İsveç sonrası ekonomi

04:0028/01/2024, Pazar
G: 28/01/2024, Pazar
Yusuf Dinç

Kasım’daki ABD seçimlerini önce bir görmek tercih edilebilirdi fakat İsveç’in NATO’ya üyeliği konusu daha fazla bekletilmeyip Meclis gündemine alındı ve karar çıktı. İsveç üyeliğe kabul edildi. Uzun zamandır Meclis’in bu konuda vereceği kararın pozitif veya negatif olması halinde hangi olası ekonomik etkiler ortaya çıkacağını çeşitli yönleriyle köşemde ele aldım. Önceki yazılarımda ortodoks politikanın Batıcı ya da bir diğer ifadeyle NATO’cu olduğunu da yazmıştım. Türkiye, genel seçim sonrası, Batı’dan

Kasım’daki ABD seçimlerini önce bir görmek tercih edilebilirdi fakat İsveç’in NATO’ya üyeliği konusu daha fazla bekletilmeyip Meclis gündemine alındı ve karar çıktı. İsveç üyeliğe kabul edildi.

Uzun zamandır Meclis’in bu konuda vereceği kararın pozitif veya negatif olması halinde hangi olası ekonomik etkiler ortaya çıkacağını çeşitli yönleriyle köşemde ele aldım.

Önceki yazılarımda ortodoks politikanın Batıcı ya da bir diğer ifadeyle NATO’cu olduğunu da yazmıştım. Türkiye, genel seçim sonrası, Batı’dan kapital girişini sağlamaya dönük bir ekonomi politikası biçimi benimsedi. Böylece hükümet, İsveç’in NATO üyeliğini reddetmeyeceğinin işaretini vermişti.

Şimdi Meclis’te İsveç’in üyeliğinin onaylaması, ekonomi yönetiminin planına uygun düşmüştür denilebilir.

Meclis kararının olumlu olması, ekonomi yönetiminin enflasyonla mücadelede benimsediği,
yarısı bizden yarısı konjonktürden
stratejisinin ana unsurlarındandı.
Aksi takdirde politika adımlarının zararı faydasından çok olacaktı. Türkiye’nin NATO ilişkilerini geliştirmesinin, ekonomi yönetiminin beklediği
konjonktür katkısının temel kaldıracı
olduğunu söylesem yanlış olmaz. Hatta bu düşüncemi bir veri ile destekleyebilirim;
İsveç’in NATO’ya üyeliğinin tam da Merkez Bankası’nın faiz artırım döngüsünde sona gelineceğini daha önce ifade ettiği bir haftaya denk düşmesi sanırım tesadüf değildir.

Ekonomi yönetimi, stratejisinin yarısı bizden kısmını tamamladığı bu haftada yarısı konjonktürden kısmı için de gerekli ortayı eş anlı olarak kapitalin merkezine yapmış oldu.

Piyasanın içerideki oyuncularının durumu doğru analiz ederek verdiği tepkiyle Borsaİstanbul’da yukarı yönlü trend başladı. Yabancı girişiyle hedef endeks değerlerine kolaylıkla ulaşılması mümkün.

Az önce yabancı analistlerin rapor dilinin alışılmışın tam aksi yönde değiştiği görüldü. Goldman Sachs, JP Morgan ve diğerleri Türkiye ekonomisini nasıl öveceklerini şaşırdılar.

Yakında reyting şirketlerinin kendilerini affettirmek anlamındaki söylemleri ve kredi notu yükseltme kararları gelecektir.

-Gri listeden çıkış,

-Gümrük Birliği Anlaşmasının güncellenmesi,

-ABD ile demir-çelik gibi alanlarda artırılan vergilerin yeniden ele alınması,

-Halkbank davasının kapanması

gibi adımların artık peşi sıra gelmesi beklenebilir. Beklenmelidir de. Türkiye’nin hakkı yeniyor zira. Yoksa ABD, Türkiye ile ilişkilerini onarmak için yeni bir fırsat bulamayacaktır. Türkiye’nin kendi adına ilişkileri onarma gibi bir kaygısı da artık kalmamışken... Atabileceği son adımı atmışken… ABD, besleyip büyüttüğü terör unsurlarıyla Türkiye’nin bölgesinde istikrarsızlığın kaynağıyken…


Habil uzayda, Kabiller kin kusuyor

Christopher Nolan kült filmi Interstellar’da, Türkçeye Yıldızlararası olarak çevrildi, Habil ve Kabil meselesini uzaya taşır.

Dr Mann karadeliğin diğer tarafındaki bir gezegende, yanılttığı dünyadan bir ziyaretçi beklemeye koyulur. Geldiğinde ise onu öldürmeyi çoktan planlamıştır.

Nihayet Cooper ve arkadaşları gelir.

Ve bu elverişsiz yeni gezegendeki ilk cinayet işlenir. He, öldürülen Cooper değildir. Gerçi Cooper’ı öldürmeye de kastetmiştir ama o kurtulur. Astronot ekibinin fizikçisi Romilly, Dr Mann’in planladığı suikasta kurban gider. Habil, Romilly’dir.

Ve bir gün kim bilebilirdi ki Türkler uzaydaki astronotlarını linç edecektir. Hakkımız olan uzaydaki ilk Türk’ü, Alper Gezeravcı’yı, turist sıfatıyla yereceklerdir.

Turist, ait olmadığı yerden geçip gidene denir. Uzay başkasının değil, bizim… Ne kadar başkasınınsa o kadar bizim.

Türk’ü uzayda turist görmek, Malazgirt’te turist görmekle, İstanbul’da turist görmekle aynı şeydir. Abartmıyorum. Eksiği yok, fazlası var.

Türk toplumunun Kabilleri Habillerine, Aselsan’da bilendi, İHA’da bilendi, SİHA’da bilendi, başka hangi fırsatı buluyorsa bilendi ama artık Türkler bir yüzyıl istiyor ve Habillerini Kabillere kurban etmeyecek.

#Ekonomi
#İsveç
#ABD
#NATO