Son zamanlarda özellikle sosyal medya üzerinden iyice gemi azıya alan ırkçılık ve yabancı düşmanlığın beklenen ve hedeflenen etkisini gösteriyor. Hedeflenen etki sadece Türklerde Araplara karşı bir nefret duygusu oluşturmak değil, daha öncelikli hedef Arap turizminin veya sermaye yatırımlarının Türkiye’den uzaklaşması. Turizm, Türkiye’nin en önemli gelir kaynaklarından, ihracat kalemlerinden biri. Sanayisi önemli bir ihracat kaynağı oluşturacak şekilde yeni yeni gelişti Türkiye’nin, o yüzden sanayi
Son zamanlarda özellikle sosyal medya üzerinden iyice gemi azıya alan ırkçılık ve yabancı düşmanlığın beklenen ve hedeflenen etkisini gösteriyor. Hedeflenen etki sadece Türklerde Araplara karşı bir nefret duygusu oluşturmak değil, daha öncelikli hedef Arap turizminin veya sermaye yatırımlarının Türkiye’den uzaklaşması.
Turizm, Türkiye’nin en önemli gelir kaynaklarından, ihracat kalemlerinden biri.
Sanayisi önemli bir ihracat kaynağı oluşturacak şekilde yeni yeni gelişti Türkiye’nin, o yüzden sanayi ürünleri veya işlenmiş-nitelikli tarım ürünleri konusunda önemli bir avantaj elde etti.
Doğrusu turizm de önemli bir ihraç kalemi ve Türkiye için seksenli yıllardan beri stratejik bir öneme sahip.
Bu sektörün gelişimine karşı bürokratik engeller bu stratejik yaklaşımla kaldırılmaya, yatırımlar teşvik edilmeye çalışılıyor. Bu sektörün gelişimi aynı zamanda küresel pazarda bir yer kapma mücadelesiyle birlikte yürüyor. Bu mücadele çoğu kez çok çetin geçebiliyor ve rekabet sadece ülkelerin kendilerini iyi pazarlamasından ibaret kalmayabiliyor.
Sabotajlar, orman yangınları, karşı propagandalar, terör operasyonları
da bu alandaki rekabetin bir parçası olarak yer bulabiliyor.
Şu kadarını söyleyelim, yıllarca Türkiye’de terör örgütü PKK ve sonradan DAEŞ, yaptıkları terör saldırılarıyla kendi ideolojik mesajlarını taşımaktan ziyade bu kıran kırana rekabetin ajanları olarak çalıştılar
. İstanbul’un ortasında yapılan her terör saldırısı Türkiye’nin güvensiz bir ülke olduğu imajını yayarak Turizm Bakanlığının aksi yönde ortaya koymaya çalıştığı Türkiye imajını yerle bir ediyordu.
Terör saldırılarına turizm çok hızlı cevap veriyor ve o saldırının oluşturduğu güvensizlik algısı yüzünden turizm büyük darbe yiyor.
Bu terör eylemlerini yönetenler bunu ya başka bir turizm destinasyonuna yönlendirmek için veya hiç böyle bir yönlendirme amacı gütmeden sadece Türkiye ekonomisine zarar vermek için yapıyorlardı.
Her durumda Türkiye’ye düşmanlık sergileniyordu.
Çok şükür terörle mücadele konusunda son yıllarda kaydedilen büyük başarı sayesinde Türkiye güvenli ve huzurlu bir ülke olma yolunda çok sağlam bir yol kat etti
. Bu sayede turizm de çok büyük bir gelişme kaydetti. Özellikle içinden geçmekte olduğumuz ekonomik zorluklar karşısında en çok güvenilen gelir kaynaklarından birinin turizm gelirleri olduğunu herkes takdir ediyor. Ekonomi yönetimini devraldığı ilk günlerde
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek
turizmin mutlaka daha fazla gelişmesi gerektiğine vurgu yapmıştı.
Ancak bugün turizmi terörle baltalayamayanlar bugün yabancı düşmanlığını körükleyerek başka bir terör yolu bulmuş oluyorlar.
Özellikle
Araplara yönelik ırkçı söylemler
, eylemler ve sosyal medya paylaşımları maalesef ülke içinde kalmıyor ve günümüzün teknolojik imkanlarıyla anında
Arap dünyasında yansımasını buluyor.
Türkiye’de Arap karşıtı bir tutumun olduğu şayiası yayıldıkça artan rezervasyon iptalleri bu yaz içinde kendini iyice hissettirmeye başladı.
İptal edilen sadece turistik seyahatler değil, birçok sermaye yatırımı da Türkiye’deki azgın ırkçılar yüzünden rota değiştirmiş bulunuyor. Sektörün içinde olanlar giderek bunu çok daha fazla görüyor. Sektörün içinde olmayanların da bu ırkçı söylemler yüzünden sadece bu yaz içinde ödedikleri bedelin maddi karşılığının en az 5 milyar doları bulmuş olduğunu söyleyelim.
Şimdi söyleyin, Türkiye’ye birkaç ay içinde 5 milyar dolara mal olan bu ırkçı söylem ve eylemlerin PKK’nın veya DAEŞ’in terör eylemlerinden niyet ve amaç bakımından farkı nedir?
Arap turistler,
herkesin malumudur, bir Rus veya Avrupalı turistin en az 10 katı kadar para harcıyor.
Üstelik Arap turist geçici bir süre için gelmiyor, ev alıyor, yatırım yapıyor, iş kuruyor, böylece Türkiye’ye sürekli para akıtan emsalsiz bir gelir kaynağı oluşturuyor. Böyle bir turist bütün ülkelerin iştahını kabartan bir niteliğe sahip.
O yüzden herkes bu nitelikteki turisti kendine çekmeye, bunun için gerekirse başka yerlere, özellikle rakiplerine gitmekten caydırmaya çalışır.
, Dış Politika ve Ortadoğu Günlüğü bloğunda, Suriyeli işadamlarıyla yaptığı seri mülakatlara dayanarak yabancı düşmanlığının, bilhassa Arap karşıtı söylemlerin neye mal olduğu hususunda durumun vahametini ortaya koyuyor:
“Suriyelilere karşı işlenen suçların Arap medyasında abartılarak yayınlanmasıyla son dönemde Türkiye Arap ülkelerinde yavaş yavaş ırkçı bir devlet olarak algılanıyor. Bu çok tehlikeli bir durum. Türkiye’de gelişen ırkçılığa karşı bir karşı-ırkçılık gelişiyor. Ümit Özdağ ve avanesinin ırkçılık zehrini yayması yüzünden ülkenizin ne kadar büyük ziyana girdiğinin farkında değilsiniz.”
“Irkçılık yüzünden yabancılar Türkiye’deki yatırımlarını sonlandırıyor. Türkiye’de şirket kurmuş Arap tüccarların çoğu bu yaz Türkiye’ye gelmeyi bıraktı ve dediler ki ‘Şirketi ve hesaplarını kapat. Bir daha Türkiye’ye gelmek ve iş yapmak istemiyoruz.’ Türkiye’ye geldiklerinde her defasında ayda en az 10.000 dolar harcıyor, bu ülkeye para bırakıyorlardı.”
Yabancı düşmanlığını ve Arap düşmanlığını sorumsuzca körükleyenlerin kime hizmet ettiklerini, bunların Türkiye’ye, Türk milletine PKK’dan daha sinsice zarar vermek üzere çalışan işbirlikçiler olduklarını anlamak için sadece bu tabloya bakmak yeter.
Türk kisvesi giyince hainler Türk olmuyor. Türklük diye bağırıp Türklüğün şanına yakışmayan
, yabancılara düşmanlık besleyen veya yabancıları Türkiye’ye düşman eden söylemlerde bulunmanın Türklüğe hiçbir faydası olmuyor, sadece zararı oluyor.
Bu zararın bedelini yargı yoluyla ödetmenin zamanı gelmedi mi?
Bu konuda aslında savcıların kendiliğinden harekete geçmesi gerekmez mi? Bu söylemler doğrudan Türkiye’nin iç barışına, güvenliğine bir tehdit oluşturuyor.
Ya Kültür Turizm Bakanlığının doğrudan ilgili taraf olarak, İçişleri Bakanlığının da toplumun huzurunu güvenliğini bozuyor olmaları dolayısıyla bu ırkçı, nefret suçları işleyenlere karşı harekete geçmeleri gerekmiyor mu?
#turizm
#yabancı düşmanlığı
#Türkiye