in (human) breasts is made manifest-
11- That their Lord had been Well-acquainted with them, (even to) that Day.?
Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla
Soluk soluğa süratle koşan, (koşarken ayaklarını) vurarak ateş çıkaran, sabah erkenden baskın yapan, orada tozu dumana katan ve düşman topluluğunun ortasına dalan atlara andolsun ki, insan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür. ﴾1-6﴿
Hiç şüphesiz buna kendisi de şahittir. ﴾7﴿
Hiç şüphesiz o, mal sevgisi sebebiyle çok katıdır. ﴾8﴿
Acaba o bilmiyor mu ki, kabirlerde bulunanlar çıkarıldığı ve kalplerdeki ortaya konulduğu zaman, işte o gün onların Rabbi kendilerinin her halinden mutlaka haberdardır. ﴾9-11﴿
Savaş sırasında düşman üzerine saldıran atlar tasvir edilmekte ve eski savaşların insandan sonra en önemli unsuru olması dolayısıyla atlar üzerine yemin edilmektedir. Yeminin amacı, böylesine yararları bulunan ve insanların en çok sevdiği mallardan olan atları onlara bağışlayanın Allah olduğuna işaret etmek, özellikle sonraki âyetlerdeki mesajın önemine dikkat çekmektir.
Burada "insan" kavramıyla genel olarak insan türünün kastedildiği, çünkü bütün insanlarda bu tür olumsuz özelliklerin az çok bulunduğu belirtildiği gibi (bk. İbn Âşûr, XXX, 502-503), özellikle hidayetten nasibini alamamış insanların söz konusu olduğu da söylenmiştir. Râzî, bu ikinci yorumun çoğunluğun görüşü olduğunu belirtir (XXXII, 67). Bu âyetler, söz konusu insanların tabiatlarına yerleşmiş bulunan Allah'ın nimetlerine karşı nankörlük, kadir bilmezlik, mal biriktirmeye düşkünlük ve nimetin şükrünü yerine getirme vecîbesini umursamama gibi olumsuz özellikleri ortaya koymaktadır. 6. âyetteki kenûd kelimesinin bir hadiste şöyle açıklandığı rivayet edilir: "Öyle bir nankördür ki yalnız başına yer, kölesini döver, malî görevlerini yerine getirmez" (Taberî, XXX, 180). 7. âyet insanın kendisinin de bu nankörlüğünün farkında olduğunu, buna bizzat kendi vicdanının da tanıklık ettiğini belirtmektedir. Âyete "Şüphesiz buna Allah şahittir" mânası da verilmiştir (Taberî, XXX, 180). Bu takdirde âyet Allah'ın verdiği nimete karşı nankörlük edenler için bir uyarı anlamı taşır. Fakat birinci mâna bağlama daha uygundur. Âyete ayrıca "Nankör kişi âhirette kendi aleyhine şahitlik edecektir" şeklinde de mâna verilebilir (Elmalılı, IX, 6021). "Mal" diye tercüme ettiğimiz 8. âyetteki hayır kelimesini Râgıb el-İsfahânî, "akıl, adalet, fazilet, faydalı nesne vb. genellikle insanların rağbet ettiği şey" şeklinde tarif etmiştir (Müfredâtü'l-Kur'an, "hyr" md.). Eski Araplar'da kelime sıklıkla "mal" ve özellikle "at" anlamında kullanılmaktaydı. Burada da "çok mal, servet" mânasında kullanılmıştır.