Ekonomide dibi ne zaman görürüz sorusu imalat sanayinden çevrelerce sorulmaya devam ediyor. Belirgin bir cevap bulmakta zorlananlar normal düşünüşlerinin aksi biçimde değerlendirme yapmak durumundalar. Çünkü kriz senaryosu reel kesim ve finansal kesim için farklıdır.
Şimdilik ekonomi yönetimi kuru aşağı bırakmıyor ama temmuz, değilse ağustos, değilse eylül yahut ekim gibi kuru mevcut seviyesinde veya çıkacağı bir yer varsa o seviyede tutmanın maliyeti çok yüksek olacaktır.
Bu denklemde yerli ürüne talep buz gibi soğurken ithal mala talep artar. Fiyatların ithal mala göre yüksek kalması ve düşen enflasyonla düşmeyeceği halde düşeceği beklentisi oluşması siparişleri keser. Buna ilave olarak yüksek faiz ortamı tahsilatları olumsuz etkiler. Sonuçta istihdam kayıpları baş gösterir ve tam da bu anda en dip görülmüş olur.
Bu çerçeve en dibi zihinlerdekilerden farklı izah ediyor olabilir. Teorik olarak en dip mayıs ayında; enflasyon ve kur zirvesindeyken gerçekleşmiştir ama öyle değil. Çünkü durum gerekçelere ve endüstrilere bağlı olarak değişir.
Reel kesim, finansın aksi şartlarda kriz yaşar. Ben de meseleyi reel kesim açısından tartışıyorum…
Giren sermayenin çıkış günü geldiğinde finansal kesim üzerinde bir etki oluşacaktır ama bu durum şimdilik ötelenmiştir. Sonuçta bugünkü politikalar finansal kesim yararına geliştirilmektedir.
Bugüne değin ödemeler dengesi açığını finanse etmek anlamında politikaya yön verildi, bugünden itibaren ise politika enflasyonla mücadele anlamında yön alacak. Yani bu andan itibaren daha sıkılaştırıcı bir ortam, enflasyon ve kur düşüşüyle birleşip Ekim sonuna kadar reel kesim için sarsıntıya neden olacak.
Bu sarsıntı dönemini geçerken ihracatçılar dünkü şikayetlerini unutup iyi ki ihracatçıyız diyebilirler. Avrupa’nın ve euronun durumuna ve değerlenecek TL’ye rağmen… Üstelik ihracatçı olmayı sadece pazar çeşitlendirmesi olarak görmenin yanlış olacağını da günü geldiğinde fark edeceklerdir. İhracatçı olmak pazar çeşitlendirmesi yanında finansal çeşitlendirme anlamına da gelir.
Borsa’da yerel seçim sonrası yabancı girişi beklentisiyle iyimserlik yükseldi. Bu coşku BIST 100 endeksini 11 bin seviyelerine de yaklaştırdı. Fakat özellikle de son bir haftadaki geri çekilmeyle 9 binlere yeniden yaklaştı. Üstelik Avrupa’da Avrupa Parlamentosu seçimi sonrası patlayan siyasi kriz böyle bir ihtimali güçlendirdi.
Endeks 4 bin iken 9 bine çıkabileceği öngörüsünde bulunmuştum. Bu gerçekleşti. Fakat 9 binden bu yana köprünün altından çok sular akmış olduğu halde ve beklentiler yükseldiği halde ben daha yukarıdaki bir seviyeye bu öngörümü güncelleyemedim.
Zihnimdeki parametreler endekse dair yeni ve daha iyi bir tahmin yapmak için yerli yerine oturmuyor. Bunun temel sebebi ise kurda olası düşüş dinamikleri. Eğer kur düşürse endeks döviz cinsinden yükselmiş olacak. Bu yüzden de daha yüksek seviyeleri salt yabancı girişi beklentisiyle kurmak mümkün görünmüyor. Ortodoksinin reel kesim üzerindeki olası olumsuz etkileri de önemli bir risk.
Fakat bu değerlendirmelerime rağmen döviz cinsinden endeks değerlense dahi gelişen ekonomiler arasında en iskontolu piyasanın Türkiye borsası olması, genele hâkim olan yükseliş beklentisinin rasyonalitesinde yadsınamaz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.